Sömürünün Yeni Aşaması: Uzaktan Çalışma ve İşçi Kiralama Büroları

Sömürünün Yeni Aşaması: Uzaktan Çalışma ve İşçi Kiralama Büroları

Uzaktan Çalışma ve İşçi Kiralama BürolarıUzaktan çalışma ve ÖİB (Özel İşçi Kiralama Bürosu) kamuoyunda yeterince tepki uyandırmadı. İşçi ve emekçilerin aleyhine her gün yeni yasal düzenlemeler yapılıyor. Bıkkınlık hali ile yeterli tepki verilemiyor. Fabrikaların, sendikaların ortak kararıyla topyekün bir karşı duruş örgütlenemediği sürece, gelen saldırılara karşı durmak da mümkün olmayacak gibi görünüyor.

Uzaktan çalışma bir çok sektör için yaşama geçirilmek üzere. İşverenler, çalıştırmak istedikleri işçileri ÖİB’lerden kiralayacaklar. Ne kadar süre için çalıştırmak istediklerini kendileri belirleyecekler. Çalışanların söz hakkı olmayacak. Bu durumda sendika da olmayacak. İşverenler için bundan iyisi Şam’da kayısı.

Bilişim sektöründe, uzaktan çalışma zaten yaşama geçmiş durumda. Nitelikli iş gücü kendi haklarını öne çıkarabilmek için daha çok olanağa sahip. Grafikerweb tasarımcısı gibi niteliklere sahip kişiler için bu uygulama normal karşılanıyor olsa da emek sömürüsünü artıracağı aşikardır.

Uzaktan çalışma nedir?

Bunu iki başlık altında inceleyebiliriz.

- Ev eksenli çalışma

- Tele çalışma

Ev eksenli çalışmanın işçi sınıfı açısından olumsuz yönleri:

Ev eksenli çalışma, özellikle kadın emeğini hedeflemektedir.

“Ev eksenli çalışma, sosyal güvenceden ve örgütlenmeden uzakta olduğundan maliyetlerini azaltmak isteyen firmaların başvurduğu en önemli yollardan biridir. İşveren işyerinin yer kirasından, elektrik/su giderlerinden; işçilere sunulması gereken servis, sigorta, yemek, tatil, mesai ve kreş gibi temel hizmetlerden kurtulmaktadır. (1)

Aile temelli sosyal politikalar ve giderek daralan hizmetler zaten hali hazırda çocuk, hasta, yaşlı bakımını kadınların sorumluluğunda gören patriyarkal algıyı pekiştirmektedir. Bu durumun yanı sıra kadınlar mesleki eğitimlere ulaşamamakta ya da ulaşabildikleri eğitimler cinsiyetçi rolleri yeniden üreten, ücretli ve güvenceli iş bulmada herhangi bir yarar sağlamayan eğitimler olmaktadır. Bir yandan, ailelerin kadınların dışarıda çalışmalarına izin vermemesi, diğer yandan neoliberal politikaların sonucu olarak artan yoksulluk kadınları ev eksenli çalışmaya itmektedir.” (2)

Ev eksenli çalışmanın olumsuz yönlerini maddeler halinde ele alalım:

“Ev eksenli çalışma esas olarak enformel bir çalışma alanıdır. Ev eksenli çalışanların hemen hemen hepsi kayıt dışı çalışmaktadır.

Ev eksenli çalışma, çoğunlukla parça başı iş üzerinden gerçekleşmekte; ücretler yapılan iş üzerinden hesaplanmaktadır. Parça başına ödenen ücretlerin düşüklüğü, ev eksenli çalışanların uzun saatler ve yoğun biçimde çalışmasına ve ayrıca hane içindeki çocuklar ve genç kadınların da üretime katılmasına yol açmaktadır. Buna rağmen elde edilen ücret, oldukça düşük düzeyde kalmaktadır.

Parça başı çalışma ve ücretlendirme, çalışma süreleri ve mesai mevhumunu ortadan kaldırmakta; ev eksenli çalışanları en temel işçilik haklarından yoksun bırakmaktadır.

Ev eksenli çalışan kadınlar, bir yandan çalışma edimini gerçekleştirirken bir yandan da hane içi işleri yapmaya devam etmekte; çifte mesai iç içe geçmektedir.

Ev eksenli çalışma sisteminde, çoğu zaman iş sahibi (asıl işveren) ile ev eksenli çalışan arasına “aracılar” girmekte, dolayısıyla istihdam ilişkisi bu aracı üzerinden gerçekleşmektedir. Ev eksenli çalışanlar, işverenlerinden haberdar dahi olmaksızın, aracılar üzerinden çalışabilmektedir. “Aracı” sistemi, ev eksenli çalışmada “sömürüyü” artıran temel faktörlerden biridir.

Ev eksenli çalışma, işçi sağlığı ve iş güvenliği bakımından çok ağır ve ciddi sorunlara yol açmaktadır. Gerek çalışma yerinin aynı zamanda yaşam alanı olarak da kullanılan “hane” olması gerekse işverenler ve aracılar tarafından hiçbir işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemi alınmaması nedeniyle; ev eksenli çalışanlar ciddi sağlık ve güvenlik riskleri ile karşı karşıya kalmakta; bu riskler çalışmanın gerçekleştiği alan hane olduğu için başta çocuklar olmak üzere diğer aile bireylerini de olumsuz etkilemektedir. Ev eksenli çalışma aynı zamanda işçi sağlığı ve iş güvenliği teftişlerinin dışında bir alan olmayı sürdürmektedir.

Ev eksenli çalışanlar, kısmen Borçlar Kanunu’na kısmen İş Yasası’na tabi olsalar da; her iki Kanunun getirdiği hak ve güvencelerden yoksun biçimde çalıştırılmaktadır. Ücretlerin geç ve eksik ödenmesi yaygın biçimde yaşanan bir sorundur.”

Ev eksenli çalışmanın mevcut koşullarında yapılması gerekenler

Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 1996 sayılı Evde Çalışma Sözleşmesi onaylanmalı; mevzuat bu Sözleşme ile ILO’nun 184 sayılı Evde Çalışma Tavsiye Kararı çerçevesinde oluşturulmalıdır.

İşçi sağlığı ve güvenliği bakımından gerek ev eksenli çalışanlar gerekse diğer aile bireylerinin sağlık ve güvenliklerini olumsuz etkileyebilecek iş ve hizmetlerin evde görülmesi yasaklanmalıdır.

İşverenlerin halihazırda işyerlerinde görülen işleri, ev eksenli çalışmaya havale etmesini önleyecek tedbirler alınmalıdır.

Borçlar Kanunu’nun “Evde Hizmet Sözleşmesi”ni düzenleyen 461-469. maddeleri yürürlükten kaldırılmalı; ev eksenli çalışma İş Yasası içinde düzenlenmelidir.

Ev eksenli çalışmada, aracılık yasaklanmalı; işveren (iş sahibi) ile işçi arasındaki ilişki işveren veya işveren tarafından görevlendirilen ve istihdam edilen kişilerce kurulmalıdır.

“Evde Hizmet Sözleşmesi”, çeşitli Dünya örneklerinde görüldüğü üzere, üçlü yapı (devlet-işveren-işçi) çerçevesinde kurulmalı; işveren ve işçi arasında iş sözleşmesinin yazılı olarak yapılması ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na bildirim ve Bakanlığın onayıyla yürürlüğe girmesi sağlanmalıdır.

Ev eksenli çalışanların, işverenin işyeri üzerinden sigortalanması sağlanmalıdır.

Bu süreç işletilmeksizin evde hizmet sözleşmesinin kurulması ve/veya ev eksenli çalışan işçinin sigortasız çalıştırılmasına ilişkin ağır yaptırımlar getirilmeli; etkin ve düzenli teftişler gerçekleştirilmelidir.

İşin yürütümü, çalışma süreleri, ücret ve diğer tüm çalışma koşulları, açık ve net bir biçimde sözleşmede belirtilmelidir. Bu sözleşmede haftalık asgari çalışma süresi açıkça belirtilmeli; ücretin asgari tutarını bu çalışma süresi oluşturmalıdır.

Ara dinlenmeleri, hafta tatili, yıllık ücretli izin, ulusal bayram ve genel tatil günleri başta olmak üzere İş Yasası’ndan doğan tüm haklar güvence altına alınmalı; İş Yasası’nın 5. maddesinin fiilen uygulanmasını sağlayacak tüm önlemler alınmalıdır.

İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası, ev eksenli çalışanlara eksiksiz uygulanmalı; ev eksenli çalışanlara ve diğer aile bireylerine yönelik özel sağlık ve güvenlik önlemleri alınmalı; bu önlemlerin uygulanıp uygulanmadığının hane içinde teftişi sağlanmalıdır.

Ev eksenli çalışanlara yaygın ve erişilebilir, çocuk, hasta ve yaşlı bakım hizmetleri sunulmalıdır.

Ev eksenli çalışanların, işverenin işçisi olarak, işyerinin faaliyet gösterdiği işkolundaki sendikalara üye olabileceği ve toplu iş sözleşmesinden yararlanabileceği açıkça düzenleme altına alınmalıdır.

Ev eksenli çalışanların, işkolu sendikaları dışında, dünya örneklerinde görüldüğü üzere, ev eksenli çalışanlar sendikaları kurabilmeleri ve bunlara üye olabilmeleri önündeki engeller kaldırılmalıdır. Bu çerçevede, ev eksenli çalışanlara ilişkin yasal düzenleme, ev eksenli çalışanların mevcut örgütlenmeleri, işçi sendikaları, bu alanda çalışma yürüten bilim insanları ve uzmanların da katılımıyla gerçekleştirilecek kapsamlı bir çalışma sonucunda yapılmalı; orta ve uzun vadede asıl hedef ev eksenli çalışmayı mümkün kılan koşulları ortadan kaldırmak; kadınların işgücüne eşit biçimde katılımını sağlamak olmalıdır.”

Tele çalışmanın olumsuz yönleri:

“... Tele çalışma, “bağımlı çalışma” ilişkisini gölgelemek ve dolayısıyla sosyal güvenlik yükümlülüklerinden kurtulmak için de işverenlerce kullanılabilmektedir. Ayrıca, çalışma faaliyetinin aynı zamanda bir sosyalleşme süreci de olduğu göz önünde bulundurulduğunda, tele çalışma kapsamında çalışanların, sosyalleşme süreçleri ve sosyal ilişkiler bakımından da sorunlarla karşı karşıya kaldığı görülmektedir.

Program tasarımı, grafik, reklamcılık, tercüme, medya, kültür-sanat, bilişim vb. iş ve hizmetlerde, tele çalışma çalışanların tercihi olabilmekle birlikte; tele çalışma olağan koşullarda işyeri düzeni içinde görülmesi gereken hizmetlerin (ör. çağrı merkezi) maliyetleri düşürmek amacıyla işyeri dışına taşındığı biçimler de alabilmekte; tele çalışma bir tercihten ziyade zorunluluğa dönüşebilmektedir.

Bu noktada tele çalışma, zorunlu bir esnek ve güvencesiz istihdam biçimi haline gelebilmektedir.

Yürürlükteki mevzuat, “tele çalışma”ya ilişkin özel bir düzenlemeye yer vermemekle birlikte; tele çalışmaya ilişkin herhangi bir engel ya da sınırlama bulunmamaktadır.” (3)

Tele çalışma konusunda yapılabilecek yasal düzenlemeler:

l Tele çalışmanın, bazı sektör ve meslek gruplarında çalışanların tercih ettiği bir çalışma biçimi olmanın ötesine geçerek bir zorunlu çalışma biçimi olmasını engellemelidir. Bu anlamda tele çalışmadaki esas, çalışanın tercihi olmalıdır.

Tele çalışmanın, sadece maliyetleri düşürmek amaçlı kullanılmasının önüne geçmelidir. Tele çalışmanın, olağan koşullarda işyeri düzeni içinde yürütülmesi gereken hizmetleri içermesi engellenmelidir.

Tele çalışma çerçevesinde istihdam edilenlerin, İş Yasası’ndaki tüm haklardan eksiksiz biçimde yararlanmasını sağlamalıdır.

Tele çalışmanın, çalışanların, psikolojik ve sosyal sağlığı başta olmak üzere, sağlıkları üzerindeki olumsuz etkileri önleyecek etkin düzenlemeler öngörmelidir.” (4)

Hükümetin ve işverenin Uzaktan Çalışma ve ÖİB için planları daha geniş. Sendikasızlığı dayatmak ve işçi ücretlerini düşürmek için uygulamayı yaygın kullanmayı düşünüyorlar.

İşin daha da vahim yanı, hükümetin bu çalışma biçimini TAŞERON ÇALIŞMA’yı ortadan kaldırmak için uygulamaya sokmak istemesidir.

Getirilmesi düşünülen sistem işçiler-emekçiler açısından Taşeron Çalışma’dan çok daha ağırdır

İşçi sağlığı ve iş güvenliği açısından Taşeron Çalışma’nın getirdiği olumsuzluklar bu düzenleme ile katlanarak artacaktır. Deneyimsiz ve yeterli eğitimi almamış olan işgücünün geçici sürelerle çalıştırılmaları iş kazalarının ve iş cinayetlerinin artmasına neden olacaktır.

Meslek hastalıklarına yol açan iş kollarında ise, sürekli işçi değiştirilerek, işverenin sorumluluktan kurtulmasının önü açılacaktır. Böylelikle gerekli işyeri ve çalışma düzeni tedbirlerini almayacak olan işveren, her işçiyi ‘’biraz’’ hasta ederek tazminatlardan kurtulacak ve sürekli olarak ‘’sağlıklı’’ iş gücüne sahip olacaktır.

Bu planın tamamlayıcısı olarak ‘’esnek çalışma’’ denilen sömürü de devreye sokuluyor. Bu sayede işverenler ‘’Senin emeğin bana 4 saat lazım, neden 8 saat ücret ödeyeyim?’’ diyerek işçilere sefalet koşullarını dayatacaklar.

Sonradan eklenen bir düzenleme ile kamu da, yeraltı madenciliğinde ve gemi yapım sektöründe kiralık işçi çalıştırılamayacağı karar altına alındı.

Bunların dışındaki her sektörde işverenler gerekli gördükleri takdirde istedikleri kadar işçiyi, istedikleri zaman diliminde, diledikleri süre kadar kiralayabilecekler.

ÖİB’ler işçilerini anlaştıkları bir şirkete devir edebilecek. İşçilerin bu konuda söz hakkı bulunmuyor.

Kiralık işçi çalıştırılabilecek tüm sektörlerde, işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda işçileri bilgilendirmek sorumluluğu işverene bırakıldı.

Tüm bu sorunların üstüne bindirilen GÖÇMEN İŞÇİ YASASI’nı da unutmamak gerekir. Bu yasaya göre işverenler mevcut işçi sayısının %10’u oranında göçmen işçi çalıştırabileceklerdir. ANCAK İŞYERİNDEKİ AÇIK POZİSYONLARA BİR AY İÇİNDE İŞÇİ BULUNAMAZSA İŞVEİŞVERENLER DİLEDİKLERİ KADAR GÖÇMEN İŞÇİ ÇALIŞTIRABİLECEKLERDİR.

GÖÇMEN İŞÇİ YASASI ile ücretler üzerine büyük bir baskı gelecektir. Daha önce 2100 TL ücret ödediği bir çalışanını işten çıkaran bir işveren, aynı pozisyona asgari ücret ile işçi arayabilir ve bir ay içinde başvuru olmazsa, bu açığını göçmen işçiler ile kapatabilir. Göçmen işçilerin (işgücünün) asgari ücretin yarısına bile çalışmaya hazır olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Sorun sanıldığından çok daha büyüktür. Hükümet ve işverenler, işçileri birbirlerinin karşısına dikerek-çatıştırarak ücretleri düşürmek için birlikte hareket ediyorlar.

Kıdem tazminatlarının budanması, yok edilmesi de bu planların bir parçasıdır.

Çok yönlü bir saldırı ile karşı karşıyayız. Bu mücadeleyi kazanmak için sendikalar arasında işbirliği organize edilmelidir.

İşyerlerindeki işçi komiteleri ve sendikalı işçiler bu örgütlü saldırı konusunda bilinçlendirilmelidir.

Tüm emek örgütlerinin birlikte organize edeceği bir çalıştay ile çıkış yolları aranmalıdır.

TAŞERON İŞÇİ DEĞİLİZ İŞÇİYİZ

KİRALIK DEĞİLİZ İŞÇİYİZ

KIDEM TAZMİNATIMIZ YOK EDİLEMEZ

SENDİKALI OLMAK HAKKIMIZDIR

Yararlanılan kaynaklar:

(1), (2) http://www.keig.org/content/bilgi%20notlar%C4%B1/ev-eksenli-calisma-bilgi-notu%20

Haziran%202014.pdf  Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi, 2014, “Ev Eksenli Çalışanların Sorunları ve Talepleri Neler,

(3), (4) http://disk.org.tr/2016/01/konfederasyonumuzun-uzaktan-calisma-ve-ozel-i...

mesleki-anlamda-gecici-is-iliskisi-kurma-yetkisi-verilmesi-hakkindaki-gorusleri/