Süreç ve Görevlere İlişkin

Süreç ve Görevlere İlişkin

Faşizm ve diktatörlüğün bütün biçimine karşı savaşım her ülkenin özgün koşullarına göre biçim alır. Farklı sosyo-ekonomik, kültürel gelişmişliğin biriktirdiği özgün deneyim bu noktadan evrensel anti-faşit mücadeleye katkı sunar. Evrensel olan bu özgün pratiklerden  beslenirken, gözden kaçırılmaması gereken temel ilke faşizmin sınıfsal niteliğidir. Temel evrensel prensip olarak faşizmin sınıf niteliği kavranamaz, tekelci sermaye-emperyalizm ile bağı ortaya konamazsa hem kavram olarak faşizm anlaşılamaz, hemde doğru ve sonuç alıcı bir mücadele perspektifi de ortaya konamaz.

Dünya pratiklerinde görüldü ki, tekelci kapitalist diktatörlüğün faşist biçimi yığın desteğini alma çabası ve bunu derinleştirmesi onu en tehlikeli kılan yönüydü…

Faşizm ırkcılık, dini duyguları suistimal etme, liberal milliyetçiliği körükleme, farklı dini inanışları, halkları ve etnik yapıları birbirine düşman etme,halkın gündelik yakıcı sorunlarına ilgili gibi davranıp şirin gözükme, sosyal yardım adıyla halkın alın terini sadaka biçiminde siyasi rüşvet olarak dağıtma, dünyaya kafa tutan abartılı büyük ülke imajı v.b. gibi demagojik argümanları kullanarak kitlesel destek ararken; arka planında kriz ortamında ülkeyi eskisi gibi yönetemediğinden, emek ve demokrasi hareketinin kapitalist düzeni alaşağı edeceği korkusuyla kaba kuvvet ve terörün her biçimini  acımasızca devreye sokabilmektedir.

Faşizmin yalnızca işçi sınıfına değil, tüm çalışan halkın ve bütün anti-tekel pozisyondaki katmanların çıkarlarına saldırdığı açıkken diğer yandan yalanlarıyla onları etkilemeye çalışır…

Hangi nedenle olursa olsun halkın desteğini kazanmış gerici yapıların maskesini düşürmek, işçi sınıfı ve halkın gerçek çıkarları için yol gösterici olmak ve onları kazanmak demokrasi mücadelenin en önemli görevlerindendir…

Ülkemiz yakın geçmişinde katliamlar, terör, baskı ve yıldırma politikaları egemenlerce temel yöntem olarak kullanıldı. Bu durum geniş kesimlerde göreceli de olsa korku ve geri çekilme sonuçlarını doğurdu. Öte yandan başkanlık yasasıyla gündeme gelen referandum demokrasi güçlerine yeni olanakları da getirdi. Hayır kampanyasıyla ortaya çıkan diktatörlük karşıtı güçlerin tutarlı bir demokrasi mücadelesine dönüştürme çabaları önemli özgün sonuçlar doğurdu…

*İlçeler ve merkezde değişik kesimlerin katılımıyla hayır kampanyası demokrasi şölenine dönüştü.

*Konuya etnik temel üzerinden bakan dışlayıcı tutum geriletildi ve demokrasi mücadelesi ve diktatörlüğe karşı başarının değişik sosyal katmanların ve halkların birleşik gücü ile başarıya ulaşabileceği pratikte karşılık buldu. Bu noktadan iyi niyetli ulusalcı yaklaşımların etkisinde kalan emekçi ve demokrat kesimlerle sağlanan temas kendimizi doğrudan anlatma ve pratik alanda birbirimizi gözleme olanağı sundu.

*Farklı sol içi oluşumların yakından sağladığı ilişki birlik yolunda yeni olanaklar ortaya çıkardı.

*En önemlisi Özgürlük demokrasi ve sosyalizm mücadelesinin her hangi bir gurubun, anlayışın öznel iradesiyle değil, işçi sınıfının ve halkların birleşik gücüyle başarılabileceği pratikten bilince yeniden büyütüldü.

*Politika Gazetesi bu süreçte sistemli dağıtıldı, savunduğu görüşler geniş kesime iletilebildi.

Referandum sonuçları EVET'i gösterse de, bütün engelleme ve hileye rağmen HAYIR'ın % 49 çıkması demokrasi mücadelesini yeni süreçlere taşıdı. Bu potansiyelle 1 Mayıs 2017'ye gelindi. OHAL koşulları ve bir takım güçlerin uzlaşıcı tutumuna rağmen İşçi sınıfının güncel sorunları, mücadele ve örgütlenmesinin öneminin vurgulandığı 1 Mayıs, Politika Gazetesi çevresi düşüncesinin kendini hissettirdiği bir ortamda geçti.

Bu sürecin devamı olarak Demokrasi platformu ve bazı ilçelerde oluşturulmuş Halk Meclisleri; gündemi bu hareketlilik içinde geçmişin atıl durumunu yırtarak yeni koşuları demokrasi mücadelesini büyütme yönünde belirleme gerekliliğini gördü. Platformlar ve halk meclisleri gündeme uyan çalışmaları periyodik bir süreçte düzenli toplantılarla belli bir disipline bağladı…

1995 yılında kurulan Emekli-Sen muhalif kanadının Emekli-Sen'i yeniden kurma ve örgütleme çabasının bir ürünü olarak yapılan yeni kongresinde de bu süreç kendini gösterdi. Eski yapının ulusalcı hatta demokrasi mücadelesindeki ayak sürüyen kadroları yerine, işçi ve demokrasi mücadelesinde geçmişi olan sosyalizan kesimden ve HDP'de çalışmış kimi kadroların yönetime girmeleri, üst kurul delegesi seçilmeleri bu alanı taze bir umutla sürece kattı. Akabinde 15- 16 Haziran  Emekli-Sen'in yemekli bir etkinliği ve ertesi günü Birleşik-Metal  İş lokalinde basın açıklaması ve bir toplantı ile sürdü.

Böylesi bir yoğunluk içinde bu günlerde de devam eden ADALET yürüyüşü gündeme geldi. Yukarıda sözü edilen platform ve meclislerde bu konu tartışıldı, eleştirilen yönleri net tespit edilerek, yığın mücadelesine yeni bir ivme kazandırma yönüyle ve sürecinde daha da içeriğinin geliştirilip büyütülerek desteklenme kararı alındı. Bu konu bir dizi toplantılarla tartışıldı. İlçelerden iki güne yayılan merkeze doğru yürüyüş kararı alındı. Bazı yerlerde süreç CHP'nin çizdiği noktadan yürürken, bazı ilçelerde ortaklaşmanın bir ürünü olarak eylem başlatıldı. İlk gün Bursa iline doğru yolun yarısı yürünerek geri dönüldü, ertesi gün araçlarla ilk gün varılan yürüyüş noktasında toplanıp yürüyüş başladı. Şehir girişinde bazı kollar birleşti ve Kent Meydanında toplanıldı. Bin kişiye yakın oluşan kitle konuşma, ertesi gün Bursa Adalet sarayı önünde basın açıklaması yapılıp Yalova üzerinden tespit edilen gönüllülerin katılımıyla, merkezden gelen kolla birleşeceği bilgisiyle dağıldı.

DİSK, KESK, TMMOB, Tabipler Birliği temsilcileriye görüşmelerimizde İstanbul yoluna gidecek gurubun kendi kurumlarını ifade eden önlükler giymelerinin eylem ve güç birliğinin ifadesi, kitleselleşmenin önünü açıcı rol oynayabileceği görüşünü savunduğumuzda, eylemin örgütlenişi, pratik süreçte inisiyatifin CHP'ye ait olduğu, kurumsal olarak sadece destek olacaklarını açıkladıkları bilgisini aldık. Bu görüşümüze bir takım gurup ve sendikalar katılmalarına rağmen karşılık bulmadı...

2 Temmuz Sivas’ta yakılarak katledilenler anısına etkinlik var. Şu sıralar bu etkinliğin çalışmaları yapılıyor. Alevi dernekleri çağrısıyla demokratik kurumlar bu etkinliğe katkı sunma çabasında. Bursa ve ilçelerinden Sivas’a kitlesel katılım için CHP belediyelerden ulaşım desteği istendi. Araç verileceği söylenmesine rağmen başka işleri çıktığı gerekçesiyle yardımcı olamayacaklarını yola çıkmaya birkaç saat kala bildirdiler. Bu durumun sıkıntılarına rağmen, PSAD’nin hazırladığı bir etkinlikle Bursa Set Başından Heykel’e yürünerek kitlesel bir boyut kazandı…

Adalet yürüyüşüne ilişkin bölgemizden 4 Temmuz’da İzmit'te merkez guruba katılım için ekipler oluşturuldu. Ardından 9 Temmuz’da İstanbul'da yapılacak miting için kitlesel katılımın  çalışmaları yapılıyor. Bu mitingin Eylem ve güç birliğinin büyüyerek yeni süreçlere evrilmesinde bir adım olması ağırlıklı bir istem. Bu gerekçeyle demokrasi platformu ve halk meclisleri 9 Temmuz mitingine etkin ve yığınsal katılım için çalışmalarını titizlikle sürdürüyor....

Egemenler hiç bir yerde iktidarlarını sonsuzca baskı ve terörle sürdüremediler. Diktatörlüğü yıkacak olan onun toplumsal tabanıdır. Bu taban her geçen gün ülkemizde olan bitenin farkına varıp körce tutundukları gerici partilerden kopuyor, yeterli boyuta ulaşamasa da umut veren noktadan demokrasi mücadelesine destek veriyor. Devletin bütün kurumlarını ve sosyal yaşamı bile kuşatan demokrasi dışı uygulamalar demokratik kurumların ve halkın birleşik gücüyle  geriletilebilir ancak.  Bu gün hala gericiliğin etkisinde kalan emekçileri, bu tılsımlı etkiden kurtarıp gerçek çıkarlarının bilincine varmalarının  yolları araştırılmalı. Diktatörlüğün geriletilebileceği, yenilebileceği platformları oluşturmak, dinci-gerici faşizmin etkisinde kalan emekçileri ilerici savaşımın içine çekme yollarını aramak demokrasi  mücadelesinin öncelikli görevidir. Elbette ki bu sürecin emek hareketi lehine evrilmesi sosyalist düşüncenin alan bulmasıyla çok ilgili. Bu noktada henüz gücümüz yetersiz, sıkıntılar çok. Ama kendimizi yeniden var etmenin koşulları var, potansiyeli var. İşçi sınıfı devrimcileri, sosyalistler her alanda olmalı. Bıkmadan, usanmadan demokrasi, eşitlik ve özgürleşmenin temel insanlık görevi olduğunu anlatmalı. Bunu başarmalıyız, yoksa hayır kampanyası ve sonrasında yükselişe geçen, adalet yürüyüşüyle yeni kanallar arayan demokrasi mücadelesi halkların gerçek kurtuluşunun yolunu açamaz. Akıldan çıkarılmamalı ki bu süreç sosyalistlerle büyüyecek, umut büyüyecek…

Politika Gazetesi Bursa Temsilciliği / 7 Temmuz 2017


Konuyla ilişkili diğer makaleler