“Taban Tekrar Söz ve Karar Sahibi Olacak, Tek Çözüm Bu!”
DİSK Yönetim Kurulu eski üyelerinden Turhan Ata ile yeni yayınladığı DİSK NEREDEN NEREYE? kitabı üzerine söyleştik:
Politika: Kapitalist Emperyalist sermaye sözcüleri 1970’de “DİSK’in çanına ot tıkayacağız” demişler ancak bu lafta kalmıştı. O tarihlerde bunu isteyenlerden birisi dönemin Türk-İş yöneticilerinden olan Abdullah Baştürk idi. Bu gelişmelerin içinde CHP’nin rolü neydi?
Turhan Ata: DİSK’in 13 Şubat 1967’de kurulması ve giderek güçlenmesi, Türk-İş’ten yığınlar halinde işçilerin DİSK’e geçmesi, Türk-İş’te büyük panik yaratmış, sermayenin sözcüleri ile birlikte Erzurum’da 11-16 Mayıs 1970’te yapılan genel kurullarında Çalışma Bakanı Seyfi Öztürk yaptığı konuşmada yeni yasaların çıkarılacağını söyleyerek “DİSK’in çanına ot tıkayacağız” demiştir. DİSK kurulduğu tarihten itibaren işçi sınıfı ve emekçilerin güvenini kazanarak onların sözcüsü ve öncüsü durumuna gelmiş, “Hak verilmez alınır” sözünün hakkını vererek grev ve direnişlerle bunu kamuoyuna da kabul ettirmiştir.
Bu gelişmeler içinde Adalet Partisi (AP) yönetimi ve Türk-İş yönetimi bir uzlaşı içine girerek DİSK’e karşı nasıl bir yöntem uygulayacakları konusunu görüşmüş, yasal düzenlemeler yapılarak DİSK’in büyümesini önlemek üzere anlaşmıştır. Bu gelişmeleri CHP’li bir gurup milletvekili de desteklemiş, TBMM’de bir komisyon kurulmuş, bu komisyonda CHP milletvekili olan Abdullah Baştürk’te yer almış, sendikalar yasasında, grev ve toplu sözleşme yasalarında değişiklik yapılarak DİSK’in henüz örgütlenmesini tamamlayamadığı iş kollarında toplu sözleşme yapamaz duruma gelmesi için yeni düzenlemeler gündeme getirilmiştir.
Bu gelişmelere karşı DİSK yönetimi, Genel Başkanları Kemal Türkler öncülüğünde işçilerle toplantılar yapmış, DİSK Temsilciler Meclisi’ni toplayarak bilgilendirmiş, sermaye sahiplerinin ve Türk-İş yönetiminin yapmak istediği yasal değişikliklerle DİSK’in iş yapamaz duruma getirilmek istendiğini anlatmışlardır.
Bu yasal değişikliklere karşı DİSK yönetimi TBMM’de gurubu olan partilerle görüşmeler yapmış, getirilmek istenen yasalara karşı DİSK’in haklarını koruyacaklarını anlatmış, kamuoyunu bilgilendirmiş, ayrıca demokratik kitle örgütleri ile de iletişime geçerek onlardan dayanışma yapmalarını istemiştir.
Bütün bu çabalar bir sonuç vermeyince DİSK, direnişe geçeceğini ve bu yasanın karşısında olduklarını bildirmiş, DİSK yönetimi 15-16 Haziran 1970’te Büyük İşçi Direnişi’ni başlatmıştır.
TTB, TMMOB, TÖB-DER ve bir çok demokratik kitle örgütü bu direnişi desteklemiş, Türkiye’de iki gün fabrikaların bir çoğu çalışmamış, bir çok üniversite ve okul kapanmış, yaşam durmuştur.
İşçi sınıfımız ve emekçiler bu yasanın karşısında duvar örmüşler, çıkarılan yasanın uygulanmasını engellemişlerdir.
15-16 Haziran 1970 Büyük İşçi Direnişi, işçi sınıfımızın kendi gücünün ne olduğunu dosta düşmana gösterdiği bir direniş olmuş, tekeller, küçük burjuva aydınları, partiler ve kamuoyu, işçi sınıfımızın varlığını ve gücünü sınıfsal olarak da kabul etmek zorunda kalmışlardır.
Politika: DİSK’in 6. Genel Kurulu 22-27 Aralık 1977 tarihleri arasında gerçekleşti. Bu Genel Kurulda CHP istediğini elde etti mi, TİP, TSİP, DEV-YOL ve başka “sol” gruplar bu genel kurulda nasıl bir rol oynadılar?
Turhan Ata: Türkiye’de sendikaların bağımsız bir çalışma içinde olması DİSK’in kuruluşundan itibaren en önemli ilkelerinden birisi olmuştur.
Türk-İş yönetimi ise her kademesinde kuruluşundan itibaren sendikal eğitimini ABD’de yapılan seminerlere katılarak almıştır. Bu anlayış, sermaye çevreleri ile uzlaşı içinde işçi sınıfının hak ve çıkarlarını kısıtlamak, sermayenin sözcüsü partilerle de sıkı bir işbirliği içinde çalışma yaparak işçi ve emekçileri ilgilendiren sendikalarla ilgili yasalardaki olumsuz değişiklikleri kabul ederek gerçek çirkin yüzlerini bir çok kez göstermişlerdir.
Yukarıda anılan DİSK 6. Kongresi döneminde CHP Yönetimi, uzun yıllardır uğraş verdiği Türk-İş yönetimini ele geçirememiş, Türk-İş içindeki sosyal demokrat nitelikli sendikalar bütün çabalarına rağmen Türk-İş üst yönetiminde söz sahibi olamamışlardır.
Bu gelişmeler sonucunda CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit’in Başbakan olduğu dönemde, bazı Türk-İş’e üye sendikaların DİSK’e katılması, DİSK yönetiminde olan CHP’li sendikacılarla işbirliği içinde DİSK yönetimini ele geçirme planı yapıldığı görülmüş, ayrıca bu kongrede Türk-İş’te yapıldığı gözlenen delege oyunları ile Abdullah Baştürk DİSK Genel Başkanı olmuş, yönetim ise ağırlıklı olarak CHP’lilerin eline geçmiştir.
Ancak büyük işçi önderi ve DİSK’in kurucu Genel Başkanı Kemal Türkler’in DİSK Genel Başkanlığına seçilememesi yeni yönetimin sorunlarını çözmemiş, yeni yönetim DİSK’in ağırlığını taşıyamamış, genel temsilciler toplantılarında, 1 Mayıs’larda Baştürk konuşturulmayarak sürekli protesto edilmiştir.
Yeni yönetim büyük bir yanlışa daha imza atarak DİSK’in omurgasını temsil eden Maden-İş, Bank-Sen, Bay-Sen sendikalarını Onur Kurulu kararı ile DİSK’in dışına çıkarmaya çalışmış, bu uygulama ise DİSK’i tamamen güçsüz ve kendi iç sorunları ile baş başa bırakan bir konuma getirmiştir.
6. Kongrede TİP, TSİP, DEV-YOL ve dönemin bazı Maoist guruplarının desteği ile seçilen Baştürk, kendilerine “sol” damgası vuran partilerin TKP’nin Türkiye’de büyük bir güç haline gelmesi, DİSK’in yaptığı Ulusal Demokratik Cephe (UDC) çağrısının TKP tarafından sahiplenilmesine karşı bir davranış olarak açıklanabilir.
Halbuki bir süre önce TİP genel yönetimi tarafından 23 Ekim 1976’da yapılan açıklama ile büyük bir çelişki içinde oldukları da açıkça görülmektedir.
"İşçi sınıfımızın bugün DİSK'te somutlaşan ilerici sendikal hareketinin, Milliyetçi Cephe (MC) iktidarının DİSK'e tahammül edemediği, bunların açtığı kampanyalarla sendikal hareketin geriletilemeyeceği, bütün bu olaylar dizisi TİP'lilerin, sosyalistlerin, demokratik ilerici sağlam unsurların DİSK'i kuruluş ilkeleri çizgisinde tutmak ve geliştirmek, sendikaların ve DİSK'in en alt birimlerinden en üst yönetimine kadar tüm görevlere sağlam, bilinçli, güvenilir unsurları getirmek, ve oralarda tutmak için verdikleri mücadelenin ne kadar haklı olduğunu bir kez daha açık olarak kanıtlamaktadır.”
DİSK'in 22 Aralık 1977'de yapılan 6. Genel Kurulu'nda sosyal demokrat ağırlıklı sendikacıların DİSK'i ele geçirmek için TİP, TSİP, DEV-YOL ve Maoist gruplarla işbirliği yaptığı bir sır değil. Bu ittifak Abdullah Baştürk'ün seçilmesine yardım etmiş, DİSK'in kurucu önderi Kemal Türkler'in karşısında oy kullanmışlardır.
DİSK’i Baştürk’e teslim edenlerden TSİP merkez yöneticilerinden Tektaş Ağaoğlu bir yıl sonra, 27.11.1978 tarihinde partisinin Burdur İl Kongresi'nde yaptığı konuşmada sosyal demokrat partileri eleştirerek aşağıdaki konuşmayı yapabilmiştir. "CHP'nin hükümet olmasıyla birlikte, geçmişte bu partiye atfedilen pek çok şeyin gerçek olmadığının açığa çıktığını, sosyal demokrasinin umut olmadığını, yaşayarak gören yığınlar, artık sosyalizmin önderlik etmesi gerektiğini, bunun için de sosyalistlerin bugün her zamankinden daha çok birliğe ihtiyaçları olduğunu, birliği her daim savunan partisinin önümüzdeki günlerde bu konuda yeni girişimlerde bulunmaya hazırlandığını, birlik doğrultusunda dışımızdan gelecek her olumlu adımı sevinçle karşılamaya, bize uzatılacak ellere içtenlikle el vermeye hazırız" demiştir.
Bu demagojik açıklama iki yüzlülüğünü DİSK'in, Ulusal Demokratik Cephe (UDC) çağrısında da göstermiş, basit ve yozlaşmış bir sebeple buna karşı çıktıklarını, kendilerine önceden haber verilmediği için ve de böyle çağrıların partiler tarafından yapılması gerektiğini söyleyerek Genel Başkanları Ahmet Kaçmaz'ın yaptığı açıklama ile göstermişlerdir. Ancak kendilerinin şimdiye kadar neden böyle bir girişimde bulunmadıkları konusunda bir açıklama olmamıştır.
Bu partilerin DİSK 6. Kongresinde neden Baştürk’ü destekledikleri sorusuna gelince, DİSK’in gelişme ve güçlenmesinde DİSK’te görev alan uzmanların TKP’li olarak lanse edilmeleri, bu uzmanların işçi sınıfının gelişip güçlenmesine büyük katkı yapmalarının da bir sebep olduğu gösterilebilmektedir.
TKP’nin yurt içinde ve yurt dışında büyük bir aşama yapması, miting ve gösterilerde meydanları doldurması, işçi sınıfının grev ve direnişlerinin içinde olması, yönlendirmesi, bu partileri telaşlandırmış, TKP’yi durdurmak içinde DİSK’in ele geçirilmesi gibi bir niyet taşımalarına sebep olmuştur.
Sonuç olarak; CHP yönetimi DİSK’i ele geçirmiş, yönetime oturmuş ancak hiçbir zaman iktidar olamamıştır. Başbakan Bülent Ecevit Ankara’da Stad Otel’de DİSK Genel Başkanı olduğu dönemde Kemal Türkler’le görüşerek, DİSK Genel Başkanlığını bırakmasını söylemiş, ayrıca DİSK’deki uzmanların da işine son verilmesini istemiştir. Aksi durumda olacakları kendisinin de önleyemeyeceğini söylemiştir.
Kemal Türkler ise Ecevit’e verdiği yanıtta, DİSK’in özgür ve bağımsız bir konfederasyon olduğunu, DİSK’in mücadelesini onurlu bir şekilde devam ettireceğini, kendisinin canı pahasına da olsa bu görevini sürdüreceğini söyleyerek oradan ayrılmıştır.
Politika: Sendikal hareketin bugününü nasıl değerlendiriyorsunuz? Bugünkü DİSK yönetiminin çalışmaları ve politikası için neler söylersiniz?
Turhan Ata: Bugünlerde Türkiye’de sendikal haklar ve özgürlükler büyük bir baskı altındadır. Kapitalist emperyalist sistem, dolayısıyla sermaye sahipleri, işçi ve emekçilerin hak ve çıkarlarını göz ardı ederek kısıtlamakta, sendikal haklarını kullanmak isteyen işçileri hiçbir engelle karşılaşmadan işten atabilmektedirler.
Haklarını almak için mücadele eden işçi ve emekçilerin yasal başvuruları, zamanında ele alınmadan uzun sürelere yayılmakta, haklarını arayan işçiler açlığa mahkum edilmektedir.
Türk-İş yönetimi iktidarla el ele işçi hak ve çıkarlarını görmezden gelerek, kendi koltuklarını koruma telaşı içindedirler.
DİSK yönetimi ise, 12 Eylül !980 darbesindeki CHP yapılaşması içinde bağımlı bir çalışma yaparak, eski güçlü DİSK imajından çok uzakta, bir görüntü içindedir. DİSK yönetimi çizgisi belirsiz bir politika izleyerek, sağ siyasi yapılanmalara yaranarak işçi kitlelerinden kopuk bir çalışma yürütmektedirler. CHP’den milletvekili olma amaçları bazı başkanların en önemli hedefleridir ve ona uygun bir çalışma içindedirler.
Bu yönetim DİSK’in kuruluş ilkelerinden doğan mücadele anlayışından çok uzaktadır. DİSK’in en önemli ilkelerinden birisi olan “Tabanın söz ve karar sahibi olması” kağıt üzerinde kalmış, yönetim CHP politikalarının savunucusu olarak, DİSK’in bağımsız sınıfsal çizgisi rafa kaldırmıştır.
Bu yapılaşma içinde olan DİSK, genel kurullarında, DİSK içinde en güçlü konumda olan Genel-İş’in yasal olmayan delege oluşturma anlayışının uygulanması ile tüm delegelerin yarıdan bir fazlasını getirerek genel kurulların hakimiyeti altında geçmesini sağlamakta ve oldu bittiye getirmektedir.
Bu oluşum sonucunda DİSK üyesi sendikaların ve işçilerin seçme seçilme hakları ortadan kaldırılmakta, genel kurullar anti-demokratik bir biçimde sonlanmaktadır. DİSK üyesi 21 sendikanın toplam 280 bin üyesi görünüyor Çalışma Bakanlığı 2025 Ocak ayı verilerine göre. Bunun 171.348’i Genel-İş üyesi. Diğer 20 sendikanın üye toplamı 109 bin…
Bu durumdaki delegelerin olduğu bir yapının DİSK içinde olması, Maden-İş sendikasının mirasını geleceğe taşıma mücadelesi veren Birleşik Metal-İş Sendikasının, bu oluşuma muhalefet edebilecek bir çalışması da engellenmiş olmaktadır.
Türkiye’deki bilinçli işçi sınıfımız ve emekçi halklarımız, bütün bu faşizan baskılara karşı süreç içinde eskiden olduğu gibi zincirlerini kırarak mücadelesini mutlaka sınıf çizgisinde büyüterek sürdürecektir. Bunu hiçbir güç engelleyemeyecektir.
Söyleşi: Orhan DEMİRBAĞ