POLİTİKA’DAN GEÇMİŞ HAFTAYA BAKIŞ 27.04.-03.05.2020
1 MAYIS 2020'NİN ARDINDAN
Bu yılın 1 Mayıs'ını COVID-19 koşulları altında karşıladık. COVID-19 bahane edilerek uygulanan sokağa çıkma yasağı İktidar için bulunmaz bir fırsat sundu. Halbuki Yunanistan, Portekiz, Almanya gibi bir dizi ülkede 1 Mayıs koşullara uygun olarak kutlandı.
Ülkemizde de 1 Mayıs öncesi DİSK öncülüğünde oluşturulan "Emek-Barış-Demokrasi Güçleri Platformu", Birlik-Dayanışma-Mücadele Günü 1 Mayıs'ın karşılanmasını planladı. 1 Mayıs öncesi hafta "Emek Haftası" ilan edildi ve ülkenin her yanında fabrikalarda, tersanelerde, madenlerde, işyerlerinde 1 Mayıs propagandaları gerçekleştirildi. Normal 1 Mayıs'lar öncesi 1 Mayıs öncesi bu tür çalışmaların yürütülmesi genel-geçer değildi. Dolayısıyla doğru ve iyi bir pratik yaşandı. Bu pratiğin önümüzdeki yıllarda 1 Mayıs tekrar alanlarda kutlanabileceği zaman da devam ettirilmesi bizce önem taşımaktadır.
1 Mayıs günü birçok işçi yatağı semt ve mahallede tüm yasaklara rağmen kutlamalar gerçekleştirildi. Kolluk kuvvetleri bu kutlamaları engelleyemedi.
1 Mayıs Alanı ve Kadıköy'de Emek kuruluşlarının düzenlediği korsan eylemler kolluk kuvvetleri tarafından engellenemedi. Bir yerden sonra müdahale ederek eylemlerin basına yansımasını önleyemediler. Sembolik de olsa bu eylemler birer kararlılık göstergesidir.
DİSK'in Beşiktaş Balmumcu semtindeki DİSK Genel Merkezi'nden Taksim 1 Mayıs Alanı'na 25-30 kişilik temsili bir grupla yürüme kararı doğru bir karardı. İktidar buna dahi tahammül edemedi. "Biz ne dersek o olur" mantığı ile engellemeye çalıştı. Ancak, engelleme ve gözaltı ülke gündemine oturdu ve eylem amacına ulaştı. Dahası, CHP, HDP ve TİP'li vekillerin, parçalanan 1 Mayıs çelengini alıp 1 Mayıs Alanına ulaştırmaları da ayrıca başarılı bir eylem oldu.
1 Mayıs günü düzenlenen sanal kutlama istenen ve beklenen izleyici sayısına ulaşmamış olsa dahi, saat 21:00'de tüm ülkede balkonlardan marşlar ve sloganlar eşliğinde gerçekleştirilen kutlamalar milyonlarca insanın katılımını sağladı. Bu sayı, normal zamanlarda 1 Mayıs mitinglerine katılanların sayısını üçe, dörde katladı. Bu geleneğin de önümüzdeki yıllarda muhakkak sürdürülmesi ve daha da genişletilmesi gerekmektedir diye düşünüyoruz.
CHP'li ve HDP'li Belediyelerin 1 Mayıs günü ve akşam kutlamalarına katılımları bazı Platform bileşeni kuruluşlar tarafından reddedildi. Belediyelerin işveren konumunda olduğu ve o nedenle Belediyelerden 1 Mayıs konusunda kutlamalara katılım sağlamamaları istendi. Bizce bu yanlış bir yaklaşımdı. Eğer Belediyeler hoparlörlü otobüsler ile gün boyu ve akşam kutlamalarında cadde ve sokaklarda marşlar ve ajitasyon konuşmaları eşliğinde yer alsalardı, kutlama çok daha geniş bir kesimi kapsayabilecekti. Bu çalışma DİSK ile işbirliği içinde yürütülür ve otobüsten konuşma yapacakların DİSK yöneticileri olmaları sağlanmalıydı.
Özet olarak; İktidar 1 Mayıs'ta sokağa çıkma yasağı ilan ederek kendi bindiği dalı kesmiş oldu ve 1 Mayıs çok daha geniş bir kesime milyonlara mal oldu. Normal 1 Mayıslarda uygulanmayan Emek Haftası ile 1 Mayıslara hazırlanmak ve 1 Mayıs günü akşam 21:00'de mahallelerde kutlama geleneği bundan sonra da daha da iyi örgütlenerek sürdürülmelidir.
İBRAHİM GÖKÇEK YAŞATILMALIDIR!
Grup Yorum üyesi İbrahim Gökçek ölüm orucunda 323. gününü doldurdu ve çok kritik bir aşamada. Bu eylemi doğru bulursunuz veya bulmazsınız, bu sorunun yanıtını da İbrahim Gökçek kendi açıklamalarında yanıtlamıştır.
Grup Yorum daha önce 5 tane olan isteklerini 2'ye indirmiştir.
1) Grup Yorum'a konser izni verilmesi ve tarih belirtilmesi.
2) Tutsak Grup Yorum üyelerinin serbest bırakılması.
İbrahim Gökçek de bu istemlere katılmış ve Hükümet bu yönde bir açıklama yaparsa Ölüm Orucunu sonlandıracağını açıklamıştır. Şimdi ülkenin tüm barış, demokrasi, emek, bağımsızlık, özgürlük ve sosyalizm güçlerinin bu yönde Hükümet üzerinde baskıyı artırması gerekmektedir. Yarın değil. Hemen şimdi!
4 MAYIS 1937... DERSİM...
4 Mayıs 1937, Dersim Katliamı için kararın verildiği ve başlatıldığı tarihtir. Alevilere ve Kürtlere karşı İttihat ve Terakki güçlerinin vurucu hamlesinin kararının verildiği gündür.
Dersim meselesinin tartışılırken bazı çevreler kasıtlı olarak gerçeklerin üstünü örtmeye çalışıyor. Dersim Katliamı’nın baş aktörü olan Mustafa Kemal Atatürk’ün rolünü görmezden gelmektedirler. Dahası bu çevreler Mustafa Kemal’in Dersim Katliamı’ndan bihaber olduğunu, “Mustafa Kemal yetişseydi Seyit Rıza ve arkadaşlarının idamını durduracaktı” yalanını topluma yutturmaya çalışıyorlar. Resmi tarihte ve günümüzde dahi bu katliamın karar vericilerinin üstü örtülmeye çalışılmaktadır. "Sol" içinde kimi gruplar dahi bu konuda ya hiç konuşmamayı, ya da Kemalist bir anlayışla Mustafa Kemal'i korumaya çalışıyorlar. Bir başkaları da TKP'yi Dersim Katliamı'nı desteklemek ile suçlamaya çalışıyorlar. Dönemin Kemalist TKP'lisi Şefik Hüsnü tarafından Komintern'e yazılan bir raporu buna kanıt olarak sunuyorlar. Halbuki Şefik Hüsnü, TKP içinde Mustafa Suphi'nin enternasyonalist bolşevik çizgisine aykırı davranan bir Kemalist idi. TKP Yakup Demir ve İ. Bilen yoldaşların görev üstlenmelerinden sonra Şefik Hüsnü'yü layık olduğu yere oturtmuşlardır. Bu olgu günümüzde TKP için de geçerlidir.
Biz biliyoruz ki Dersim Katliamı’nın emrini veren, Dersim Harekatını bizzat yöneten Mustafa Kemal’in ta kendisidir. 1934 İskan Kanunu, 1935 Tunç-eli Kanunu ve 4 Mayıs 1937 tarihli Tunceli Tenkil Harekatına Dair Bakanlar Kurulu Kararı bizzat Mustafa Kemal’in emriyle çıkarılmıştır. Bu karar ve kanunların altında Mustafa Kemal’in imzası vardır.
4 Mayıs 1937 günü Dersim’in kaderini belirleyen Bakanlar Kurulu toplantısına Atatürk başkanlık etmiştir. 4 Mayıs’ta alınan bu kararla Dersim Tertelesi başlamıştır. Trabzon Atatürk Köşkü’nde bulunan haritanın üzerinde asılan yazıda Atatürk’ün Dersim Harekatını bizzat yönettiği yazılmaktadır. Harita Dersim bölgesi işaretlenmiştir. Askeri planlar bizzat M.Kemal tarafından çizilmiştir.
Sabiha Gökçen’de anılarında Dersim’i bombalama emrini Atatürk’ün verdiğini anlatmaktadır.
Dönemin Malatya Emniyet Müdürü, sonranın Dış İşleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil, Dersim Katliamında Mustafa Kemal'in emriyle yangın ve zehirli gaz bombalarının kullanıldığını, insanların diri diri yakılıp katledildiğini anılarında yazmıştır.