30 Mart’tan 16 Mart’a…Çıkarılacak En Önemli Ders

16 Mart’ta Beyazıt’ta katliamı sonrası İstanbul Üniversitesini işgal eden ilerici-devrimci gençler 7 gencin cenaze töreninde.

30 Mart’tan 16 Mart’a…Çıkarılacak En Önemli Ders

Türkiye devrimci gençlik hareketi zengin deney sahibi olan bir harekettir. FKF ve DEV-GENÇ süreçlerinden başlamış, SGÖ, DDKO, GSB, İGD, DDKD, YDGF, DGDF, GENÇ ÖNCÜ süreçlerini pratikte gerçekleştirmiş ve bugün de çok daha farklı koşullarda mücadelesini sürdüren bir kesimden bahsediyoruz.

Heyecanlı, aktif, girişken, mücadeleci, gözünü budaktan sakınmayan, ama bir o kadar da yaşının üzerinde sorumluluklar ve fedakarlıklar üstlenen gençlik kesimi, Türkiye devrimci hareketinin geneli açısından gurur duyulacak bir yiğitlikler manzumesidir. Bugün bunun eksikliğini hissediyoruz diyenlere, gözünüzü Kürt Özgürlük Hareketine, onların kadın, erkek, genç gerillalarına çevirin diyoruz.

Mahir’ler, 20 yaşlarının başlarında gençler olarak, o dönemde TİP üyesi olmuşlar, TİP’de politik faaliyet yürütmeyi denemişler, ancak gerek TİP içindeki karışıklıklar ve farklı gruplaşmalar, gerekse de TİP’in gençlerin dinamizmine yanıt vermeyen politikaları, onları bağımsız gençlik mücadelesini geliştirmeye yönlendirmiştir. Fena mı oldu? Bir yanıyla çok iyi oldu. O yaşta gençler olarak, Marksizm-Leninizm ile daha yakından tanışmaları, sadece tanışmak değil, o temelde ülkemiz koşullarına uygun politika geliştirme çalışmaları son derece önemli ve değer verilmesi gereken bir olgudur. Mahir Çayan’ın Kesintisiz I ve II çalışmaları, ister beğenirsiniz ister beğenmezsiniz, devrimci bir iradenin ve teori ile pratiği birlikte yürütmenin eseridir. PASS konusunda, farklı değerlendirmeler yapabilirsiniz, ancak PASS’ın hayattaki karşılığını inkar edemezsiniz.

Diğer yanıyla kötü oldu. Çünkü, Mahir’ler o dönemde işçi sınıfının politik örgütleri içinden gerekli desteği ve yenilgiyi göremediklerinden bu savaşa çok hazırlıksız girdiler. Aynı saptamayı Deniz’ler için de yapabiliriz. Gerçi onlar, bu boşluğu doldurmak için işçi sınıfı içinde çalışmayı hiç bir zaman ihmal etmediler. Ancak, bilgi, deneyim, birikim ve en önemlisi bu kadar çok yönlü bir mücadeleyi bu olanaksızlıklar ve zamanmekan koşullarında yaşama geçirmeleri mümkün olamadı. Mücadelenin devamını sağlamak konusunda ömürleri yetmedi. Maalesef, bu eksikliklerin sonucunda toprağa yiğitçe ama erken düştüler.

30 Mart THKP-C ile THKO kadrolarının ortak eylemiydi. Kızıldere’de katledilenler arasında olan Cihan Alptekin ve Ömer Ayna THKO kadrolarıydı. ON’lar, bugün bizim beceremediğimizi o zaman yaşama geçirmişlerdi. 16 Mart Katliamı’nın dersleri arasında da aynı gerçek vardır. Farklı siyasetlere mensup gençler birlikte ölüme yürüyorlar, DEVGENÇ’li, İGD’li, DDKD’li, GENÇ ÖNCÜ’lü gençler resmi ve sivil paramiliter faşist güçler tarafından ayrım yapılmaksızın katlediliyorlar. Ancak, aynı gençlik örgütleri İ.Ü. işgalinde veya cenaze eyleminde birbirleriyle slogan yarışına ve sataşmaya giriyorlar.

Biz Mahir’leri, Deniz’leri, İbrahim’leri “maceracı” olarak niteleyenleri, sorumluluklarını yerine getirmemekle ve bu genç beyinleri desteklememekle, onlara yol göstermemekle, onlar ile beraber mücadele etmemekle eleştiriyoruz. Daha açık olması gerekirse suçluyoruz. TKP’nin de, TİP’in de bu konuda bizce açık yüreklilikle yerine getirmesi gereken özeleştirisi olmalıdır. TKP’nin mirasına sahip çıkmak demek, sadece işimize gelen yanları değil, olumsuz pratikleri de değerlendirerek sahip çıkmak, onlardan ders çıkarmak, devrimci kamu oyuna öz eleştirisini yapmak demektir.

Bugün bize düşen görev, Mahirlerin, Denizlerin, İbrahimlerin, Mahsumların, Haticelerin, Bakilerin anılarını yaşatmak ise, onların birlikte ölüme yürüdükleri koşullarda gerçekleştirdikleri güç ve eylem birliğini sadece sözde değil devrimci pratikte gerçekleştirmektir. Bu konuda kesin kararlı değilsek yapılacak devrimci pratik yoktur ve kimse bu iddia ile ortaya çıkmamalıdır.


Konuyla ilişkili diğer makaleler