Polemik politikasının kime, ne yararı var?
Medyanın neredeyse tümünü kontrol eden CB ve AKP iktidarı, bununla da yetinmeyip devrimci, demokrat, sosyalist güçleri de kendi belirlediği gündemlerle tartıştırıyor. Deyim yerindeyse meşgul ediyor. CB, Başbakan ve AKP yöneticileri, bilinçli olarak denize atılan oltanın ucundaki yem gibi absürd bir laf ortaya atıyor, günlerce bu laf tartışılıyor. Daha tartışmaya girmeyen kesimler ne söyleyeceklerinin hazırlığını yaparken, hop yeni bir inci ortaya dökülüyor. Muhalif güçlerin bu oyuna gelmesine elbette “gündem belirleyicileri” kıs kıs gülüyordur, saray ve köşklerinde.
Parlamentoda grubu bulunan muhalefet de, salı günkü grup toplantılarını CB’nın ağzından çıkan ipe sapa gelmez laflara ayırıyor. MHP liderinin grupta yaptığı “sert” konuşmalar, esip gürlemeler sadece AKP’nin yedek lastiği rolünü maskeleme amacını taşıyor. Tabanı bu yüzden kaynıyor. “Kaynamayanlar”, AKP saflarındaki yerini alırken bakanlık ve bilumum “devlet” göreviyle ödüllendiriliyor. CHP lideri Kılıçdaroğlu, bütün mesaisini CB ile polemiğe ayırıyor. CB’na ne kadar sert çıkarsa o kadar alkış alıyor gruptan!.. Bu tavrı bana Halkçı Parti Genel Başkanı Necdet Calp ile Başbakan T. Özal arasındaki polemikleri hatırlatıyor. Özelleştirmenin babası T. Özal, “köprüyü satacağım” diye bir laf ortaya atmış, Calp’te “sattırmam da sattırmam” diye ortalığı velveleye vermişti. Köprü satılmadı ama, Özal, devlet işletmelerinin en önemlilerini 12 eylül faşist darbesi öncesi danışmanlığını yaptığı tekelci sermayeye peşkeş çekmişti. Özalleştirmeyi, rejimin sadık partisi CHP’nin devamcısı olduğunu söyleyen Halkçı Parti hiç umursamamıştı bile.
Peki ne yapmalı? Saray ve iktidarın söylediklerine, suçlamalara hiç yanıt verilmemeli mi? Elbette polemik de yapılabilir. Ama bütün politika bu olmamalı. Yatıp kalkıp birilerine laf yetiştirme derdine düşülmemeli. Aslında bana kalsa hiç ciddiye almamak, muhatap görmemek en doğrusu. Kendi programatik hedeflerimize bağlı kalarak, işçi sınıfı ve emekçilerin, Kürt halkının taleplerini öne çıkarmalıyız. Birileriyle polemik yapacağız diye kendi gündemimizi unutup ha bire birilerine laf yetiştirme yarışına girmenin devrimci, demokrat, sosyalist ve komünistlere bugüne dek bir yararının olduğunu bu yaşıma kadar görmedim. Bundan sonra da göreceğimi hiç sanmıyorum.