“Gelin, Hikayenizi Birlikte Değiştirelim...”

“Gelin, Hikayenizi Birlikte Değiştirelim...”

Emekçi Kadın

Bir hikayem var, 51 yıl önceye ait... 7 yaşında başladı kuyumcu çıraklığım... İlk okula yazıldığım gün babam beni Kapalı Çarşı’ya götürdü. Yıl 1967 idi. “Ben gelip seni alacağım” dedi ve gitti. İlk okul, orta okul, lise, üniversite hepsi bitti fakat ben hala çarşıdayım. Bu kadar uzun süredir çarşıda çalışan kimse kalmadı. Ben de daha ne kadar çalışırım bilemem ama babamın almaya gelemeyeceği kesin. 

Bu uzun süre içinde elle üretilen neredeyse tüm işleri yapar hale geldim. Her zaman elle çalıştım. Teknolojinin hızla gelişmesi her işte olduğu gibi kuyum işini de etkiledi. Artık elle çalışan usta kalmadı neredeyse. Makinelerle yapılan üretim nedeniyle de yeni ustaların yetişme imkanı kalmadı. 

Eski ustalar çok kıymetli tecrübeleriyle, o çok kıymetli hikayelerini de alıp gittiler. Üstelik o güzel mavi atlara binmeden gittiler... 

Bütün teknolojik gelişmeye rağmen, bizler işimizi ustalarımızdan öğrendiğimiz gibi yapmakta kararlıydık. Teknoloji ile bir sorunumuz yok elbette. Fakat elimizi ve yaratıcılığımızı makinelere bağımlı olmadan geliştirmekti niyetimiz. 

Yakın gelecekte her şeyin makinelerle, robotlarla üretilecek olması, elle çalışmanın, emeğin önemini bir kere daha değerli kılıyor. Herşeyin değeri kaybolduğunda anlaşılıyor ya, bizler aksine sanatı uygulamaktan çok, binlerce yıllık kültürü yaşatmanın peşindeyiz. Sanatın estetiğini teknoloji ile değil, kendi düşsel gücümüzle var etmek istiyoruz. Çünkü ustanın elinin değmediği, parmak izinin olmadığı iş ölüdür. Elle yapılan ve her birinin bir hikayesi olan işler canlıdır ve sizinle birlikte yaşar. 

Konuşacak ve anlatacak çok şey var. Kapalı Çarşı’nın sokaklarında, her biri birbirinden çok yaşam hikayesi barındıran o eski hanlarda geçen 51 yıllık birikimi yeterince değerlendirdiğimi ve artık sizlerle paylaşmanın zamanının geldiğini düşündüm. Bu paylaşımın ilk adımını Kumkapı’daki atölyemizde attık. Roma mitolojisinin akıl, sanat, üretim ve beceri tanrıçası Minerva’nın adından ilham alarak, Atölye Minerva’yı kurduk. Önce bir günlük atölyelerle başlayarak neler yapabileceğimizi gördük. Sonrasında bu eğitimler aylık ve 3 aylık olmak üzere taleplere göre arttı. Her gelen kendi hikayesiyle kendi emeğini yarattı. Kimileri daha uzun kimileri daha kısa kaldı. Ama hepsinden geriye mutlaka birşeyler kaldı. Geriye kalan tüm bu hikayeler, yaratımlar Kumkapı’daki, benzerlerinin arasında neredeyse en ilkeli olan atölyeye sığmadı. Daha kalabalık olabilmek için Galata’da da bir atölyemiz oldu. 

Gerçekleşmemiş hayaller değil de, artık hiçbir hayalin gerçek olamayacağı bir dönemden geçiyoruz. Ülkenin durumu malum. Tam da bu zamanda insanı özgür bir varlık yapan, insanı özgür bir hayata götüren sanatımıza ve hayal gücümüze çok ihtiyacımız var.

Tam da bu sebeple, gelin hikayenizi birlikte değiştirelim. 

Günümüzde kaç insan kuyumcu tezgahına oturup, hayallerini, yaratıcılığını geliştirmek ve bunları somutlaştırmak imkanı bulabilir ki? Binaların, yüksek plazaların, toplantı masalarının kasvetinden 3-5 saat de olsa kurtulup ellerinizle neler yapabileceğinizi görün. İnsan emeğinin aslında ne kadar paha biçilemez olduğunu kendi emeğinizle anlayın. Yok olmaya yüz tutmuş bu kültürün canlı bir parçasını beraberinizde götürün ve yaşatın. Bu tecrübeyi yaşam hikayenize katın... 

Çalışmalarımız atölyeyle sınırlı değil. Farklı branşlarda atölye gezileri, hanların gezilmesi ve çevresinde kültür turları da faaliyetlerimiz arasındadır.