Trakya’da direniş pratiği

Trakya’da direniş pratiği

Son dönemde Trakya’da Küçük ve Orta Düzeydeki İşletmelerde işçi direnişleri yaşandı. Hakan Plastik, Senapa, Uniteks, Bross, Mavi Jeans, Ülker Gıda, Vatan Kablo bunlardan bir kaçıdır.

Büyük bir işçi kitlesini bünyesinde barındıran ve nicel olarak yaygın olan Küçük ve Orta Düzeydeki İşletmelerdeki işçilerin ezici çoğunluğu örgütsüzdür ve herhangi bir sendikaya üye değildir. 12 Eylül faşizminin ilk saldırdığı kesim, işçi sınıfının sendikal ve politik alanları oldu. Faşist darbeyi yapan cuntacı generallerin yayınladığı ilk bildiriyle o dönem fabrikalarda süren işçi direnişleri ve grevleri yasaklandı. DİSK ve DİSK’e bağlı sendikalar ile ilerici sendikaların kapısına kilit vuruldu. Amaç, faşist darbeye karşı direnişleri ezmek ve Türkiye’yi çok ucuz bir emek ülkesi haline getirmekti. Bunun için 1982 Darbe Anayasasıyla getirilen “Taşeronlaştırma Sistemi” yasal güvence altına alındı.

Trakya'da işçiler grevlerdeAradan 35 yıl geçmesine rağmen faşist darbenin etkileri bugün de bütün şiddetiyle sürüyor. İşsizlik, ucuz çalışma, iş güvencesizliği, sendikasızlaştırma ve iş cinayetleri, bugün had safhadadır. Türkiye ucuz işgücünün en çok olduğu dünya ülkelerinin başında yer almaktadır. Bu korkunç durum, gittikçe derinleşmekte ve her tarafa yayılmaktadır. Direnen, sorgulayan bilinçli işçiler, işten atılıyor. Sadece bununla da kalınmıyor. İşletmelerin İnsan Kaynakları Departmanları irtibatları aracılığıyla kara listelere alınıyor ve hiç bir işletmede işe alınamaz konumuna getiriliyor. Tablo budur. İşçilerin bu kara tabloya karşı tutumları ve mücadeleleri ne durumdadır? Yaşanan pratiklere ve sonuçlara hep beraber göz atalım:

Hakan Plastik: Kapaklı Organize Sanayi Bölgesi’nde 600 işçi çalıştıran bir işletme. İşçiler esnek, kuralsız ve güvencesiz çalışma sisteminin ağır koşullarında yoksulluk sınırında çalıştırılmaktadır. 10 kadar işçi Lastikİş’ten ayrılarak Petrol-İş’e üye oldu. Sendikal örgütlenmeyi sağlamak için işçilerin çalışmalaryla İşçi Komiteleri oluşturuldu. Bu süre içinde işten atılan işçiler Çerkezköy Umut-Sen’de yaptıkları toplantıda içeride ve dışarıda direniş kararı aldı. Gelişen direnişe karşı patronların baskısı da arttı.

Lastik-İş’le yapılan toplantıda dört talep gündeme getirildi. 8 saatlik çalışmanın esas alınması, 8 saatlik iş günü ücretlerde düşüşe neden olmayacak, taşeron sistemi uygulanmayacak, atılan işçiler geri alınacak.

Direniş 141 gün sürdü. Ustaların sendika üyeliğinin kapsam dışı bırakılmasını içeren bir Toplu Sözleşme imzalandı. GFHakan Plastik’e DİSK/Lastik-İş girdi. Bu kazanım işçiler arasında moral yarattı.

Senapa Stempa’nın adı, “İŞİMİ İSTİYORUM! Direnen Senapa Stempa işçisi” afişiyle duyuldu. Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesinde kurulu fabrikada sözleşmeli çalışan işçi Salih Savaş, kadrolu olmayı beklerken işten atıldı. Fabrikaya girişleri engelleyerek “kadrolu olmak” talebiyle direndi. 156 gün direnen Salih Savaş, bütün haklarını kazanarak direnişe son verdi. Direniş boyunca bölgedeki işçiler ve esnaflar onu yalnız bırakmayarak dayanışma içinde oldular.

Uniteks Tekstil: Ekonomik ve sosyal hakları için Giyim-Sen Sendikasına üye oldukları için 5 işçi işten çıkarıldı. Sendikal örgütlenme yaptıkları gerekçesiyle işten atılan Uniteks işçileri fabrikanın önünde direniş çadırı kurarak direnişi başlattılar. Fabrika yönetimi tarafından yeniden işe alınacakları sözüyle eylemlerini durduran işçiler, bunun bir aldatmaca olduğunu görünce bir sure sonra yeniden direniş çadırını kurarak direnişi başlattılar. İşten atılan 5 işçiden 3’ü işe geri alınırken 2’si işe alınmadı. Yaklaşık 300 işçinin çalıştığı fabrikada işçilerin hak mücadeleleri devam etmektedir.

Bross Tekstil: Tekirdağ Çerkezköy Bross fabrikasında işçiler, işçi sağlığı ve iş güvenliğiyle ilgili taleplerini dile getirdikleri için işten çıkarıldılar. Sendikal çalışmalar yaptıkları gerekçesiyle işten atılan işçiler 15 Ocak 2015 günü direnişi başlattılar. 71 gün süren direniş, “sendikal tazminatla beraber kıdem ve ihbar tazminatlarının ödenmesi, işçiler ve sendikacılar hakkında yapılan şikayetlerin geri alınması, işçilere kesilen idari para cezalarının patron tarafından ödenmesi, iş güvenliği ve ilgili düzenlemelerin yapılmasının” taahhüt edilmesiyle sona erdi. Atılan işçiler ise işe geri alınmadı.

Mavi Jeans: Çerkezköy’de Mavi Jeans işçileri ücretlerinin 3 ay gasp edilerek ödenmemesi üzerine 2,5 milyon liralık ürünlere el koydu.

Ülker Gıda: Son aylarda en çok kendilerinden söz ettirenler Ülker Gıda işçileridir. Üye oldukları Öz Gıda-İş’ten istifa ederek DİSK/Gıda-İş’e geçtikten sonra işten atılan Ülker işçileridir. 4 ay süren işçilerin direnişi kazanımlarla noktalandı. İşçiler kıdem ve ihbar tazminatlarının ödenmesi, 16 aylık ücret tutarında sendikal tazminatı ödenmesi, 4 ayın sigorta primlerinin ödenmesi hakkını kazandılar.

Asıl talepleri ise atılan işçilerin geri alınmasıydı, verilen bütün mücadeleye rağmen bu başarılamadı.

Vatan Kablo: Çorlu’da bulunan Vatan Kablo’da işçiler DİSK/Birleşik Metal-İş’e üye oldukları gerekçesiyle 16 işçi işten çıkarıldı. Fabrika önünde çadır kuran işçilerin direnişi devam ediyor.

Çıkarılması gereken ders ve sonuç:

Yukarıda adı geçen bütün direnişlerin ortak noktası, düşük ücretler, iş güvencesizliği ve sendikal örgütlenmedir. Hepsinde de atılan militan işçilerdir ve hiç biri işe geri alınmamıştır. Altı çizilmesi gereken nokta budur. Bireysel veya fabrika bünyesiyle kıyaslandığında sayıları birkaç kişiyi geçmeyen direnişçi işçilerin mücadeleleri sendikal örgütlenme konusunda yeterli olamamakta ve patronlar tarafından kırılmaktadır.

Bütün bu bunları dikkate alındığımızda “demokratik sınıf ve kitle sendikacılığı” gerçeği kendisini bütün yakıcılığıyla dayatmaktadır. Bilinçli işçilerin iş kolu sendikalarında işçiyi örgütlemek için girişimde bulunmaları ve sınıf ve kitle sendikacılığı mantığı ile işçiyi örgütlemeleri, gerekirse geçici olarak bağımsız sendikalarda örgütlenip yetki almak için mücadele edilmesi gerekiyor. Bağımsız sendikalar yetki alacak konumda olmazlarsa, işçi mücadele etme riskini göze almayabiliyor.

Asıl amaç işkolunda etkin ve nicel olarak yaygın olan sendikalarda örgütlenip, bu sendikalar içinde sınıf sendikacılığı düşüncesini geliştirmek olması gerekirken verili koşullar buna her zaman olanak tanımıyor. Bağımsız sendikal örgütlenmeyi bu anlamda bir geçiş aracı olarak görmek ve kalıcılaştırmamak yaklaşımı önem kazanıyor. Veya bağımsız sendikaları belli bir plan dahilinde gerçekten sonuç alacak niteliğe kavuşturmak gerekiyor. DİSK ve özellikle Türk-İş gibi Konfederasyonların iş kolu sendikalarının yönetimlerinde her zaman sınıf mücadelesi ahlakına sahip kadroların yer almaması işçiler üzerinde olumsuz ve kalıcı etkiler bırakıyor. Sendika yöneticileri arasında işverenlerin taşeronu olarak işyerlerinde şirket kuran unsurların olması, işçiler açısından sendikal mücadeleden dahi uzaklaşma etkisi gösteriyor. Komünistler, sınıf içinde çalışırken bir yandan bu sorunlarla uğraşmak, diğer yandan da işçiyi örgütlemek zorundalar. Bu görev ise, işçi sınıfının politik öncülüğüne sadık kadrolar tarafından er veya geç yerine getirilecektir. İşçi sınıfının politik öncü partisinin asli görevi de budur.


Konuyla ilişkili diğer makaleler