Trakya'da Kürt Göçmenler

Trakya'da Kürt Göçmenler

Kürtler'in Trakya'ya ilk göçleri Bizanslılar, Selçuklular, Moğollar, Germiyanoğulları ve Osmanlılar dönemlerinde gerçekleşmiştir. Diasporaya çıkan Kürt halkına acımasız bir asimilasyon politikası uygulandı. Kürt halkının bu politikayla değerlerinden, kültüründen, inançlarından, tarihinden, dilinden ve özünden koparılması amaçlanıyordu.

Kürtler'in Trakya'ya göç etmesinin Moğollar'ın saldırıları sonucu başladığı iddia edilmektedir. Moğollar'ın 1225, 1243, 1258 yıllarında Transkafkasya, Küçük Asya ve Bağdat'a yönelmeleri sırasında önlerine gelen her şeyi yıktıklarını, genç, ihtiyar, kadın ve çocuk ayırt etmeksizin katlettiklerini ve bu katliamlara da  en çok Kürtler'in maruz kaldığı söylenmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasından sonra milyonlarca Kürt yerinden yurdundan ve özünden koparıldı. Bugün Trakya'nın her il ve ilçesinde Kürtler'e rastlanmaktadır. Bu da bize göstermektedir ki Kürtler'in sürgün edilmesi Osmanlı'dan Türkiye Cumhuriyeti'ne miras kalan bir devlet politikasıdır.

Şeyh Said Kıyamı'ndan sonra en büyük acıları kıyama katılanların aileleri ve yakınları yaşamıştır. Şeyh Said'in ailesi Trakya'ya, Cibranlı Halid Bey'in ailesi de Muğla'ya sürgün edilmiştir.  Şeyh Said Kıyamı'ndan sonra sürgünlerin en çarpıcı yönü ise, ilk sürgün edilenlerin halkına ve vatanına karşı ihanet içerisinde olan  TC ile işbirliği içindeki Kürt aşiretlerinin olmasıdır.

1930'larda Zilan Deresi'nde yapılan soykırımdan sadece bir aile kurtulmayı başarır. O aile de Çanakkale'ye sürgün edilir.

Kürtler'in Trakya'ya göç etmesinin başlıca iki temel nedeni vardır. Birincisi, devletin Kürt halkına karşı uyguladığı soykırım, asimilasyon ve baskı politikalarıdır. İkincisi ise ekonomik nedenlerdir.  Türkiye Cumhuriyeti devleti başkaldıran ulusal kimliğine sahip çıkan bazı Kürt ailelerini Trakya'da zorunlu iskana tabi tutmuştur.

Özellikle 90’lı yıllarda Bölgede Kürtler'e karşı başlatılan kirli savaş, Batı bölgelerine olduğu gibi Trakya'ya da bir göç başlattı. Aile ve aşiret bağlarını koparmak ve parçalamak için ayrı ayrı yerlere mecburi iskana tabi tutmuştur. Sürgün olan Kürtler, ana memleketlerinde yaşanan katliamların unutulmaz acısıyla, topraklarına ve orada kalan yakınlarına olan büyük bir hasret içinde yaşamak zorunda kalmışlardır. Ulusal kimliğin belirleyici yanı anadil ve topraktır. Bu ikisinden koparılan kişi öz benliğini yitirir. Kendisini devamlı yabancı, ezik, boynu bükük hisseder ve ezilir. İkinci temel neden ise ekonomik nedenlerdir. Ekonomik nedenler, Kürtler'in Trakya'ya kitlesel olarak göç etmesinde belirleyici rol oynadı. Kirli savaşla köylerin yakılıp yıkılması, boşaltılması, yaylaların yasaklanması ekonomisi tarım ve hayvancılık üzerine kurulu olan Kürdistan ekonomisini çökertti. Kürtler can derdinden sonra bir de ekmek derdine düştüler. Geçici olarak göç ettikleri yer ve bölgelerde kalıcı oldular. Trakya bir işçi yatağı olduğundan kadın, erkek ve genç çoğunlukla fabrikalarda işçi olarak çalışmaktadırlar. Fabrikalarda çalışmayanların çoğunluğu ise inşaatlarda işçi olarak çalışmaktadır. Bugün Çorlu, Çerkezköy, Velimeşe, Kapaklı, Lüleburgaz ve Veliköy Organize Sanayi Bölgelerinde çalışan işçilerin ezici çoğunluğu Kürt'tür. İnşaat sektöründe de çalışanların çoğu Kürt'tür. Fabrikalarda çalışmayan veya çalışamayan Kürt kadınları ise ev ve işyerlerinin temizlik işlerini yapmaktadır. Sigortasız ve güvencesiz çalışmaktadır. Bu kesim sosyal ve politik faaliyetlerden uzak durur.

Kapitalizmin barbarlığı ve çürümüşlüğü, Kürtler'in yoğun olduğu mahalle ve beldelerde açıkça görülmektedir. Alkol ve uyuşturucu bağımlılığı yaygındır. Öğrenim yapamayan ve işsiz gençlik içinde uyuşturucu kullanımı had safhadadır. Buralarda yaşayan Kürtler kendi aralarında anadilleri Kürtçe konuşur. Sokakta ise Türkçe konuşurlar. Göç ile yöresel giyim kuşamları yavaş yavaş terk edilmektedir. Ev içinde ve düğünlerde Kürtçe türküler, ağıtlar dinlenir. Halay ise düğünlere damgasını vurur. Halaysız Kürt düğünü düşünülemez. Gençler, ulusal kimliğini korumakta ısrarlıdır. Yurtseverlik ruhuyla yetişmektedir.

Trakya'da yaşayan Kürtler çifte ezgi ve sömürünün ağır koşulları altındadır. Ucuz iş gücü dayatması altında çalışarak yaşamlarını sürdürmektedir. Trakya yerli halkıyla tam bütünleşemediği gibi bölgeyi de terk edemiyorlar. En büyük etken ise iyi kötü bir geçim kaynağı sağladıkları içindir. Çoğu memleketlerine dönmek isterse de Bölgedeki kirli savaştan dolayı dönemiyorlar. Zoraki bir yaşam sürdürüyorlar. Gençler için durum daha farklıdır. Burada doğup büyüyen gençlerin tek sorunu iş sorunudur. İşe girerek çalışan ve rahat geçinenler kendilerini mutlu hissetmektedir. Çocukların çoğunluğu Kürtçe bilmemekte ve Türkçe konuşmaktadır.

Trakya'ya yerleşen Kürt ailelerinin ilk isteği işe girmek ve ardında da bir konut sahibi olmaktır. Bu ikisini elde edenler, geleceğe güvenle bakmaktadır.  Konut sahibi olan kendisini ondan sonra hep Trakya'da kalacağını düşünmektedir.

Kürtlerin Trakya gerçeğinden iki sonuç çıkarılmalıdır. Birincisi, ulusal kimliklerini kaybetmemeleri için kültürel, sosyal ve politik haklarını elde etmeleri için mücadeleleri desteklenmelidir. Bu konuda Kürt devrimci-demokratları kadar ezen ulus devrimcilerine, sosyalistlerine ve komünistlerine belirleyici görev düşmektedir. İkincisi ise, proleterleşen Kürt işçi ve emekçilerine sınıf bilinci kazanmaları için birleşik sınıf savaşımı geliştirilmelidir. En ağır ve zor koşullarda çalışan Kürt işçileri objektif olarak sınıf savaşımına katılmaya yatkındır. Ancak konut sahibi, ötesinde araba ve lüks edinme istemi onları 7 gün çalışmaya ve kendilerine değil dinlenme zamanı, boş zaman yaratmalarına bile izin vermemektedir. Burada diyalektik bir bağ vardır. Bu aynı zamanda bir çelişkidir. Bu çelişkinin çözülmesi sınıf bilincinin yükselmesi için çözülebilir. O zaman Kürt işçileri hafta arası ve her hafta sonu fazla mesai yapmanın kendilerine yarardan fazla zarar getirdiğini anlayacaklardır.

Türk ve diğer uluslardan görece daha fazla asimile olmuş işçilere bilinç götürmek işçi sınıfının politik örgütünün görevi ise Kürt işçilerine bilinç götürmek de öyledir. İşçi sınıfının politik örgütü, komünist partisi, Kürt işçi ve emekçilerinin en değerli evlatlarını saflarına kazanmak için çalışmaktadır. Bu görev Kürt işçi ve emekçilerinin demokratik partilerde legal siyasete katılmaları ile çelişmez.

Bunun için “Savaşsız ve Sömürüsüz Bir Dünya” savaşımının Türkiye’deki avangard müfrezesi olan TKP’nin politikalarını savunan bizler bu görevi yerine getirmekle mükellefiz.


Konuyla ilişkili diğer makaleler