Yurt Sevgisi
“Anacığım!
Öldürdüler evlatlarını senin
Ve sabretmeyi öğrettiler sana.
Anacığım!
Yılları senin yaşamının
benziyor birbirine
mezar taşları gibi,
Ve acı çekmeyi öğrettiler sana
umut bağlayıp göklere.
Fakat senin evlatlarının
daha başka oldu yazgısı
Çatladı sabır taşı
ve çatladı
tohumu acının
ve öfke ağacı fışkırdı ondan
Ve göklere bağlanan umudun
sonu geldi.
Umut biziz, kendimiz!”
Angola’nın büyük şairi, devlet başkanı, ülkesinin kurtuluş savaşına önderlik eden lider Agostinho Neto’nun bu dizeleri, bize ilham veriyor.
Bizim anamızın da evlatlarını öldürdüler. Boğdular, Mustafa Suphi ve yoldaşları Karadeniz’de. Talip Hoca’yı taze bir dal gibi biçtiler, görev yaptığı okulunun önünde. İş dönüşü sendikaya giderken kurşun yağmuruna tuttular, Meryem Karakız’ı. Oyuncaklarıyla oynarken kıydılar Ceylan’ımıza. Çarpışarak can veren gerillanın bedenini yerlerde sürüklediler. Onbinlerce evladı katledildi anacığımızın, güzel yurdumuzun!
Darağaçlarında idam edilen yiğit “Üç Fidan”ı andık. Onların gözü pekliğine imrendik. Kimileri utanıyor dünkü “devrimci”yaşamından, bugün liberalizme saptığından. Onların aksine bugün de dalgalanıyor ellerimizde kızıl bayrağımız. Enternasyonalizm, buluşturuyor yeryüzündeki bütün yoldaşları. Marks ve Engels’in “Bütün ülkelerin işçileri, birleşin!” belgisi dalgalanıyor koca bir kabus gibi burjuvazinin tepesinde.
Hafta sonu Akdeniz bölgesinin güzel şehri Antalya’daydım. Buralara gelmeyeli epey olmuştu. Arkadaşlarla sözleşerek Pazar günü HDP’de buluştuk. Seçimler üzerine sohbet ettik. Yıllar öncesinden gelip Manavgat’a yerleşen İsmail, mevsimlik işçi Mahmut ve ben. Mahmut: “Kürt de olsan Türk de olsan sonuçta ezilen her zaman işçilerdir, garibanlardır. Uzun yıllardır inşaatlarda çalışıyorum. Patronların, müteahhitlerin çoğu Kürt olmalarına rağmen, sonuçta bir şeyin değiştiğini görmedim. Bu işte çalışırken kendisi de bir Kürt olan taşeron Celil bana dedi ki ‘Biz de ayrılık gayrilik yok. Hep birlikte kardeş gibi çalışacağız. Kimseye hava atmayız.’ Ben bunun böyle olmadığını biliyorum. Çünkü kendi gözlerimle görüyorum. Ben yevmiye ile çalışıyorum. O ise bina üstüne bina dikiyor. Son model arabalarla dolaşıyor. Side’deki lokantalardan ve içki masalarından kalkmıyor. Eşitlik lafla olmaz. Ortaya konulan binadan, yaratılan değerden kimin ne kadar pay aldığı önemlidir. Gerisi hikaye!” dedi.
Elbette ki insanın ulusal kimliği de önemlidir. İnsan özünü, dilini, kimliğini ve tarihini bilmelidir. Ona sahip çıkmak, insan ve devrimci olmanın bir kıstasıdır. Ulusal kimlik, insan ile toprak arasındaki bağdır. Sınıf mücadelesi ise bizi toplumsal kurtuluşa götürecektir.