Newroz Ateşi…

Newroz Ateşi…

Newroz Ateşi

Newroz,  Covid-19 pandemisinin insan sağlığını tehdit ettiği ve MHP destekli AKP Rejimi’nin ülkeyi cehenneme çevirdiği çok ağır ekonomik- politik koşullar altında kutlandı. En yığınsal çıkışlar Mezopotamya bölgesinde ve İstanbul’da yapıldı.  Newroz’un coşkusu ülkeyi sardı. Ve sarmakla kalmadı, egemenlerin, zalimlerin tahtını da sarstı. Bu gerçeği kim inkar edebilir?

Zalim Dehak’a karşı Demirci Kawa direnişinin zafere ulaşmasının ardından yakılan ateş ile Newroz (Yenigün) kutlandı. Ortadoğu halkları tarafından yüzyıllardan beri yaşatılan Newroz, günümüzde demokrasi, barış, adalet, eşitlik ve özgürlük talepleriyle kutlanmaktadır. Yığınsal olarak ateşlerin yakılmasıyla kutlanan Newroz’da egemenlerin, zalimlerin zulmüne karşı coşku, kararlılık, birlik içinde direniş ve dayanışma yükseltilir.

Bu yıl birçok yerde yapılan kutlamada İmralı Adası’nda tutuklu bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan’ın üzerindeki tecridin kaldırılması, Selahattin Demirtaş ve diğer HDP yöneticilerinin ve  politik tutukluların özgürlüğüne kavuşması talepleri ve HDP’nin kapatılmasına karşı tepkiler, ülkede ve bölgede onurlu, adil ve kalıcı bir barışın sağlanması dile getirildi. Newroz’un çok yığınsal ve coşkulu geçmesi devletin ve hükümetin hayallerini yerle bir etti. Kürt halkının bu destansı direnişi işçilere, emekçilere, ezilenlere ve yoksullara esin kaynağı oldu. Mücadele kararlılığı kazandırdığı gibi gelecek için umudu büyüttü. Faşizme karşı birleşik bir direnişin tek çıkış yolu olduğunun altı çizildi.

Türkiye, 2015 Seçimlerinden beri totaliter bir rejimin kilometre taşları hızla döşenmektedir. Yasal düzenlemeler yapılarak yasama, yürütme ve yargı sanki ‘tek adam’ın ellerindeymiş gibi kurgulandı. Halbuki ‘tek adam’ devleti oluşturan işbirlikçi oligarşinin vitrindeki kuklasıdır. Devlet ne derse onu yapmaktadır. Amaç bu denli ağır ve hukuksuz bir diktatörlük döneminde devleti korumak ve er  ya da geç halkların tepkisini çekecek bu uygulamaları sanki bir kişi yani ‘tek adam’ yapıyormuş izlenimini uyandırmaktır. Hukuk rafa kaldırılmış kanun ise hükümsüz bir niteliktedir. Birazcık politik bilinci olan ve sağduyuya sahip her yurttaş yaşananları ve olabilecekleri bilmekte ve tahmin etmektedir. Bu gerçekler önümüzdeki süreçlerde sınıf mücadelesinin daha çok zor, karmaşık ve şiddetli geçeceğini göstermektedir.

Bu karanlık dönemin aşılması için açık, net ve somut bir politika yürütülmelidir. Ülkedeki en geniş ezilen, yoksul, emekçi, demokrat, yurtsever ve devrimci güçler ortak alternatif bir program etrafında birleşmeli ve mücadeleyi yükseltmelidir. Bu olmadan totaliter bir diktatörlüğün yerine halkların ezici çoğunluğunun çıkarlarını gözeten barışçı, ilerici ve demokratik bir yönetim iş başına gelemez.

Nabza göre halka şerbet veren, Kürt halkının barış, özgürlük ve demokratik mücadelesini umacı gören, Kürt halkıyla kendini var etmeye çalışan, HDP seçmenleriyle seçildikten sonra şova kalkışan, devlete ve sermayeye şirin görünmek için ikircimli davrananlarla zafer ateşi yakılamaz. Politik başarı yürek işidir. Ateşten gömlek giyen, ateş çemberinden geçenler ancak Cehenneme karşı direnir direnebilir.

Türkiye, stratejik bir konumdadır. Yine Türkiye emperyalizmin cirit attığı, kurtların tepiştiği Ortadoğu Bölgesi’nin bir parçasıdır. Emperyalizm, Ortadoğu’yu pençesine alabilmek için bu gün daha da kudurmuşçasına davranmaktadır. Bunun için yerli işbirlikçilerle, gerici güçlerle sıcak ilişkiler geliştirip sürdürmektedir. Gerici, totaliter ve faşist iktidarların işbaşında kalması için gereken desteği vermektedir. Bu konuda başarılı olmak için milliyetçiliği, ümmetçiliği ve savaşı körüklemekte ve yaymaktadır. Ortadoğu’nun petrolü ve diğer zenginlikleri Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği ülkeleri tarafından talan edilerek sömürülmektedir. Bunun için uluslararası büyük tekeller ve onların Türkiye ve Ortadoğu’nun diğer ülkelerindeki işbirlikçileri anti-emperyalist bir ruhun, direnişin ve mücadelenin gelişmemesi için çok kirli bir politika yürütmektedir. Bu kirli politikadan dolayıdır ki Ortadoğu yıllardan beri kanayan bir yaradır.

Ortadoğu’da barışın sağlanması ve demokratik yönetimlerin oluşmasında belirleyici faktörlerden biri dört parçada Kürt ulusal birliğinin sağlanmasıdır. Bu konuda Rojawa demokratik halk yönetimi çok büyük bir deneyim ve kazanımdır. Emperyalist güçler ve onun bölgedeki işbirlikçileri bunun çok bilincinde olduğu içindir ki saldırıları sürmekte ve farklı manevralar uygulanmaktadır.

Bugün Kürt halkı bilinçli, örgütlü ve direniş ruhlu mücadelesi canlıdır. Yerleşim yerleri yakılıp yıkılan, katledilen bölgedeki Kürtler, Akdeniz, Ege, Marmara bölgelerine ve büyük metropollere göç etmiş bulunmaktadır. Yaşayabilmek için kadın-erkek ve genç-yaşlı demeden çalışmaktadır. İnşaat, fabrika ve semt pazarlarında çalışanların büyük çoğunluğu Kürt insanlarıdır. Bulundukları yerlerde sınıf mücadelesine aktif katılmakla birlikte ulusal kimliğini ve düşüncesini gizlememektedir. Diğer ulusların bireylerine sempatiyle bakmakta, birlikte barış içinde yaşamak istemekte, barış ve demokrasi mücadelesinde dayanışma içinde olmaktadır. Bu nitelikleriyle ülkenin genelinde direnişçi bir ruhun gelişmesi ve özgürlük rüzgarının esmesine olumlu katkıda bulunmaktadır. Ülkede 25 milyon dolayında Kürt halkı olduğu kabul edildiğinde gerçekler daha iyi ve net anlaşılır.    

Newroz, bir günlük sürenin sınırlarını aşarak haftalara yayılmıştır. Haftalar boyunca Mezopotamya başta olmak üzere ülkenin büyük yerleşim yerleri Newroz’un coşkusuyla yatıp kalktı. Bunun için sömürüye, şovenizme, ırkçılığa ve baskıya karşı ezilen halkların ve emekçilerin uyanışında ve direnişinde büyük bir rol oynamaktadır. Her ezilen, emekçi ve devrimci, Newroz’un Ortadoğu halklarının ulusal bir günü olduğunu kabul etmesi gibi ona sahip çıkarak, aktif çalışarak ve yığınsal katılarak daha da büyümesini, yayılmasını ve görkemli kutlamasını sağlamalıdır. Bu anlayışla kutlanan Newroz, halkların kardeşliğine ve eşitliğine ciddi anlamda katkı sağlayacaktır. Newroz’un coşkusu Uluslararası işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’a taşınabilir ve taşınmalıdır. Newroz ile 1 Mayıs arasındaki süre çok yoğun bir kampanyaya dönüştürülmelidir.

Halkların kardeşçe, eşit, özgür yaşayabileceği demokratik bir Türkiye için ezilen halkların ulusal mücadelesiyle yoksulların, emekçilerin sınıf mücadelesiyle buluşması şarttır. Bu birlikte bir mücadele  ve dayanışmayla sağlanabilir. Günümüzde kadınlar muazzam bir mücadele vermektedir. Özellikle kadın cinayetlerine ve son günlerde İstanbul Sözleşmesi’nin iptaline karşı yığınsal çıkışlar yapmaktadır. Bir birinden ayrı gelişen ve farklı zamanda ortaya çıkan kadın çalışmaları ve direnişleri büyük değer taşımaktadır. Birbirinden ayrı gelişen ve yaygınlık kazanan kadın ve işçiler ülke çapında koordinasyon kurmalı, öncüsünü yaratmalı, onunla buluşmalı birleşik, yığınsal, merkezi yapılarını yaşama geçirmelidir.

Kürt halkı bütün renkleriyle tepeden tırnağa kadar örgütlü olduğunu bir kere daha alanlara çıkarak gösterdi. Bunun için ülkenin politikasına müdahil olmakta, devrimci-demokratik dönüşümler için devleti ve iktidarı zorlamaktadır. Tabiri caizse ‘Fırat’ın batısı’ ne zaman ‘Fırat’tın doğusu’ gibi bir nitelik kazanırsa o zaman tarihin akışı farklı olur.

Güzel günler emek ister, bedel ister. Gün, karamsarlığı yok etmenin ve umudu büyütmenin günüdür. Gün Newroz coşkusunu 1 Mayıs’a taşımak için çalışmanın günüdür.


Konuyla ilişkili diğer makaleler