Seçimler Bitti, Ya Sonra?

Seçimler Bitti, Ya Sonra?

Ülkemizde sosyal kesimlerin ayrışmasının daha da hızlandığı, ekonomik sorunların, küçük bir sermaye gurubu dışındaki çoğunluğunun yaşamını zindana dönüştürdüğü koşullarda iki aşamalı seçim yaşadık. Seçimlerin sonuçlanmasına kadarki süreçte yapılan değerlendirmelerin, sonuçları etkileyebileceği temkinliliğiyle ortaya konulan eleştiri, kimi görüş ve düşüncelerin doğruluğu yanında, boşa çıkan, geçerliliğini yitiren yazılarda üretildi. Gelinen noktada bazı devrimci demokrat kesimlerin sosyal mücadeleyi sadece seçim bağlamı üzerinden değerlendirmesi, geleceğe ilişkin bir rehaveti, geri çekilme sonuçlarını doğurabilecekti. Bu durumu da gözeterek emek ve özgürlük mücadelesi veren yapıların seçim sonrası ortaya çıkan durumu ve uzak görüşlü mücadele çizgisini tartışacak, koşulların daha da sertleşeceği öngörüsü üzerinden birleşik bir hat oluşturma yönünde kapsayıcı bir fikir üretimine ihtiyaç duyulacaktır.

Geçen on yılı kapsayan sürede yapılan seçimlerde, burjuva partilerinin her iki kliğinin kendi başına çoğunluğu sağlayamama durumu emek ve özgürlük hareketini kilit noktaya taşıdı. 2015 seçimleri ve İstanbul belediye seçimlerinde bu durun belirleyici bir noktaya yükseldi. Burjuvazinin yönetememe krizinin nedenlerini kapitalizmin içsel çelişkileri dışına yönlendirerek, kimi burjuva fraksiyonların birlikte davranması ve zorunlu olarak bir ittifakla seçime gitme seçeneği ile perdelenmek istendi. İrili ufaklı düzen partilerinin cumhur ve millet biçiminde konumlanmalarına rağmen seçimlerinin baskı, devlet gücü, hile ve her türlü manipülasyonla tıkanan kapitalist rejimin yönetememe sorununu aşamayacağı, parlamentoda daha da sıkıntılı bir aritmetik ortaya çıkması ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turda iki burjuva bloğu arasında az bir farkla sonuçlanmasıyla görüldü. 

Kürt özgürlük ve sınıf hareketlerinin, baskıya uğrayan diğer katmanlarla birleşik mücadelesi bir taktik yaklaşımla faşizmi geriletmeye yönelik politikası, seçimlerde nispi gerilemeye rağmen burjuva seçenekler dışında, nitelik olarak yadsınamaz bir güçtür. Burjuva partilerinin hem reformist, hem de gerici-faşist kanadın dayandığı toplumsal taban süreçte, emek özgürlük mücadelesi veren güçlerden etkilenmesi kaçınılmaz olacaktır. Kapitalist sosyo-ekonomik yapılanmanın dışında bir anlayışı ifade eden, emek ve ezilenden yana demokrasi ve özgürleşme mücadelesinin yığınlara taşınması, kapsayıcı bir güç olarak egemen anlayışın karşısında tek devrimci alternatif olarak hedef olması şaşırtıcı değil. Ülkenin içinde bulunduğu sürekli derin kriz, yoksullaşma, deprem yağması, hukuk tanımayan uygulama koşullarında, seçimlerde nispi geri düşüşe rağmen, halk güçlerinin gerçek seçeneği olarak emek özgürlük hareketi her dönem burjuvazinin her iki kanadının hedefi olacaktır. Bu durumu bilerek mücadele taktiklerinin ortaya konması, yanılgıları en aza indirebilirdi.

Son seçimlerde hiçbir koşul öne sürmeden, kazandırmama ve tek adam diktatörlüğünü geriletme amaçlı YSP ile seçime giren emek özgürlük güçleri, cumhurbaşkanlığında millet ittifakını destekleyeceğini deklare etti.  Buna rağmen kampanya süresince “oyunuzu verin başka bir şeye karışmayın” dışında muhatap alınmadı. Aslında bunun anlatımı şuydu. Milliyetçi ve muhafazakâr söylemler üzerinden oyunu arttıracağını planlayan millet ittifakı, uzun vadede Kürt hareketi ve emek güçlerini devre dışı bırakacak, hatta tasfiye edecek, faşist derin yapıların planlarına bilerek veya bilmeyerek bir destekti. Yirmi bir yılda, 12 Eylül sürecinin devamı olarak adım adım örülen milliyetçi ve dinci faşist yapının geriletilmesi için, işçi sınıfı ve ayrımcılığa uğrayan güçlerin zemininden bakma ve bu noktadan ortaklaşma, blok olarak doğası gereği millet ittifakının politik pratik hat çizemeyeceğinin yeterince anlaşılır olmamasıydı. Tek adam diktatörlüğünün yıkılması ve kazandırmama üzerinden çizilen hat, sonuç olarak Kılıçdaroğlu’nun kazanmasını getirecekse de, emek özgürlük güçlerinin kapsayıcı görünür bağımsız pratik tutumu ile, millet ittifakı ve tabanını demokrasi mücadelesinde daha tutarlı bir çizgiye gelmesinde etkili olabilecekti.

Gelinen noktada milliyetçi, dinci faşist blok kazandı. Emek hareketi ve demokrasi güçlerini zor ve çetin günler bekliyor. Nasıl gelişir şimdiden kestirmek güç ama, CHP içerisinde ayrışmaların ve güç kavgalarının olacağının ipuçları belirmeye başladı. Irkçı ve anti-komünist öbekler CHP içerisinde inisiyatifi alma, işçi sınıfı ve özgürlük mücadelesine karşı iktidar bloğu ile birlikte hareket etme konusu düne oranla daha da açıktan görünür hale gelebileceğidir. Bu durum emek ve özgürlük mücadelesinin içerik ve örgütsel alanda yığınlara inme ve harekete geçirme konusunda yeni koşula uyan biçimler üzerinde çalışmayı gerektiriyor. 

Günümüzde burjuva partilerinin milliyetçilik hezeyanları üzerinden Kürt halkını asimile etme politikaları özgürlük mücadelesinin geldiği nokta itibariyle boşa çıkarılmıştır. Kapitalist emperyalizmin ülkede en büyük korkusu emek hareketi ile Kürt özgürlük hareketinin bağlaşmasıdır. Hangi boydan olursa olsun burjuva partileri bu noktada buluşuyor, birbirine destek veriyor. Seçim sürecinde millet ittifakının temkinli davranışının arka planında bu niyetin olmasıdır. Buna rağmen düzen partileri emek özgürlük bloğunu yok sayamıyor. Devleti yönetme süreçlerinde denedikleri bütün yöntemlere rağmen tasfiye girişimleri boşa çıkarıldı. Bu gün sonuç ne olursa olsun egemenler artık yönetemez durumda…

İşçi sınıfı, demokrasi ve özgürlük mücadelesi veren güçlerin, artık gericiliğin eskiye oranla daha açık hedefi olacağını kestirmek güç değil. Bunun karşısında tekleyen noktaların, güç kayıplarının nedenlerinin ortaya çıkarılması, HDK’nin kuruluş mantığı üzerinden yeni bir dinamizme kavuşturulması önde duran görevlerden. Seçim dönemlerinin hareketliliği yanında, parlamenter alanı kutsayan tehlikelerin oluşabileceği de bir gerçek. Asıl olan toplumsal mücadelenin öznesi kitlelerin örgütlenmesi, parlamenter alanı da kuşatan birleşik yığınsal bir mücadele hattının örülmesidir…

Bugün önde duran en büyük görev budur…        


Konuyla ilişkili diğer makaleler