Yüzyılı Kazanmak için Birkaç Adım Daha Atılmalı
Kürtlerin bu yüzyılı kazanmalarının yolu birlik olmadan geçiyor. Birleşmeden dış saldırılara karşı kendilerini korumaları mümkün değildir.
Newroz ile birlikte hızlanan birlik çağrıları tam karşılığını bulamadı. Kürt siyasi hareketlerinin birlik konusunda neleri yapmaları gerektiğini dile getirmeyen çevre kalmadı gibi. Buna rağmen atılan adımların geneli kapsamamasının nedenlerini nasıl izah etmek gerekiyor. İyi niyetli girişimlerden sonuç almak için daha çok adımların atılması kaçınılmaz gibi görünüyor. Karşılıklı suçlamalar ile fazla bir sonuç alınamayacağı açıktır.
Kürtlerin birçok konuda farklı yaklaşımları olsa da, buradan birleşmeyi çıkaracak tomurcukların filizlenmesini sağlamalıdırlar. Birleşme için sağlıklı bir ortamı yaratmaları ve birbirleriyle samimi yaklaşım içerisinde olmalıdırlar. Aslında birlik için çalışmak ve buna katkıda bulunmak her Kürt yurtseveri için bir zorunluluk halini almış durumdadır. Bölgemiz genelinde gelişmeler Kürtlerin birliğini zorunlu kılmaktadır. Yüzyılın kazanılması bu birlikte yatmaktadır. Kürtler her dört parçada da örgütlenmelerini bölge genelini etkileyecek bir şekilde geliştirmek zorundadırlar. Kürtler, bölge halklarıyla ortak bir mücadele etrafında bir araya geldikçe hem birlikleri güçlenecek ve hem de özgürlüklerine giden yol açılacaktır. Her zaman dile getirildiği gibi bölge halklarından kopuk bir özgürlüğün gerçekleşmesi zor görünmektedir. Esasında bölgenin sorunlarının çözümünde anahtar rolünü oynamaları için de bölgede dayanışmanın geliştirilmesi gerekmektedir. Newroz ile birlikte dayanışma ruhu ve mücadele gücü yeni bir ivme kazandı. Yeni bir sürecin birlik etrafında geliştirilmesi gerekmektedir.
Arap Baharı ile demokrasi umutlarının yeşerdiği bölgemiz son 10 yılda bir savaş ve çatışma sarmalı içinde kaldı. Çatışmaların dış müdahalelerle birlikte emperyalistlerin ve yerel gericiliğinin bölge üzerindeki egemenliğini pekiştirmeye kanalize edilmek istendiğini görmekteyiz. Şimdiye kadar tam başarılı olamadıysalar, bunda Kürt Özgürlük Mücadelesinin önemli bir katkısı vardır. Halkların bu sürece müdahalesi çeşitli sebeplerden dolayı da olsa yeterli olmamıştır. Bölgenin böylesine bir çatışma içerisinde daha uzun bir süre gitmeyeceği görülmeye başlandı. En azından halkların, bu oyunların daha fazla oynanmasına itirazları yükselmeye başladı. Bölge de şiddet tırmandırılarak, içteki gelişmeler saptırılarak halkların gericiliğin kanalında tutulmak istenmesi, eskisi gibi yürütülememektedir. Bunu bölge gericileri ve emperyalistler de görmektedirler. Son aylarda çatışmalı alanlarda barış adımları atılmakta, yeniden görüşme trafiği hızlandırılmaktadır. Suriye’ye Arap Birliğinin kapısı açılmaktadır. Yemen’de Suudiler ile İran barış için karşılıklı adımlar atmaktadırlar. Suriye sorunun çözümü için Rusya, Suriye ve Türkiye’den oluşan üçlü masaya İran da dahil oldu. Dörtlü masa olarak bir araya gelen taraflar, kendi egemenliklerini uzatacak formüllerde anlaşmak için çabalamaktadırlar. Kürtlerin ve Suriye halklarının kazanımlarının korunması bu masa ile garanti altına alınamayacağı, masadaki görüşmelerden yansıyan açıklamalardan görülebilmektedir. Masa etrafında hangi konularda uzlaşma sağlanacağı ve Türk ordusunun Suriye’den tamamen çıkması talebi karşılanacak mı sorusu cevabını ilerde bulacaktır.
Bölge ülkelerinin iç sorunlarını dışa taşırma çabalarının da bir sonu olacaktı ve o da görülmeye başlandı. Özellikle de TC’nin “Beka Sorunu” diyerek Kürtlerin kazanımlarına karşı açtığı topyekün savaşın içeride eskisi gibi taraftar bulması giderek azalmaktadır. Bunun için yeni taktikler denemektedirler. Sürekli bir dış düşman korkusu ile baskı altına alınan ve yoksulluğa mahkum edilen halkların da bir sözleri olacaktır. Bu durum Kürtler için yeni taktik adımların kapısını da aralamaktadır. Suriye ve Irak’ta farklılıklar gösterse de Kürtler açısından olumlu denilebilecek gelişmelerin kapısı biraz daha açılmaktadır. Başur ve Rojava, Kürtler için birlik olmanın yolunun açılacağı bir mücadele alanı da olabilir. Bu bakımdan YNK’nin ve Bafıl Talabani’nin çabaları kayda değer gelişmelerdir. Bu girişimlere karşı, TC ve İran tarafından Kürtler lehine yeni gelişmelere yol açmasını engellemek için karşı hamleler yapıldığını görmekteyiz. Kürt siyasi güçlerinin bu saldırılar karşısında ne kadar direniş gösterip zorlukları aşacaklarını zaman gösterecektir. TC ve İran kendi egemenliklerinde çatlaklar oluşturacak gelişmelere kapıyı tümden kapalı tutmaya çalışmaktadırlar. Kürtlerin birliğini engellemek için de yeni oyunlar devreye koymakta gecikmemektedirler. Kürtler arasında ulusal dayanışmanın gelişmesini sağlayan her olumlu adımın ardından yeni engellemeler devreye konulmaktadır. Bu yeni bir oyun gibi görülse de Osmanlının yıkılış döneminden bu yana Kürtlerin bir araya gelmeye çalıştıkları her girişimde devreye konulmuştur. Osmanlının yıkılışı ve Cumhuriyetin kuruluşunda Kürtler “din kardeşliği” adıyla kandırılmışlar ve birlikte hareket etmeye ikna edilmişlerdir. Bunun karşılığında verilen sözler zamanı geldiğinde tutulmamış ve Kürtler yok sayılmışlardır. Bugün de benzer politikalar ile Kürtler yeniden yok sayılmaya çalışılmaktadır.
Bir araya gelmeyi başarmak gerekiyor
Bu yok sayılmaya karşı Kürtlerin birliği önemlidir. Birinci Dünya Savaşı ve sonraki yıllarda Kürtler birlik olamadıkları için kaybetmek zorunda kalmışlardır. Başur Kürdistan’da TC’nin sürdürdüğü savaş, Kürtlerin birliğinin ne kadar önemli olduğuna dair başka bir kanıttır. Yıllardır sürdürülen ve Başur’un işgaline yol açan savaş TC açısından başarısızlık hikayesidir. Kürt Özgürlük Mücadelesinin gücünü kıramamış ve işgalini her alanda geliştirememiştir. Kürtler arası bir savaşın, ‘Bıra Kujinin’ fitilini her şeye rağmen ateşleyememiştir. KDP ile içerisine girdiği ilişki ağına YNK ve diğer Başurlu güçleri çekmeyi başaramamıştır. Başur Kürdistan’daki güçleri çeşitli baskı ve tehditler ile sindirme ve teslim alma politikası tutmamıştır. Bu duruma rağmen baskıların azalmadan devam ettiğini görmekteyiz. YNK’nin, Bafıl Talabani’nin Rojava ile geliştirmek istediği ilişkiler TC’nin yeni saldırıları ile engellenmek istenmektedir. Süleymaniye havalimanından uçuşlara Türkiye hava sahasının kapatılması bunun canlı bir örneğidir. Süleymaniye’ye yönelik SİHA saldırılarının artırılması, YNK heyetinin Ankara’da MİT ile görüşmesi bu baskı altına alma politikasının dışa yansıyan yüzüdür. KDP’nin direnişçi çizgisinden koparılarak ekonomik ve siyasi baskılar ile TC’nin dümen suyunda tutulmak istendiği öteden beri bilinmektedir. Bu oyunlara karşı KDP cephesinden boşa çıkarıcı adımların yeterince atılmadığını görmekteyiz. Hatta bazı kesimlerin işbirliğini geliştirdiklerini ve Kürt Özgürlük Mücadelesine karşı düşmanlığa varan tavırlar içerisine girdiklerini yaşamaktayız. Bu tür gelişmeler birliğin önünde duran engellerden bazılarıdır. Oysa Kürt Özgürlük Hareketinin varlığı onların ayakta kalmaları için de bir güvencedir. Daha çok İran etkisi altında olan YNK de TC’nin baskıları ile bu dümen suyuna katılmak istenmektedir. Başur Kürtlerinin kendi aralarında siyasi birliğin sağlam temellerde atılmayışı direniş hattının gücünü zayıflatmaktadır. Bu bakımdan Başur için öngörülen ortak hükümet ve ordu konusunda siyasi güçler birlikte adım atmayı başarmalıdırlar. Ortak bir mücadele ekseni olmadan ne TC’nin ne de İran’ın baskıları geriletilemez. Irak ve Suriye’de Kürtler lehine değişen koşullardan yararlanmakta mümkün olamaz.
YNK’nin ulusal birlik çıkışları ve attığı adımlar ve özellikle de Rojava ile kurduğu ilişkiler, Kürtlerin kazanımlarını güçlendirdikçe saldırıların olması da kaçınılmazdır. Bu saldırıları göğüslemek ve birliğin güçlü temellere kavuşmasını sağlamak için söz konusu ülkelerde demokratik güçlerin seslerinin daha gür çıkması gerekmektedir. Demokrasi güçlerinin seslerinin gücü egemenlerin saldırılarının önünü alabilecektir. Kürtlerin demokrasi güçleri ile ortak mücadele saflarında yer tutmaları bu bakımdan da önemlidir. Kürdistan’ın parçalanmışlığı ve egemen güçlerin emperyalistlere sırtlarını dayayarak geliştirdikleri oyunlar, bir araya gelmenin önüne aşılması gereken fazladan engeller de çıkarmaktadır. Bu bakımdan her dört parçanın mücadelesi, egemen ülkelerin demokrasi güçleriyle de ortak bir payda da birleşebilmelidirler. Bu ülkelerdeki mücadeleler öylesine iç içe geçmiş bir durumdadır ki birini çözmeden diğerlerini çözmek neredeyse imkansız denilebilecek bir durumdadır.
Seçime Giderken
14 Mayıs seçimleri, AKP-MHP’de simgesini bulan faşist rejimin tarihin çöp tenekesine atılması ile kazanılırsa bölgenin de çehresi değişecektir. Mevcut karanlık yönetimin sadece Kürtlere karşı olmadığı bölgede her ilerici çıkışın önünde bir set oluşturmak istediği bilinmektedir. Kötülüğü iyilik diye karanlığı da aydınlık olarak bizlere yutturmaya çalışmaktadırlar. Sadece Türkiye’de değil bölgede de her türlü gericiliğe sarılmakta ve Suriye’de görüldüğü gibi DAİŞ ve onun gibi cihatçı çetelerle işbirliği yapmaktadırlar. Her alanda bir sınırsız sömürü ağı kurdukları 6 Şubat depremi sırasında ve sonrasında yaşanan gelişmelerle de açığa çıktı. Nasıl bir yalan düzeni kurdukları ve sömürü düzeninin devamı için neleri yapacakları bir bir ortaya çıkmaya başladı. Sadece Kürtler değil, diğer halklarda baskılardan giderek daha fazla etkilenmeye başladılar. Rejimin ayakta kalmak için toplumu nasıl bir cendereye koymak istediği bir kez daha ortaya çıktı. Yalan başlıca silahları oldu. AKP, cumhuriyetin yeni yüzyılı diyerek karanlık sistemini ırkçı ve faşist güçlerle ortaklaşarak sürdürmeye çalışmaktadır. Yeni yüzyıl olarak pazarlanan yalan üstüne kurulu sınırsız bir talan düzenidir.
Bu karanlık rejimin ne demek olduğunu Kürtler iyi bilmektedirler. Başur’da, Rojava’da ve Bakur’da insan onurunun zerresiyle bile bağdaşmayan uygulamalar altında kalarak yaşamışlardır ve halende yaşamaktadırlar. AKP-MHP faşist rejiminin Hizbullah’ın ta kendisi olan Hüdapar ile seçim ittifakına girmesi, seçimlerden sonra bunlar hala başta kalırlarsa, Kürtleri nelerin beklediğini anlayabilmemize yardım etmektedir. Bu bakımdan Kürtler açısından rejimin geriletilmesi ve demokrasi güçlerinin önünün açılabilmesi için bu seçimler önem taşımaktadır. Karanlığın önünün kapatılması ve Kuzey Kürdistan’da Hizbullah adına yeniden DAİŞ benzeri katliamların önünü kesmek için her Kürt kendisine düşen bir oyunu kullanmalıdır. Özgürlük yolunda bir oy varsa o da yerinde kullanılmalıdır. Bu bakımdan Yeşil Sol Parti’nin başarısı çok önem taşımaktadır. Diktatörlüğün kalıcılaşmasını bu seçimlerde Yeşil Sol oyların gücü önleyebilecektir. AKP-MHP çetesi yeni oyunlar ile Kürtleri yine din kisvesi altında kandırabileceğini sanmaktadır. Bunların din adına ortaya koyduklarının bir adım ötesi, Hizbullah ve DAİŞ çeteleridir. Bu rejimin sürmesinden çıkarı olan bir azınlık dışında hiçbir Kürdün bu faşist çetelerden bir beklentisi yoktur. Kürtlerin onuru ile yaşamaları adına hangi değerleri varsa bunlar ayaklar altına almışlardır. Roboski’nin, Cizre bodrumlarının katilleri yeni cinayetlere hazırlanırken Kürtler bunlara hayır cevabını vermelidirler.
AKP’nin Yüzyılı Kürtlerin Yüzyılının kaybı demektir
Mevcut rejimin Kürtlere karşı bir samimiyeti olmadığı etrafında topladığı çetelerden anlaşılmaktadır. Din maskesi ile Kürtleri yeniden kandırabileceklerini sanıyorlar. AKP’nin etrafında toplanan bu çevrelerin Kürt halkının çıkarını savunmak gibi dertleri yoktur. Bunlar yamalandıkları düzenin devamı için Kürtlerin adını zaman zaman dillerine dolamaktadırlar. Roboski ve sonrasındaki katliamların sorumluları ile el ele vermeleri bile bunların Kürtlerin hakları gibi bir dertlerinin olmadığını göstermektedir. AKP ne kadar demokrasi düşmanı, kadın karşıtı varsa onlarla bir araya gelerek gerçek yüzünü de açığa çıkarmıştır. Kurduğu baskı rejimini devam ettirmek için daha fazla gericiliğe ve baskıya sarılmaktadır. Etrafına topladığı Hizbullah’ın devamı ya da kendisi olan güçlerle de işbirliğine bu amaçla girmektedir. 90’lı yılların karanlık ve çeteci rejimi yeniden açık bir şekilde devreye sokuldu. İşbirliğini gizleme gereği bile duymamaktadırlar. Böylece yurtsever kesimlere korku salarak onları etkilemeye çalışmaktadırlar. Baskıların sonuç vermeyeceğini Kürtler Newroz’da bir kez daha gösterdiler. Bu çetelerin gerçek yüzlerinin açığı çıkarılması önemlidir.
Kürt ittifakının bu çeteci oluşum karşısında durması her bakımdan önemlidir. Gönül isterdi ki diğer Kürt siyasi parti ve hareketleri de bu ittifakta yer almalıydılar. Bu dönem de bahanelerin ardına gizlenmek pek doğru bir yaklaşım değildir. AKP’nin Barzaniler eliyle Kürt ittifakını etkilemeye çalıştığı yapılan görüşmelerden dışarı sızdı. Bazı çevreler her ne kadar tersini iddia etseler de, var olan gelişmeler bunu göstermektedir. Bazı adımların atılması için henüz geç kalınmış değildir. Mevcut rejimin devamından hangi parçada olursa olsun hiçbir Kürdün çıkarı yoktur. Bunun bilince çıkarılması yüzyılın kazanılması için de önemlidir. Bu şekilde sadece Roboski’nin değil Efrin, Halepçe, Kamışlı, Urmiye ve daha birçok şehirde dökülen Kürt kanının sorumlularından da hesap sorulacaktır. Kürtlerin kendi barışı bölge barışına da büyük bir katkı sağlayacaktır. Kadınların “Jin, Jiyan, Azadi” direnişleri bütün toplumsal kesimlerde yankısını buldukça Kürtler kazanmaya ve bölge halklarına kazandırmaya devam edeceklerdir.