YEREL SEÇİMLER VE OLMASI GEREKEN POLİTİKALARIMIZ

YEREL SEÇİMLER VE OLMASI GEREKEN POLİTİKALARIMIZ

Ülkemizde yoksulluk diz boyu, sömürü alabildiğine vardır, zam zulüm, işkence ve faşizmin tüm yöntemleri uygulanırken zam üstüne zamlar yapılırken halklar “vatan, millet, sakarya” tarzı milliyetçi söylemlerle uyuşturuluyor. Halbuki halklar hemen demokratik tepkisini göstermeliydi. Tabii ki baskı ve devlet terörü altında örgütlenme sorunu var ama buna rağmen kıpırdama sağlanabilirdi.

HDP bence sokağa inmeli, gerekirse parlamentodan çekilmelidir. Çünkü HDP vekillerinin vekilliğini hiç devlet kurumu ve memuru kabul etmiyor. Meclisin içinde varlığın yok, sana danışman verilmiyor, o zaman Meclis’te olmanın anlamı da yoktur. Demokrasi güçleri ve emekçi yoksul halklarla beraber faşizme karşı halkları örgütlemek, halk cephesini oluşturmak gerekiyor. Yani üvey evlat gibi Meclis’te olmanın anlamı yoktur. Kaldı ki Meclis de artık bir karar organı olmaktan çıkarılmıştır. Ülke Saray’dan yönetilmektedir. Bakanlar Kurulunu Cumhurbaşkanı belirlemekte ve hariçten kişileri bakan yapmaktadır. Meclis anlamsız duruma gelmiştir.

Ülkenin ve dünyanın reel gerçeğini görmek zorundayız. Egemenler seni kabullenmiyorsa halkların arasına gir mücadele et örgütlen, örgütle. Tüm yazılarımda belirtiyorum silahlı mücadele tıkandı, bir kazanım sağlamıyor, emek, demokrasi ve özgürlükler mücadelesi öne çıkmalıdır, ya siyasi iradeyi belirleriz, ya da yok olur bir kenara çekiliriz. Tek başına dünyayla mücadele edilmez, barıştan, özgürlüklerden, yeni toplumsal ilerleme manifestosuna tabii olmamız gerekir, ya da sonsuza dek silahlı mücadalede ısrar çıkmaz sokaktır.

AKP-MHP faşist iktidarı yaklaşan yerel seçimlere de göz diktiler. Güneydoğu’da kayyumlara destek çıktılar. HDP’nin hiç bir belediye almaması gerekiyormuş, Hitler ve Mussolini devamı olan MHP gibi ırkçı şoven faşist partiler Güneydoğu’da yoktur olamaz, örgütlenemezler. Kürt halkının düşmanı inkarı üzerine kurulmuş partinin tek amacı vardır, o da yerel seçimleri bölgede yaptırmamaktır. Tüm belediyeler geri alınacak HDP’nin iktidarı şekillenecektir.

Kayyumlar işe başladıktan sonra özelikle yöremizde yaptıkları tek bir şey var: AKP yandaşlarına ihale vermek, onları korumak, desteklemek. Eski belediyelerin tüm kazanılarını yok ettiler, Kürt kelimesine tahammülleri bile yoktur. Rüşvet, suistimal, adam kayırma günlük işleyiş haline geldi. Her belediyeye binlerce AKP’liyi İŞ-KUR’dan alıp işe koymuşlar, hepsinin elinde birer süpürge sokakları temizliyorlar. HDP iktidara yerelde  halkla beraber yürüyor. Teslim Töre’nin 23 Eylül 2016’da bir yazısında da değerlendirdiği gibi, “Erdoğan ve sisteminin eleştirileri artık hem kabak tadı verdi hem de HDP’yi yerinde saydırmaya başladı. HDP’nin, çözümün edilgen bir çalışanı olmaktan çıkıp, artık mimarı olma pozisyonuna geçmesi gerekiyor. Eskisi gibi elçilik yapmak, birilerine “haydi çözün” demek yerine “ben çözerim, ben çözeceğim” diyerek halkların karşısına çıkması gerekiyor. Gelinmiş olunan ve içine düşülmüş mevcut durumda HDP, ya yepyeni bir çıkış yaparak işi ele alır, ya da iki savaş arasında eriyip gitmese bile çok önemli zemin kaybeder. Sorun, zemin kaybedip etmeme de değil. Halkaların iki savaş arasında umudunu kaybetmesi, kendisini sahipsiz gibi görmeye başlaması bir yıkım olur. Öyle ki savaş giderek toplumun çok önemli bir kesimi tarafından sorunu çözen değil, sorun haline gelerek umutsuz bir vaka gibi görülmeye başladı. Kürt Halkının mücadele ile dinamize olmuş, umut dolu dokusu giderek pörsüme belirtileri gösteriyor. Mücadele çağrılarını artık fazla kale almıyor.

HDP’nin bu umutsuzluk içinde bir umut olarak ortaya çıkması gerekiyor. Savaş bir zamanlar Türkiye'de Kürt Halkı için bir umut vadediyor, toplumun moralini yükseltiyordu. Kürt Halkının önemli bir kesimi savaşla gurur duyuyor, onu, kurtuluşunu sağlayacak bir araç olarak görüyordu. O nedenle de bir görevin önerilmesi durumunda ayaklanmak dahil, her türden eyleme canla başla katılıyordu. Savaş fazla uzadıkça eşyanın tabiatı gereği, Kürt Halk dinamizminin önemli bir kesimi tarafında etkisini kaybediyor. Buna karşın bir barış umudu da yaratılmayınca toplumsal bir umutsuzluğa doğru eğilim gelişir. Mevcut durumda savaş alanında tek taraflı da olsa “ateşkes” ya da başka türden taktik manevra kıvraklığı gibi yöntemler gözükmüyor.”

KÖH sürekli barıştan, silahsızlanmaktan bahsetseydi Erdoğan köşeye sıkışırdı, ama bunu yapmadılar silaha karşı silahla karşılık verdiler uyuyan derin devlet aygıtlarını milliyetçilik damarını kaşıdılar, ulusalcısı, sözde solcusu, liberal aydını, hepsi kenetlenerek beka sorunu vardır “vatan millet Sakarya” edebiyatıyla kürtlere karşı birleştiler. Hastalık da buradan başlıyor, sol hareket kemalizm ve kürt sorunu konusunda net olmadığı müddetçe ülkemizde devrim, devrime öncülük, işçi sınıfının ayağa kalkması, halk kitlelerinin örgütlenip harekete geçmesi hayal olur. Öncülük, doğru bir bilinç ve yeterli bir siyasal örgütsel donanım olayıdır. Alışılan anlamda nicel çokluk ve imkanlar belirleyici değildir. Bunu tarihsel ve çağdaş devrimlerde gördük.

Kocaeli ve Bursa’ya bakmakta fayda var. Eğer bu ülkede yaşıyorsak doğru analiz etmemiz gerekiyor. İki ilimizde de siyasal gelişim seyri hep sağ partilerden yana olmuş gelişmiştir. Hiç kimse fazla teorik izaha girmesin, genel seçimlerde iki il sağın kalesi konumundalar tüm vekilleri sağ partiler alıyor. Yerel seçimde de yine sağ partiler alıyor. Peki bu iki ilimiz işçi sınıfının yoğun yaşadığı sanayii iileri değil midir? Ters giden bir şey vardır, ya biz sol değiliz, ya da biz devrimci düşünceyi kavrayamıyoruz veya da proğramımız ülke koşullarına uymuyor. Son dönemde HDP’de de herkes kendi ideolojik yönünü empoze etmeye çalışıyor, HDP’nin ilkelerine ve proğramına göre hareket edilmiyor. Gözle görünen budur. İslami gelenekten gelen islamı gelenekle ilgileniyor, kürtler kürtlerle ilgileniyor, sol geçinen vekiller kendi tabanıyla ilgileniyor. Bir an önce bundan vaz geçmelidirler ve yerel seçimlere entegre olmalıdırlar, yığınlarla buluşmalı, halklarla buluşmalıdırlar.

Her zaman değindim, aday profilleri çok önemlidir, seçilecek  meclis üyeleri dikkatle özenle belirlenmeli, asla ve asla atama yoluna gidilmemeli, yörenin insanı o yörede seçilmeli, başka yerden atama yoluyla kimse aday gösterilmemelidirler, bunlara dikkat edeceğiz, yoksa bu seçim çok ağır olacaktır kimse bu bedeli ödeyemez, altından kalkamaz. İkinci nokta kim derse desin metropolde asla oyların bölünmesi politikasına alet olmamalıyız, istediği kadar CHP diyalog kurmasın, ittifak kurmasın, biz devrimcilerin iktidar hedefi olmalıdır, büyük şehirlerde HDP ve tüm sol güçler gerçekçi olmak zorundalar, gerekirse CHP adayını desteklemek, çalışmak, örgütlemek zorundalar. Amaç metropollerde AKP belediyelerini seçtirmemek olmalıdır. Özellikle İstanbul, İzmir ve Ankara’da.

Tüm sol güçler sendikalar, gönüllülük esasında Güneydoğu illerinde gelip çalışmalıdırlar. Devrimci kardeşlik, ortak mücadele enternasyonalist tavır budur, ama ilk önce kemalizmden net kurtulmalıdırlar, Kürtleri ve kürt sorununu kabul etmeyen hiç bir hareket devrimci değildir. Tüm demokrasi güçlerine tekrar çağrı yapıyoruz: elele verelim kolkola girelim, faşizme geçit vermeyelim, yenelim, güzel bir ülke kuralım.


Konuyla ilişkili diğer makaleler