Kayıplarımızı İstiyoruz!

Kayıplarımızı İstiyoruz!

İnsan Hakları Derneği İzmir Şubesi'nin kayıplara İlişkin bir etkinliğiYüz yıldır bu topraklarda yaşayan halklara eziyet eden bir mekanizma var. Tam yüz yıl önce 24 Nisan 1915 günü Ermeni aydınları bir gece vakti zorla evlerinden alınarak Ankara-Ayaş ve Çankırı’ya sürgüne gönderildiler. Ardından milyonu aşan ölü ve kayıp insanlar. Ve toprakların kadim insanları birkaç yıl içinde yok oldular ve deyim yerinde ise buharlaştırıldılar. Milyonlarca nüfus binlere indi ve adları anılmadı, konuşulmaları yasaklandı. İşte yok edilenler; Ermeniler, Süryaniler ve Keldaniler ve daha niceleri... Ardından Kürtler, sosyalistler, komünistler ve her türden muhalifler. Ermeni soykırımıyla halkları öğütmeye başlayan bu zalim çark yüz yıldır bu topraklarda halkları kasıp kavurdu ve kavurmaya devam ediyor.

Yüzlerce kayıp, binlerce faili meçhul cinayet bıraktı ardından. Ve biz bu topraklarda yaşayan halklar bugün daha iyi biliyoruz ki eğer yüzyıl önce katledilen Ermeni ve diğer gayri Müslim halklara sahip çıksaydık bugün aynı sistemin kurbanı olmayacaktık. Ancak bu topraklarda yaşayan, ezilen halklar ve çeşitli tabakalardan insanlar zulme karşı hep mücadele ettiler. Hesap sordular. “Kaybedilenler nerede?” dediler. Bu zalim mekanizmaya dur demek için hep alanlara çıktılar. İşte bu mücadelelerden biri de kayıp yakınlarının ve insan hakları savunucularının 20 yıl önce başlattıkları mücadeledir. 1995 yılında Cumartesi Anneleri olarak bu kutsal mücadeleye başlamasaydı eğer belki daha nicemiz babasız, kardeşsiz, oğulsuz kalacak ve belki de katledilenlerden biri de biz olacaktık. Bu kutsal mücadele kayıplarımızı buluncaya, failleri yargılanıp cezalandırılıncaya ve çocuklarımızı barış içinde büyütecek yarınlara kavuşuncaya dek devam edecektir.

Kenan Bilgin’e ne oldu?

Kenan Bilgin, 12 Eylül 1994’te Ankara Dikmen’de gözaltına alınarak Terörle Mücadele Şubesi’ne götürüldü ve işkence gördü. Aynı operasyonda gözaltına alınan 10 kişi, yazılı bir açıklamayla bunu doğruladı. Cavit Nacitarhan, şubede Bilgin ile yüzleştirildiğini, avukat Murat Demir 3 Ekim 1994’te Bilgin’i emniyette gördüğünü açıkladı. Bilgin’den haber alamayan ailesinin başvurusu üzerine, savcı Selahattin Kemaloğlu tanıkları dinledi, ifadeler zapta geçti. Ancak Kemaloğlu Ankara’dan sürüldü. Soruşturmayı devralan savcı Özden Tönük, tanık ifadelerinin yalan olduğunu söyleyerek dosyayı kapattı. Ardından terfi ederek Yargıtay üyesi oldu. Kenan kaybedildiğinde Ankara Emniyet müdürü olan Orhan Taşanlar terfi edip vali oldu. Kenan Bilgin’in gözaltına alındığı yetkililerce reddedilmeye devam edince, aile AİHM’e başvurdu. AİHM 2001’de Bilgin’i gözaltında kaybetmekten Türkiye’yi suçlu buldu. Bilgin’in failleri cezasız kalırken, AİHM kararını haberleştiren Türkiyeli gazeteciler yargılandı, ceza aldı.

Temel hak ve özgürlüklerine sahip çıktıkları için, Kürt, Süryani, Keldani doğdukları için, sosyalist oldukları için evlatlarımızı düşmanlaştırarak kaybeden ve onlara yönelen devlet terörünü cezasız bırakan siyasi iktidarlar, hakikatlerin ortaya çıkarılması ve adaletin sağlanması talebimize kulaklarını tıkadı. Bu nedenle Türkiye demokratikleşemedi.

Cezasızlık ve adaletsizlik üreten bu sistemin bütününde köklü yasal, idari ve adli değişiklikler yapılsın! Cezasızlık politikasına son verilerek, insanlık suçları ve bu suçların failleri görünür kılınsın! Devletin kaybettiği evlatlarımızın akıbetleri açıklansın ve failleri yargılansın! Hakikat ve adalet hakkımız yasal güvence altına alınsın!

Türkiye, yıllardır imzalamaktan kaçındığı BM Herkesin Zorla Kaybedilmesinden Korunmasına Karşı Uluslararası Sözleşmeyi imzalasın!

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ
İZMİR ŞUBESİ

 


Konuyla ilişkili diğer makaleler