Özgürlük Savaşçıları

Özgürlük Savaşçıları

Kobane Direnişi’nin başarısı tüm Türkiye ve Kürdistan’da kutlanıyor. Bu direniş cana can, kana kan yürüyen bir mücadelenin, binlerce şehidin kanıyla, canıyla yazıldı. Bir ilk oldu. Direnişe Kürt Özgürlük Hareketi gerillaları dışında Türkiyeli devrimci örgütlerden gençler, kadınlar, erkekler de katıldı. Bu gençlerin arasından da kayıplar oldu.

Hiç düşündünüz mü, sınıf savaşımında, ulusal kurtuluş mücadelelerinde başarılar nasıl elde ediliyor? Bu savaşa fiilen katılan gerillalar ne yiyor, ne içiyor, nerede yatıyor, nasıl yıkanıyor? Veya bu gerillalar ne hissediyor? Ölüm korkusunu nasıl yeniyor, gerektiğinde karşısındaki bir canlıyı nasıl etkisiz hale getiriyor? Hava şartlarını hiç düşündünüz mü? Kimi zaman yakıcı güneşin altında kilolarca yük ile nasıl yürüdüklerini... Su ihtiyaçlarını nasıl giderdiklerini... Ya soğukta, karda, kışta, yağmurda ne yaptıklarını... Buz gibi havada sırılsıklam ıslanıp gerilla kıyafetlerini kurutma olanağı olmadığı için o kıyafetlerin üzerlerinde kuruduğunu...Bir gün, iki gün değil, bu savaşın 30 yıldır sürdüğünü düşündünüz mü hiç?

Bu gençler bilmez miydi, kıt kanaat da olsa alacakları asgari ücretle geçinmeyi ve akşamları soba ile dahi ısınsalar sıcak evlerine dönüp, yorganın altına girmeyi... Veya bilmezler miydi üniversite öğrenimine devam edip gecelerini ister komünlerde, ister yurtlarda isterse de evlerinde farklı koşullarda geçirmeyi...

Kobane direnişinin kahramanları, aynen otuz yıldır dağlarda savaşan gerillalar gibi hayatın bu nimetlerinden vaz geçerek hepimiz için bu fedakarlığı yapan gençlerdir, kadınlardır, erkeklerdir.

Mustafa Suphi ve yoldaşları 1921 yılında Anadolu’da ulusal ve sosyal kurtuluş savaşına fiilen katılmak için geldiklerinde koşullar farklı mıydı? Kızıl Alaylar -45 derece soğuklarda az kayıp vermediler. Onbeş’ler de bilmez miydi, Kafkasya’da kalıp Büyük Ekim Devrimi’nin nimetlerinden faydalanmayı? Erzurum sınırına kadar gelip Ankara Hükümeti temsilcileri Onbeş’leri trenle geri göndermek için kaloriferli treni hazırlamışken, Onbeş’ler neden dişe diş, kana kan mücadele etmeyi tercih ettiler? Neden Karadenizin o derin, soğuk sularında katledilmeyi göze aldılar?

Yirmili yaşlarda idam sehpasına çıkan Deniz’ler; ölümü göze alarak Maltepe Askeri Cezaevinden firar eden, Kızıldere’de teslim olmak varken, çatışarak ölen, Mahir’ler, Ulaş’lar, Cihan’lar; Diyarbakır zindanlarında ser verip sır vermeden katledilen İbrahim’ler; yurt dışında partinin sağladığı olanakları tercih etmeyip görev için Türkiye’ye dönen ve adını dahi söyletemeden işkencede katlettikleri Mustafa’lar, Deniz yoldaşlar...

Direnişler kolay kazanılmıyor. Sınıf mücadelesi, Bilen yoldaşın ifade ettiği gibi “Kordon boyunun düz kaldırımlarına benzemez”. Mahir’in dediği gibi “Devrim yolu sarptır, engebelidir...”

Yurt içinde ve yurt dışında, sınıf mücadelesinde yer alan bizler... Kendimizi şimdi nasıl hissediyoruz? Sınıf kahramanlarımızın, özgürlük savaşçılarının koşulları ile kendi koşullarımızı karşılaştırdığımızda kendimizde düzeltmemiz gereken yanlar var mı? Neyi eksik yapıyoruz, yaşadığımız ve mücadele ettiğimiz koşullarda daha neler yapmalıyız? Bu soruya bu yazıyı okuyan herkes kendi izzet-i nefsi ile, öz benliği ile, gururu ile yanıt versin.

Politika


Konuyla ilişkili diğer makaleler