12 Eylül’ün Yıl Dönümünde Küllerimizden Yeniden Doğmak

12 Eylül’ün Yıl Dönümünde Küllerimizden Yeniden Doğmak

Geçtiğimiz günlerde 12 Eylül askersel faşist darbesinin 35. yıldönümünü karşıladık. Acılarımız tazelendi. Ama aynı zamanda sınıf kinimiz, devrimci duygularımız, bilincimiz bilendi. Yaşadıklarımız gözümüzün önünden bir film şeriti gibi tekrar geçti. MESS direnişinin kırılması, İstanbul sokaklarında yargısız infazlar, Gayrettepe 1.Şube’de işkenceler ve kayıplarımız, Selimiye, Bayrampaşa, Paşakapısı, Alemdağ, Metris’te yaşananlar, Ankara’da Ulucanlar’da, Diyarbakır Cezaevinde insanlık dışı uygulamalar. Malatya, Nevşehir, Adana, Gaziantep, İzmir, Gölcük, Zonguldak, Bartın ve daha nice cezaevinde verilen mücadele ve yaşananlar. İdamlar…Sürgünler, ağır illegal koşullarda yaşam ve mücadeleler de bu dönemin gerçeğiydi. Fakat 12 Eylül sadece bundan ibaret değildi. İşkencede direnenlerin, idam sehpalarına vakur çıkanların, tüm cezaevlerinde ama özellikle Diyarbakır’da direnenlerin yazdığı bir tarihti 12 Eylül.

12 Eylül büyük yaralar açtı, zararlar verdi. Bugün hala onun acısını çekiyoruz. Ancak 12 Eylül’e direnenler, tarih yazanlar, mücadeleyi yeni bir aşamaya yükseltenler bugün sınıf mücadelesini belirleyen güçlerdir. Bu gerçek çok önemlidir. Bugün sınıf mücadelesini sürdüren 12 Eylül’ü yaşamış kadrolar önemli bir bilgi ve deney hazinesine sahipler. Nasıl ki 12 Eylül, provokatörler, likidatörler, dönekler ve teslimiyetçiler için bir sınav olmuşsa, direnenler, savaşanlar, dik duranlar ve bilime inananlar içinde bir sınav olmuştur. ‘Toplumların tarihi’ Marx’ın dediği gibi ‘sınıf mücadelelerinin tarihi’ ise, 12 Eylül dönemi de sınıf mücadelesi açısından önemli bir dönemdir. Çok şey öğrendik, muhasebe yaptık, arındık ve yeni mücadelelere hazırlandık. Bugün devrimci hareket Türkiye işçi sınıfı hareketinin tüm deney ve birikimleri temelinde yenilenmiş olarak mücadelesini sürdürüyor. Kürt halkının ulusal kurtuluş mücadelesinin 12 Eylül sonrası yaptığı atılım ve bugün geldiği aşama bütün bu tarihsel süreçten bağımsız değerlendirilemez.

Türkiye işçi sınıfı hareketi ve Kürt ulusal kurtuluş hareketi bütün yaşanmışlıklara karşın bugün aynı vadiye akan iki güçlü ırmak misali gelişiyorsa, ırmağın kolları birbirine karışıyorsa ve sonuçta bir yerde birleşiyorsa bu olguyu çok dikkatle değerlendirmek gerekir. Egemen güçler, işbirlikçi tekelci burjuvazi ve onun AKP rejimi bu gerçeğin farkında. Biz belki kendi gücümüzü, olanaklarımızı, yapmamız gerekenleri tam olarak göremiyoruz, hala eksiklikler taşıyoruz, ancak sınıf düşmanı bunu görüyor ve önlemlerini alıyor. Aldığı önlem de, 12 Eylül’ün anayasası ve kanunları ışığında, 12 Eylül faşizminin uygulamalarının tekrarından başka hiç bir şey değil. Bugünkü iktidar 12 Eylül’ün mirasçısı ve devamıdır. Biz ise küllerimizden yeniden doğduk. Onun gereğini yerine getirmek önümüzde görev olarak duruyor. Küçük hesapları, dar grupçu çıkarları kenara bırakmalıyız ama aynı zamanda milliyetçiliğin, oportünizmin, revizyonizmin, her türlü burjuva ideolojisinin etkilerini sıralarımızdan kazıp atmak zorundayız. Değilse görevlerimizi yerine getirme yeteneğine sahip olamayız. 12 Eylül faşizmi bize bunu öğretti…

Politika


Konuyla ilişkili diğer makaleler