Bugün Çin Halk Cumhuriyeti’ni nasıl görüyorum?

Bugün Çin Halk Cumhuriyeti’ni nasıl görüyorum?

 

Çin Halk Cumhuriyeti Komünist Partisi'nin KongresindenÇin Halk Cumhuriyeti’nde toplumsal düzenin niteliği konusu ülkemizde de sınıf güçleri arasında tartışılan önemli konulardan biridir. Kimileri ÇHC’ni Sosyalist olarak nitelerken kimileri Kapitalist hatta Emperyalist olarak nitelendirmektedirler. Okuyacağınız yazının bu tartışmaya katkı sağlayacağını umuyoruz.

SSCB'nin ideolojik olarak altının oyulmasından, sosyal ve devlet politikalarının çökertilmesinden ve Avrupa'da sosyalizmin yenilgiye uğratılmasından sonra, Çin Halk Cumhuriyeti bugün insanlığın kapitalizmden sosyalizme geçişinin devrimci tarihsel sürecinde belirleyici faktör olduğunu kanıtlamaktadır. Bu zor durumda, zayıflıklardan ve ihanetlerden sonra bu sürecin kopmamasını ve kopmayacağını sağlayan faktördür!

Aynı zamanda belirleyici bir ekonomik, siyasi ve sosyal itici güç ve uluslararası barış ve istikrar faktörüdür.

Ekonomik ve sosyal ilerlemenin günümüzde nasıl birleştirilebileceğine dair verdiği örnek de aynı derecede önemlidir. Bu nedenle, hem komünist ve işçi hareketlerinde hem de ulusal olarak özgürleşmiş devletler arasında etkisi artmaktadır ve gözle görülür bir şekilde güçlenecektir.

Ancak hala komünist fikrin Çin'e yabancı olduğunu iddia eden eleştirmenler var. Onlar sonuçları göreceleştirmekte ve Çin Komünist Partisi’nin iç ve dış politikalarının sınıfsal bir karaktere sahip olduğu gerçeğini kasıtlı olarak görmezden gelmekte ya da yadsımaktadırlar.

ÇKP'nin konsepti ve politikası, Lenin'in "Marksizmin Üç Kaynağı ve Üç Bileşeni" adlı çalışmasında yaptığı gibi (ve Engels'in Marx'ın onayıyla "Anti-Dühring "de uyguladığı gibi) felsefe, ekonomi ve bilimsel sosyalizmin bir birliği olarak tasarladığı Marksizm’in teorik sistemi temelinde geliştirilmiştir.

Açıkça görülebilen şey, partinin genel toplumsal süreci ve aynı zamanda onun sayısız bireysel yanlarını, alanlarını, aşamalarını vs. nesnel ve öznel değişimlerin çelişkili bir birliği olarak tanıma ve daha sonraki toplumsal pratiği bu kavrayışa dayandırma, yani bu anlamda toplumsal süreçleri bilinçli bir şekilde gerçekleştirme çabasıdır. Tarihsel pratiğin öznel yanının nasıl gelişeceği her zaman nesnel koşullar tarafından belirlenir, ancak asla bu koşulların mekanik bir ürünü değildir.

Çin KP'nin siyasi çizgisini ve pratiğini, örgütsel ilkesini, bileşimini ve kitle tabanını belirleyen kaynak budur. Parti bu temelde ÇHC'nin ulusal ve uluslararası çıkarlarını geliştiriyor.

ÇHC'nin kalkınmasının meyvelerinden bir avuç sermaye sahibi ve onlara yakın olanlar değil, yoksulluktan kurtulan 1,5 milyar insan olmak üzere tüm halk faydalanmaktadır!

Kişi başına düşen ortalama gelir 2010 yılına kıyasla iki kattan fazla artarak 35.000 Yuan olmuştur. Tüm nüfusa yiyecek, giyecek, barınma ve uygun fiyatlı ilaçlar sağlanmaktadır. Beklenen yaşam süresi artmıştır. Sosyal açıdan hassas gruplar devlet tarafından desteklenmektedir. Son 10 yılda 98 milyon kişi yoksul olmaktan kurtulmuştur.

I.

Bu, ÇHC'deki mevcut sosyo-ekonomik koşulların gerçek özünü, Çin tarzı sosyalizmin günümüzdeki özünü ifade etmektedir. Bu hayali bir "model" değil, çok özel bir tarihe sahip bir ülkedeki ve dünyanın bir bölümündeki insanlar için somut varoluş ve yaratım koşullarının ilerici, devrimci şekillendirilmesi ile ilgilidir!

Bunu yaparken ÇKP şu duruşu benimser:

  1. Diğer emekçi katmanlarla ittifak halinde işçi sınıfının siyasi egemenliği ve
  2. Temel üretim araçlarının ve bankaların toplumsallaştırılması sosyalizm için zorunlu temeller olmalıdır.

İşçi hareketinin tarihinde, hem teorik olarak hem de sınıf mücadelesi pratiğinde kanıtlanmıştır ki, kapitalist toplum ancak siyasi ve ekonomik iktidarın bu iki ayağı üzerinde temelden dönüştürülebilir ve sosyalizm kurulabilir.

İşçi sınıfının siyasi iktidarının ayrıntılı olarak nasıl oluşturulacağı ve işleyeceği ya da üretim araçlarının toplumsal mülkiyetinin hangi biçimlerde var olabileceği sorusu, Çin'deki (ve aynı zamanda diğer ülkelerdeki) farklı koşullara bağlıdır. Bu, genel yasallıklar ile ulusal özgünlükler arasındaki ilişkiye dair bir sorundur.

Belirleyici nokta şudur: Çin KP'si için "nasıl "ı belirlemenin, eldeki görevleri çözmenin anahtarı, sosyalizmi işçi sınıfıyla ilişkilendirmek ve onu emekçi halkın mümkün olan en geniş çevrelerine yaymakta yatmaktadır. Bu, Çin KP'sinin hem ideolojisini hem de pratiğini belirliyor.

Xi Jinping XX. Parti Kongresinde şunları ifade etmiştir: "Çinli komünistler şu derin kavrayışa ulaşmışlardır: Yalnızca Marksizm’in temel ilkelerini ülkemizin somut koşulları ve seçkin geleneksel Çin kültürüyle birleştirerek ve diyalektik ve tarihsel materyalizmin uygulanmasını sürdürerek, zamanın ve pratiğin önümüze koyduğu büyük sorulara doğru yanıtlar bulmayı ve Marksizm’in şevkli (yaratıcı ç.n.) canlılığını ve ışıltılı yaşam gücünü sürekli olarak korumayı gelecekte başarmak".

ÇKP'nin konseptinin ana fikirleri Marksist kavrayışı takip etmektedir: "Proletarya ve zenginlik birbirine zıttır. ... Proletarya, özel mülkiyetin kendisine dayattığı yargıyı proletaryanın üretimi aracılığıyla yerine getirir". (MEW, cilt 2, s. 37/38)

Friedrich Engels'in çok erken fark ettiği şeyi dikkate alır: "Tarih hiçbir şey yapmaz, 'muazzam bir zenginliğe sahip değildir', 'savaşmaz'! Her şeyi yapan, sahip olan ve savaşan insandır, gerçek, yaşayan insandır; örneğin, amaçlarını gerçekleştirmek için bir araç olarak insana ihtiyaç duyan -sanki ayrı bir kişiymiş gibi- 'tarih' değildir, ama amaçlarının peşinden giden insanın faaliyetinden başka bir şey değildir." (MEW, cilt 2, 98)

Bu, Marx ve Engels tarafından geliştirilen yeni bir insan toplumu ve onun tarihsel gelişimi anlayışıydı. Daha da gelişmesini "ister siyasi, ister dini, ister felsefi ya da başka bir şekilde ideolojik alanda gerçekleşsin, tüm tarihsel mücadelelerin aslında yalnızca toplumsal sınıfların mücadelelerinin az çok açık bir ifadesi olduğu ve bu sınıfların varlığının ve dolayısıyla çarpışmalarının da ekonomik durumlarının gelişme derecesi, üretim biçimleri ve bunun koşullandırdığı mübadeleleri tarafından koşullandırıldığı yasasında" bulmuştur. (MEW, Cilt 21, s. 248)

Çin KP, bu anlayışların bilgisinin (tespitlerin ç.n.) ve yaratıcı uygulamasının, gelişen toplumsal ilişkilerin karmaşık ağındaki mevcut "perspektif" için bile hala yararlı olduğunu somut sonuçlarla kanıtlamaktadır.

"Eleştirmenler" Xi Jinping'in sadece XX. Parti Kongresi'nde değil, Çin KP'sinin 19. Parti Kongresi'nde de vurguladığı gerçeği gizlemektedir:

"Marksizm-Leninizm’in bilimsel gerçekleri Çin'deki ileri unsurlara Çin'in sorunlarını çözmenin yollarını göstermiştir. Modern tarih döneminde ve sonrasında Çin toplumunda ortaya çıkan çalkantılı sosyal hareketlerin ortasında, Çin halkının feodal yönetime ve dış saldırılara karşı verdiği şiddetli mücadelede, 1921'de Marksizm-Leninizm'in Çin işçi hareketiyle birleşmesinin ardından Çin Komünist Partisi doğdu. O zamandan beri ÇKP, ulusal bağımsızlık, halkın kurtuluşu, ülkenin gücü ve insanların mutluluğu için verilen mücadelede Çin halkı için güvenilir bir dayanak haline geldi. Manevi olarak, Çin halkı pasif beklentiden eyleme doğru bir dönüşüm geçirmiştir."

Bu ve Marksizm-Leninizm'in diğer görüş ve anlayışları, Çin KP'sinin Çin tarzı sosyalizm anlayış ve politikasının temelini oluşturmaktadır - "Avrokomünizm", "demokratik sosyalizm", "yakınsama teorisi" ve benzeri yapılardan kaynaklanan uydurma "modeller" değil.

II.

Ancak ÇKP aynı zamanda rolünü Sovyetler Birliği'nin o dönemde yaptığından ve Avrupa'daki eski sosyalist devletlerin yaptığından farklı bir şekilde gerçekleştirmektedir. Bunu belki de farklı olmak istediği için ya da Sovyetler Birliği ve diğer sosyalist devletlerin deneyim ve başarılarını küçümsediği ya da göz ardı ettiği için yapmıyor.

Aynı rakiple karşı karşıya olduğunu varsaymaktadır. Oysa farklı bir ulusal ve uluslararası durumda hareket etmek zorundadır, farklı nesnel ekonomik, maddi ve siyasi koşullarla ve ayrıca güç ilişkileriyle karşı karşıyadır ve farklı bir tarihe sahiptir!

ÇHC sosyalizmi seçmiştir. Toplumsal hedefi sosyalisttir. KP işçi sınıfının partisi olarak iktidardır ve böylece tüm halkın çıkarlarını temsil eder. İdeolojik temeli Marksizm-Leninizm’dir. Bu zaten siyasi anayasasını ve yapısını şekillendirdiği gibi ekonomik temelinin de önemli bir bölümünü oluşturmaktadır.

III.

ÇKP aynı zamanda SSCB ve Avrupa sosyalist devletlerindeki karşı-devrimci gelişmeleri ve ÇHC'ye yapılan saldırıları dikkate alır ve bunlardan dersler çıkarmalıdır. Dersler, teorik varsayımlar olarak değil, ulusal ve uluslararası alanda pratik politikalar için sonuçlar çıkarır.

Aynı zamanda, 20. yüzyılın sonunda, Sovyetler Birliği'nin dağılması ve Avrupa'nın diğer sosyalist devletlerinde sosyalizmin yenilgiye uğramasıyla birlikte, uluslararası güç dengesi emperyalist gericilik ve restorasyon lehine ciddi bir şekilde değişmişti.

Bu koşullar altında ÇHC, emperyalist gericiliğin gerici güçlerine karşı uluslararası bir politika izledi. Emperyalist küreselleşme politikasının karşıdevrimci içerik ve eğilimlerine teslim olmadı.

İçinde bulunduğumuz dönemde iç ve dış politikasında yeni uluslararası koşulları da dikkate almak zorundadır.

Ancak diğer devletlerle ilişkilerini sömürü ve baskı amacıyla geliştirmez. İlişkilerinin (Kuşak ve Yol vb.) temeli ve hedefi ortak kalkınmadır, barış, güvenlik ve halkların refahıdır.

Eşitlik ve karşılıklı fayda (kazan-kazan durumu) bu ilişkilerin önemli dayanaklarıdır. Bu da karşılıklı çıkarlar için barışçıl koşullar ve müreffeh bir işbirliği yaratır.

IV.

Eski Sovyetler Birliği'nin aksine ÇHC, ekonomi politikasında esnek bir şekilde dünya pazarına katılmaktadır. ABD ve vasalları ile rekabet halinde dünya ekonomisinde önemli bir faktör haline gelmiştir. ÇHC'nin durumu, Sovyetler Birliği'nin 1920'lerdeki ve 1950'lerdeki durumuyla karşılaştırıldığında çok şey anlatmaktadır. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra bile, Sovyetler Birliği dünyanın ikinci büyük gücü haline geldiğinde, ekonomik gösterge faktörlerinde ABD'den daha zayıftı ve bunun siyasi sonuçları da olmadı değil.

Bugün, ekonomik ve bilimsel-teknolojik potansiyel ve ağırlığıa dayanan ÇHC, sosyalist devlet gücünü, tekelci kapitalist ekonominin ve ilgili finansal sistemin düzenliliklerini ve düzenleyici mekanizmalarını, kendi ekonomik kalkınması, öngörülebilir bir uluslararası sistemin şekillendirilmesi ve ilgili tüm devletlerin çıkarlarının gerçekleştirilmesi için mümkün olan en büyük avantajları elde etmek üzere uygulamak için kullanmaktadır.

Ekonomi, ÇKP tarafından onaylanan beş yıllık planlara uygun olarak gelişmektedir.

2035 yılına kadar modernizasyonun uygulanması tamamlanacaktır. Çin, işgücü verimliliğinin artmasına özel önem vermektedir. Mevcut Ar-Ge harcamaları bütçenin %2.55'ini (3 trilyon Yuan) oluşturmaktadır. AB'nin en gelişmiş ülkelerinde bile bu oran bütçenin %2.1'i düzeyindedir.

Bu bağlamda, Çin hükümetinin planlama stratejisi - günümüz terminolojisini kullanmak gerekirse - ÇHC'yi teknolojik bir süper güç haline getirmeye yönelik ekonomik ve jeopolitik zorunluluk tarafından yönlendirilmektedir. Bu temelde ekonomik, siyasi ve güvenlikle ilgili görevler ve tedbirler belirlenmekte ve uygulanmaktadır. Ülkenin dış ve güvenlik politikası ağırlıklı olarak (münhasıran) askeri faktöre dayanmamaktadır.

Bu da sosyal hedeflerin gerçekleştirilmesi için iç politika fırsatlarının önünü açmaktadır. Aynı zamanda, ÇHC'nin dış politika hedeflerini daha etkili bir şekilde gerçekleştirme olanaklarını arttırmaktadır. Emperyalist güçler içindeki ve arasındaki çıkar ve çelişkileri anti-emperyalist mücadele ve halkların güvenlik ve barış çabaları lehine kullanmak için yeni bir alan yaratmaktadır.

Bunu yaparken, tüm önlemler devlet tarafından etkin bir denetime tabidir. Şu anda bunun temelini KP'nin XX. Parti Kongresi kararları oluşturmaktadır.

V.

Yüzyılın ortalarında ÇHC modernleşmiş bir sosyalist toplum olacaktır. Bu plan dönemin SBKP'sinin programından farklıdır. Ancak bu yanlış olduğu anlamına gelmez.

Bilindiği gibi, 1961'de (22. Parti Kongresi) N.S. Kruşçev, yirmi yıl içinde komünist toplumun bir üst aşamasına geçişin tamamlanması stratejik görevinin formüle edildiği yeni bir parti programı hazırlattı.

Gerçeklere dayalı bir analiz, SBKP liderliğinin tamamen öznelciliğin ve gönüllülüğün büyüsü altında olduğunu göstermektedir. Kaydedilen ilerlemeye rağmen, dönemin SSCB'sindeki sosyalist toplum hiçbir şekilde böyle bir görevin yerine getirilmesine olanak sağlayacak olgunluk derecesine ulaşmamıştı. Bu durum, SSCB'de olduğu gibi diğer sosyalist devletlerde de toplumun farklı alanlarının değerlendirilmesine yönelik yaklaşımı belirlemiştir.

O halde temel varsayım, Çin modernleşmesinin komünist parti önderliğinde yürütülen, bilimsel ve teknolojik ilerlemeye ve bu temelde artan emek verimliliğine dayanan sosyalist modernleşme olduğudur.

Bu durum hem tüm ülkelerdeki modernleşmenin ortak özelliklerine hem de Çin gerçekleriyle ilişkili ulusal özelliklere yol açmıştır.

Bu politika ÇHC'nin sadece mevcut dünya ekonomisinde belirleyici bir faktör olmasını değil, aynı zamanda bu ekonomide kilit bir rol edinmesini de sağlamıştır, çünkü dünya ekonomisi artık ÇHC olmadan pratikte işleyemez.

ÇHC tartışmasız bir şekilde dünyanın en büyük ikinci ekonomik gücüdür. ABD'yi de geride bırakma sürecindedir. Dünyanın önde gelen ihracatçı ülkesidir ve bu süreçte Federal Almanya Cumhuriyeti - FAC'ni yerinden etmiştir.

SSCB ve BDT'nin aksine, ÇHC dünya pazarına ve uluslararası iş bölümüne aktif olarak katılmaktadır. Büyük döviz fazlalarına sahiptir ve giderek artan bir sermaye ihracatı gerçekleştirmektedir. Dolayısıyla, bu açıdan da dünya ekonomisi üzerinde önemli bir küresel etkiye sahiptir. 

Bu etki, sonuçlarını gösteren olgulara dayanmaktadır. 1980 yılında "Batı", yani sermayenin ana güçleri, dünya ekonomisinde yüzde 80'lik bir paya sahipken, dünyanın "geri kalanı" yüzde 20'lik bir paya sahipti. 1940'ların sonunda ABD tek başına dünya sanayi mallarının yarısını üretiyordu!

Bugün ise gelişmekte olan ülkelerin dünya ekonomisindeki payı yüzde 70'in biraz altında, "Batı "nın payı ise yüzde 30'un biraz üzerinde!

Sonuç, kendi güvenlik ve bağımsızlıklarına hizmet eden bir dış politika izleyen ülkeler lehine güç eksenlerinde bir finansal-ekonomik kaymadır.

Bunun siyasi etkilerinden biri de, örneğin şu anda 19 ülkenin BRICS formatına katılmak istemesidir. Aynı zamanda Şanghay İşbirliği Örgütü'nün önemi de artmaktadır.

Bunlar, ABD, Federal Alman ve diğer hükümetler tarafından ilan edilen sermayenin egemenliğinin dünya çapında restorasyonuna yönelik gerici politikanın değil, halkların barış ve güvenliğini güvence altına alan bir dönüm noktasının maddi bileşenleridir.

Ancak, ÇHC'nin dünya çapında bir hareket alanı niteliğine sahip bu politikası sadece kendi çıkarları için izlenmemektedir. Uluslararası alanda artan ilgi sadece ÇHC ile olan ekonomik ilişkilere yönelik değildir. Dolayısıyla Çin'in deneyimleriyle giderek “nasıl” daha fazla ilişkilenebilirim diyen devletlerin sayısı artıyor.

Çin tarafı buna, örneğin son Parti Kongresi'nden sonra yabancı partiler ve özellikle Asya, Afrika ve Latin Amerika'dan devletler ve toplumsal örgütlerle bir dizi ikili ve çok taraflı istişareler düzenleyerek yanıt veriyor.

ÇHC, Çin halkının ulusal ve uluslararası çıkarlarına uygun olarak, istikrarlı ekonomik kalkınma, yaşam ve kalkınma koşullarının iyileştirilmesi temelinde güç dengesinin anti-emperyalist güçler lehine değiştirilmesi sürecinde ilerici uluslararası eğilimleri desteklemektedir.

Bu rol model etkisi somut sonuçlardan kaynaklanmaktadır. Avro Bölgesi'nin şu anda tüketici fiyatlarında yüzde 7'lik bir artış yaşadığını belirtmek gerekir. ÇHC'de bu oran yüzde 0.1, Rusya'da yüzde 2.3, Hindistan'da yüzde 4.7 ve Vietnam'da yüzde 2.8'dir.

Ve bunun gibi daha pek çok gerçek var. Bu, kapitalist büyük güçlerin çıkarlarına uymuyor, bu yüzden ÇHC'yi etkisizleştirmeye ya da ortadan kaldırmaya çalışıyorlar, çünkü siyasi kimliğini kaybetmeden, sosyalist hedefinden vazgeçmeden kapitalist sistemin koşullarına uyum sağlayabiliyor!

Ancak mesele sadece ekonomik rakamlar meselesi değildir. Mesele sadece rakamlar değil, her şeyden önce mevcut koşullar altında temel sosyo-ekonomik ve siyasi sorunların nasıl çözüleceğine dair bir örnektir. Elbette bu arayış sorunları da beraberinde getiriyor ama her şeyden önce sosyalizmin şimdiye kadar sahip olmadığı etki olanaklarını yaratıyor.

Örneğin Çin KP'sinin konseptini ve politikasını dönemin SBKP'sinden ve Avrupa sosyalist devletlerinin KP'lerinden ayıran olgu budur.

Ancak bu, bildiğimiz gibi henüz var olmayan, ancak 2050 yılına kadar yaratılacak olan "Çin tarzı sosyalizm" hedefinin bir parçasıdır.

Önemli olan bu tür gerçeklerdir, çok çeşitli tonlardan ve ideolojik kökenlerden gelen "eleştirmenlerin" karşıdevrimci ve anti-komünist yorumları değil.

Dolayısıyla "Çin tarzı sosyalizm "in yaratılması, toplumsal gelişme yasalarının sınıf mücadelesinin somut ulusal ve uluslararası koşullarına somut olarak uygulanmasıdır.

VI.

KP liderliği, sosyalizme giden başarılı yolun belirleyici koşulunu partinin teorik, ideolojik ve örgütsel konsolidasyonunda görmektedir.

XX. Parti Kongresi kararlarının değerlendirilmesi ve somutlaştırılması için, liderliğin aktivistlerle merkezi istişareleri düzenli olarak gerçekleştirilmekte ve bu istişarelerde görevlerin yanı sıra partiyi ve toplumu harekete geçirmenin yol ve yöntemleri de tartışılmaktadır.

Örneğin 3 Nisan'da partiler arası bir eğitim kampanyasının başlangıcı olarak böyle bir istişare gerçekleştirildi.

Xi Jinping amacın "yeni dönemde Çin tarzı sosyalizm fikirlerini incelemek ve uygulamak için eğitim kampanyasını yoğunlaştırmak, uyumu güçlendirmek ve yeni bir kampanyada güçleri birleştirmek" olduğunu belirtti.

  • "ÇKP'nin tüm üyelerine Parti'nin yeni pozisyonlarını daha fazla edinme ve Marksizm anlayışını derinleştirme fırsatı (vermek)" gerektiğine işaret etti.
  • Dolayısıyla mesele Çin tarzı sosyalizm ile Marksizmi birbirinden ayırmak ya da "aşmak", hatta Marksizmi "aşmak" ya da "modernleştirmek" değil, sosyalizmi "Marksizm anlayışını derinleştirmek" temelinde ve ulusal özellikleri dikkate alarak inşa etmektir.

Ülke çapında yayılan iki görev özellikle vurgulanmıştır:

  • Modernize edilmiş bir sosyalist devletin kapsamlı inşası ve
  • Çin ulusunun yeniden canlanmasının gerçekleştirilmesi.

Bu aşamada, ilçe düzeyindeki (bölgesel düzey) ve daha üst düzeydeki kadroların niteliklerine odaklanılacaktır.

Bu tedbirin amacı şudur:

  • Parti üyelerinin ideolojik uyumunu daha da geliştirmek ve pekiştirmek,
  • Kendini dayatan acil parti içi sorunları çözmek,
  • Parti ile halk arasındaki yakın ilişkilerin ve sosyalizm davasıyla dayanışmanın sürdürülmesini ve daha da geliştirilmesini teşvik etmek.

Eğitim kampanyası, Parti üyelerinin ve yetkililerinin "siyasi muhakeme, düşünce ve eylem kapasitelerini geliştirmelerine" yardımcı olarak, Parti'yi "ezilmesi mümkün olmayan sertleştirilmiş bir çelik parçasına" dönüştürmeyi amaçlamaktadır.

Eğitim ve liderlik yoluyla, parti üyeleri ve yetkilileri "kaliteli kalkınma sağlamak, halka hizmet etmek ve riskleri önlemek ve ortadan kaldırmak için daha iyi hazırlanmalıdır".

Amaç, sosyo-ekonomik kalkınma sorunlarını Parti'nin Marksist-Leninist karakterini pekiştirme ve Parti'nin çalışmalarını nitelikli hale getirme, büyük riskleri önleme ve ortadan kaldırma ve başarılı yolda devam etme temelinde çözmektir, dedi!

Xi Jingping kampanyanın ana hedefinin "Marksizm ve Çin tarzı sosyalizm ile olan bağı güçlendirerek bunları Çin ulusunu yeniden canlandırma davasında birleştirmek" olduğunu vurguladı.

Bu görev, sosyal ve ulusal olanın birbirine bağlanması, "ÇKP üyelerinin Partinin asıl amacını ve temel misyonunu asla unutmamaları" çağrısı ile birleştirilmiştir. Tüm Parti üyeleri Partiye, halka ve Marksizme sadık kalmalıdır.

ÇHC'nin başarıları dünyadaki ilerici güçleri geçici aksaklıklara rağmen toplumsal ilerleme yolunda kararlılıkla devam etmeye teşvik etmektedir. 

Bu, Çin KP'sinin barış ve toplumsal ilerleme güçlerinin canlanmasına yaptığı belirleyici bir katkıdır. Bu deneyimleri incelemek ve onlara iftira atmamak gerekir!

Kaynakça:

1 Temmuz 2023 tarihinde Federal Almanya’nun Ludwigsfelde  kentinde Alman-Çin Dostluk Derneği'nin yıllık toplantısında yapılan konuşmanın metninin Almancadan Türkçeye çevirisidir.

Demokratik Almanya Cumhuriyeti Keşifçileri *

“Eski keşif subayları aydınlatıyor” sitesi www.kundschafter-ddr.de sitesinde 5 Temmuz 2023 tarihinde yayınlanmıştır.

*Demokratik Almanya Cumhuriyetinde istihbarat elemanları “Kundschafter des Friedens” (Barışın Keşifçileri) olarak niteleniyorlardı.


Konuyla ilişkili diğer makaleler