Türkiye ve Dünyaya Bakış - 123

Türkiye ve Dünyaya Bakış - 123

Türkiye ve Dünyaya Bakış - 123

“SEÇİM” Mİ “GEÇİM” Mİ BELİRLEYİCİ OLACAK?

Hepimizin yakından izlediği ve bildiği gibi yeni seçim yasası bu yasayı çıkaranların ayaklarına dolanmış durumda. Daha sonra adı “Cumhurbaşkanlığı Sistemi” olarak değiştirilmiş olsa da “Başkanlık Sistemi” olarak belirlenen yeni devlet yönetim sisteminin seçim yasası yüzde elli artı bire (% 50 + 1) dayanıyor. Yani % 51 oy alan Devlet Başkanı olabiliyor.

Daha önceki yıllardaki seçim “başarılarına” dayanarak fazla öz güven ile bu yasayı kendileri uygulamaya soktular. “Başarılarına” kavramını tırnak içinde verdik, çünkü bu başarının, halkları uyutup elde edilmiş bir “başarı” mı yoksa oy sandıklarının ve bilgisayar sistemlerinin manipüle edilmesi sonucunda elde edilmiş bir “başarı” olup olmadığı konusunda emin değiliz.

Kısacası, bu yasa ayaklarına dolandı çünkü MHP ve benzeri partilerin desteğine rağmen AKP oyları Devlet Başkanı’nı istedikleri gibi belirlemeye yetmiyor. Başkanlık tehlikede! Bu ismin Erdoğan ya da başkası olması önemli değil. İstediklerini Başkan seçtirme konusunda baltayı taşa vurmuş durumdalar.

Bu sorunu aşmanın birkaç yolu olduğunu düşünüyorlar. Şöyle ki;

Bir; Muhalefeti bölmek ve kendi taraflarının oy oranını artırmak. Muhalafet partilerini bölmeye çalışıyorlar. İyi Parti’yi, onu beceremezlerse seçmenlerinin bir kısmını yanlarına çekmek istiyorlar. Ümit Özdağ olayı bu senaryonun bir parçası. CHP oylarını bölmek için Muharrem İnce olayının ve Memleket Hareketi oluşturup onu Memleket Partisi kurdurmaya yöneltmeleri aynı amaca yönelik. Saadet Partisi’nde “yenilikçiler” yaratarak bölmek yine aynı bu senaryonun bir parçası. Mustafa Sarıgül’ün Türkiye Değişim Partisi’nin de başka bir amaca hizmet etmediğini hepimiz anlıyoruz. Ve de en önemlisi HDP’yi çalışamaz duruma getirme hedefleri. Tercihleri CHP doğrultusunda olan seçmen kitlesinin bu oyuna gelmemesini sağlamak CHP yönetiminin bu süreci yönetmesine bağlı olacaktır. Eğer bu süreci doğru yönetirlerse İnce ve Sarıgül % 1 oy dahi alamaz duruma gelebilir.

İki; HDP’yi etkisiz hale getirmeye çalışıyorlar. HDP’ye yönelik ne yaparlarsa yapsınlar sonuç almaları mümkün olamayacaktır. Onbinlerce yönetici ve kadrosunun tutsak edilmiş olmasını geçelim, HDP’yi yasaklama gafletinde bulunsalar dahi seçim sonuçlarının belirlenmesine en belirleyici etkiyi yine de HDP yapacaktır.

Üç; Kendi içlerinden çıkan DEVA ve Gelecek Partilerini zayıflatmak, ki bu o kadar kolay gözükmüyor. Bugün çare aradıkları sorunlarının başında bu partilerin oluşumuna yol açan AKP’nin kendi içindeki ayrışma yatıyor.

Dört; Bu üç konuda kesin sonuç alamayacaklarına emin olduklarında seçim yasasını değiştirme ve “çoğunluk oylar belirleyici olur” noktasına gelebilirler. Ya da, bu konuyla zaman kaybetmeyelim, zaten sandık ve bilgisayar manipülasyonları ile istediğimiz sonucu elde ederiz düşüncesi de hakim olabilir.

Demek istediğimiz şu ki; bu rejimden kurtulma sadece seçimler ile olmak zorunda değildir ve olmayacaktır. Erdoğan’a 7 Haziran 2015 seçimlerini yok sayma, 2019 Yerel Seçimlerinde İstanbul’da tüm İlçe seçimlerini de yenilemek yerine sadece Belediye Başkanlığı seçimlerini yenileme, 60’a yakın Belediye’ye kayyım atanması karşılığında tepki görmeme cesareti veren suskunluğun, tepkisizliğin, sinmişliğin aşılması bu rejimin kaderini belirleyecektir. Bu tepki de ekonomik krizin cenderesi altında ezilen yoksulların, ülkenin her yerinde sesleri yükselmeye başlayan, krizin yükünü taşımak istemeyen işçi ve emekçilerin, kazanılmış demokratik hakları ellerinden alınan Kürt halkının, COVID-19 salgını sürecinde işyerlerini, işlerini ve geçim kaynaklarını yitiren esnafların, açlık sınırının altında yaşamaya zorlanan işsizlerin ve emeklilerin tepkisi olacaktır. Seçimler her şeyi belirlemeyecektir ama yaşamın her alanında oluşan bu tepki olası seçim sonuçlarını da belirleyecektir.

21 Ocak 2021

 


Konuyla ilişkili diğer makaleler