İstediğimiz Bir Türkiye İçin Bugün Ne Yapmalıyız?
Son iki sayıda, “Nasıl Bir Türkiye İstiyoruz?” ve “İstediğimiz Bir Türkiye’ye Nasıl Ulaşırız?" yazılarımızdan sonra, bu sayıda konuya biraz daha güncel koşullar açısından yaklaşmak istiyoruz. devamı
Politika kategorisi
Son iki sayıda, “Nasıl Bir Türkiye İstiyoruz?” ve “İstediğimiz Bir Türkiye’ye Nasıl Ulaşırız?" yazılarımızdan sonra, bu sayıda konuya biraz daha güncel koşullar açısından yaklaşmak istiyoruz. devamı
Her geçen gün ekonomik krizin, işsizliğin, salgının üzerine gelen zamlar, hayat pahalılığı emeği ile geçinenlerin sıkıntılarını artırıyor. Aynı zamanda ücretini alamayan işçiler, kıdem tazminatları ödenmeyen madenciler, dükkânı kapatılan esnaflar, protesto hakkını kullanan öğrenciler, toprağı elinden alınan köylüler patrona, polise, jandarmaya, devletin haksız, hukuksuz uygulamalarına direniyor, mücadele ediyor. devamı
Bugünkü mevcut sendikal anlayış ve yapıların, sermaye sınıfının kıdem tazminatı saldırısını "kırmızı çizgimizdir" diye karşılayıp, ardından gelen "püskürttük" sözlerinin üzerinden çok zaman geçmedi.
Gerçekten sermayenin bu hamlesi, bugün çoğunluğu kamuda çalışan işçiler olmak üzere, sayıları iki milyon civarında olan ve "kısmi TİS" güvencesi kapsamında bulunan işçiler dışında, boşa çıkarılıp püskürtülmüş müdür? devamı
Newroz, Covid-19 pandemisinin insan sağlığını tehdit ettiği ve MHP destekli AKP Rejimi’nin ülkeyi cehenneme çevirdiği çok ağır ekonomik- politik koşullar altında kutlandı. En yığınsal çıkışlar Mezopotamya bölgesinde ve İstanbul’da yapıldı. Newroz’un coşkusu ülkeyi sardı. Ve sarmakla kalmadı, egemenlerin, zalimlerin tahtını da sarstı. Bu gerçeği kim inkar edebilir? devamı
Gazetemizin geçen sayısında “Nasıl Bir Türkiye İstiyoruz?” başlığını taşıyan bir yazı yayınlamıştık. Çok fazla ayrıntıya girmeden bu konudaki görüşlerimizi işledik. Bu yazıda, bugün bulunduğumuz durumdan, özlediğimiz, hedeflediğimiz bir Türkiye’ye nasıl ulaşabileceğimiz üzerine sesli düşünelim.
Bilindiği üzere ülkede değişim ve dönüşümden söz açılınca gözler hemen parlamento ile sınırlı kalıyor. Biz ise toplumsal ilerlemenin salt parlamento içi dengeler yoluyla değil, aynı zamanda parlamento dışı mücadele ile birlikte ele alınması gerektiğini düşünüyoruz. Hatta, nasıl ki parlamento bileşimini son tahlilde yurttaşların oyları belirliyorsa, ülkedeki değişimlerin de yolunu açacak olanların da yine yurttaşlar olduğundan yola çıkıyoruz. devamı
Demokrasinin kazanılması mücadelesi, ülkemizde yaşanan sancılı kesintilere rağmen her dönem gündem oldu. İşçilerin ve öğrencilerin direnişleri, toprak işgalleri, yaşam koşullarının zorluğu karşısında hayat pahalılığına karşı gösteriler ülkemiz halk hareketliğinin derinliğini gösteriyordu. İnanç, etnik ve kültürel içerikte talepler, katliama uzanan baskılar sonucu yüzyıllar öncesinden bu güne onması bekleyen yaralar olarak günümüze taşındı. devamı
Kapitalizm aşılmadan sömürü, açlık, sefalet, eşitsizlik ve asimilasyon ortadan kaldırılamaz ama geriletilerek sınırlandırılabilir. Bu yoksul ve ezilen halk yığınlarının ve işçi sınıfının örgütlü gücüne ve mücadelesine bağlıdır. Her kazanım uzun bir mücadelenin, baş eğmeyen bir direnişin ve ödenen bedellerin bir sonucudur. devamı
Kapitalist Üretim İlişkilerinin belirlediği ülkenin idari yapısı ve bunun belirleyiciliği içinde yer alan Belediyelerin, bürokratik kurumsal işleyişi, kimi yönetim organlarının Başkan ve Belediye Meclisleri her ne kadar seçimler ile belirleniyor olsa da, özünde genel bütçe üzerinden finanse edilen, bürokratik bir hegemonyanın hüküm sürdüğü kamu kurumlarıdır. devamı
Yazılarımızda genellikle eleştirdiğimiz konulara yer veriyoruz. İktidarın uygulamalarını, devletin kodlarını eleştiriyoruz. Geçtiğimiz sayıda Mustafa Suphi ve yoldaşlarının katledilmelerinin 100. yıl dönümü vesilesiyle Mustafa Suphi’lerin TKP kuruluşunda ortaya koydukları görüşler değinerek, günümüzde o programatik ve politik görüşlerin ne kadar önemli olduğunu vurguladık. Bu yazımızda konuya biraz daha yakından bakalım. devamı
Anadolu ve Rumeli halklarının İngiliz emperyalizmi başta olmak üzere işgalci güçlere karşı birlikte verdiği Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın yurtseverlik ruhu sıcaklığını koruyorken ve anti-emperyalist demokratik bir halk yönetimi için umutlar yeşerirken 28/29 Ocak 1921’de Onbeşler’in Karadeniz’de katledilmesiyle büyük bir kırılma yaşandı. Bu karanlık cinayet, bir dönüm noktasıdır. devamı