ANAP'tan AKP'ye
12 Eylül faşist darbesini izleyen yıl- larda parlamenter sisteme (!) geçilirken 4 eğilimi (MSP, AP, CHP, MHP) birleştir- diğini söyleyerek ANAP’ı kuran T. Özal, aslında tekelci burjuvazinin faşist dik- tatörlüğünün de mimarıydı. İşçi sınıfını, gelişen devrimci, sosyalist hareketi ez- mek için faşist generaller eliyle CIA’nin organize ettiği darbe amacına ulaştı.
Bunda işçi sınıfının öncü politik ör- gütü ve sol-sosyalist güçlerin de güna- hını görmezden gelmek olmaz elbette. Panik halinde ricat edilmeseydi eğer, faşist generaller böyle rahat at oyna- tamazdı kuşkusuz. Herkes, önce kimin derdest edilip ezileceğini bekler gibiydi. Kayıtsız bir biçimde sıranın kendisine gelmesini bekliyordu adeta...
T. Özal, ANAP’ın logosu olarak bal kovanında arı figürünü seçmişti. 4 eğilim dedikleri de bal kovanına üşüşen arılar gibiydi. Kamu malları yandaşlara nerdeyse üste para verilerek özelleştiril- di. Kovanda bal bitti ANAP eriyip gitti. ANAP’ı oluşturan taban evine döndü. Eskiden akşam olunca sokakta oynayıp bir türlü evlerine gitmeyen çocukların hep bir ağızdan bağrırak söyledikleri gibi, “evli evine, köylü köyüne...”
2001’de T. Özal ile aynı eğilimden gelen R. Tayyip Erdoğan, Özal’ın taktiği ve ABD’nin tam desteğiyle “4 eğilim”den tabanı bir kez daha bir araya getirme-
yi başardı. AKP’yi kuranların partinin logosu olarak ışık saçan bir ampülü seçmesi ise oldukça manidardı. Işık saçan ampülün etrafında dönen o kadar çok mahlukat vardı ki... Işığa daha yakın olmak için birbirlerini boğazlamaktan geri durmuyorlardı. Liberaller, dönek komünistler (!), sosyalistler, din kardeşi cemaatler... Özal’ın cesaret dahi edeme- diği, beceremediği ülkenin en büyük sanayi kuruluşları bir bir özelleştirildi. Özal’ın bakanlarının aldıkları rüşvetler, AKP’nin bakanlarının götürdüğü milyon dolarlar yanında halkın deyimiyle “çerez parası” gibi kaldı.
Bu iki parti, pragmatist iki lider arasındaki önemli bir benzerlik de
Kürt sorununa yaklaşımlarıydı. İkisi de iktidarlarının başında Kürt sorununun müzakere ile çözüleceği umudunu yarattıktan sonra, “tek devlet, tek millet, tek bayrak...” söylemine geri dönmüş, imha ve inkâr politikasını dayatarak Kürdistan’da taş taş üstünde bırakma- yan bir yola girmiştir. Kimileri Özal’ın elini kolunu derin devletin bağladığını söylese de bu böyledir.