Provokasyon ve İşgal

Provokasyon ve İşgal

14 Şubat gecesi TSK’nın, “Başkomutan” Erdoğan ve AKP İktidarı emriyle gerçekleştirdiği “Türbe Operasyonu” bize göre “aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık” tarzı bir senaryodur. Kim, kimi kandıracak. Bu gerçekler er geç ortaya çıkmayacak mı?

Davutoğlu ve Erdoğan’a bakılırsa TSK çok gizli ve müthiş bir planlamayla, kimseye danışmadan, kimseyle anlaşmadan, kimseden destek almadan bu operasyonu gerçekleştirmiştir. Basında yayınlanan bilgilere bakalım. 39 Tank, 57 zırhlı araç ve 572 askerin gerçekleştirdiği bir operasyondan bahsediliyor. Türbeye ulaşmak için Tezkere kullanılıyor, YPG’nin kontrolündeki Kobane Kantonu’nun içinden geçiliyor. IŞİD’in kontrolündeki bölgede Türbe içindeki sandukalar, karakoldaki malzemeler ve 38 asker ile tahliye ediliyor. Türbe ve karakol havaya uçuruluyor ve aynı yoldan geri dönülüyor. Bu süreçte de bir tek mermi atılmıyor, kan dökülmüyor.

Adama sormazlar mı, üç ay çetin bir mücadele sonucunda Kobane’yi özgürleştiren YPG güçleri, 39 tank, 57 zırhlı araç ve 572 asker ile sınırı geçince acaba TSK Kobane’ye saldırıya mı geliyor diye düşünmez mi? Aralarında HPG gerillalarının ve Türkiye devrimci hareketine mensup Türkiyeli gerillaların savunduğu alana Türk Ordusu elini kolunu sallayarak girebilir mi? Sadece bu sorunun yanıtı bile Erdoğan ve Davutoğlu’nun anlattıkları hikayeyi geçersiz kılıyor.

KCK, PYD ve YPG’nin, TSK’nın yardım istediği ve belirli bir anlaşma sonucunda YPG gerillalarının koruması ve kontrolü altında Kobane’den geçiş yapıldığı açıklaması var. YPG’nin, araç, asker ve silah sayımı yaparak hem gidişte hem de dönüşte kontrol yaptığına dair bilgiler var. Bunları bir kenara bırakalım. 16 Şubat 2015 tarihli kısmi basın ve özellikle Milliyet gazetesi bu konuda objektif habercilik yapıyor. Operasyondan 10 gün önce Salih Müslüm ile Ankara’da görüşüldüğü, Kanton Meclisi kararı gerektiğini söylediği, Kanton’da görüşüldükten sonra Kobane Kantonu Eş Başkanı Enver Müslüm’ün Perşembe günü Ankara’ya geldiği ve operasyonun sonuçlandığı Pazar gününe dek Ankara’da “misafir edildiği” açıklandı. Bunları yok mu sayacağız.

Bizzat Erdoğan’ın talimatıyla bu konuda Abdullah Öcalan ile görüşüldüğü ve Türkiye’nin çok zor durumda kalmasından dolayı yardım istendiği, Abdullah Öcalan’ın da hem “çözüm süreci” hatırına, hem de Türkiye’nin, Kürt Özgürlük Hareketi’nin yardımına muhtaç olduğu gerçeğinden yola çıkarak, KCK’ye gerekli mesajları gönderdiği ve ancak bu talimatla PYD ve YPG ile bu konuda temasın başladığı bize Kürdistan’daki kaynaklarımız tarafından iletildi. Mantıken bunun başka türlü olması da mümkün değildir.

PYD, Türkiye yetkililerine, Kobane ve çevresindeki köylerin özgürleşmesinden sonra, Türbenin bulunduğu bölgenin de kısa bir zamanda YPG Gerilla Güçleri tarafından özgürleştirileceğini ve Rojava Kürdistanı sınırları içinde kalacak olan Türbe’nin orada kalabileceğini ifade etmiştir. Ancak, Türkiye, IŞİD’in bu özgürleşme sürecinde 38 askerin rehin alınmasından ve Türbe’nin IŞİD tarafından bombalanacağından korktuğu için tahliyesine karar verdiğini kaynaklarımız aktarmışlardır.

Suriyeli, Kürdistanlı ve Türkiyeli komünistler bu “operasyonu” bir PROVOKASYON, daha sonra türbenin Kobane Kantonu’na bağlı Eşme köyünde, bir köylünün özel arazisi izinsiz ve habersiz olarak gasp edilerek yeniden kurulması çalışmalarını da İŞGAL olarak nitelendiriyor. Bu İŞGAL Rojava Kürdistanı için bir TEHDİTTİR. Umarız biz yanılmış oluruz.

Politika


Konuyla ilişkili diğer makaleler