Soma’da gerçekten ne oldu ve ne oluyor?

Soma’da gerçekten ne oldu ve ne oluyor?

UMUT-SEN Örgütlenme Koordinatörü Başaran Aksu ile söyleştik:

Soma’da gerçekten ne oldu ve ne oluyor?

Başaran AksuSoma’da iş cinayetinden sonra bizzat çalışmaların içinde olan devrimci aktivist Başaran Aksu ile söyleştik. Konu; cinayetin nasıl oluştuğunun teknik ayrıntıları değil, kazanın önlenememesinin koşullarını yaratan ve kazadan sonra egemen kılınmaya çalışılan sınıf uzlaşmacılığı ve teslimiyet.

Politika Gazetesi: Başaran arkadaş, hoş geldin. Soma’da yaşadıkların ve deneylerin üzerine söyleşmek istiyoruz. Cinayetin ardından arkadaşlarınla hemen Soma’ya intikal ettin. Tablo neydi?

Başaran Aksu: 13 Mayıs’ta, Samsun’da güvenlik işçileri ile birlikte bir toplantıdaydık. Orada karar verdik, cinayetten 24 saat sonra Soma’daydık. Dört gün ocağın girişinde kaldık, izledik ve işçi aileleri ile sohbet ettik. Devlet ablukası vardı. Kente giriş çıkışlar valilik kararnamesi ile engellendi. Bizi de kent merkezine sokmamaya çalıştılar. Biz, bu karara uymayacağımızı ve içeri gireceğimizi söyledik. İşçi ailelerine ve kent sakinlerine “çocuklarınızı kaçıracaklar” türünden ifadeler ile manipülasyon yaratarak bizi izole etmeye çalıştılar. Gözaltına alındık. Bizi kapalı spor salonuna götürdüler, Gittiğimizde otuz altı ÇHD’li avukatın polis tarafından feci şekilde dövülerek, kolları bacakları kırılarak, gözleri patlatılarak gözaltına alınıp, kelepçeli halde bizden önce kapalı spor salonuna getirilmiş olduğunu gördük. O gece hepimizi serbest bıraktılar. Aslında biz o akşam İstanbul’a dönecektik, fakat bu olaylarla karşılaşınca iki gün daha kalmaya karar verdik. Arada İstanbul’a gittik. Deneyimimiz yetersizdi. Eski Yeraltı Maden-İş genel başkanı Çetin Uygur ve eski yöneticilerinden, daha sonra Enerji-Sen genel başkanlığı yapmış olan Kamil Kartal ile politik bir ilişkimiz olmamasına rağmen, onların bilgi ve deneylerinden kaynaklı desteklerini aldık. Sonra arkadaşlarla tekrar Soma’ya geçtik.

Politika Gazetesi: Soma’da kaç maden işçisi var? Hangi sendika örgütlü? DİSK var mı?

Başaran Aksu: Madenlerde Türkİş’e bağlı Türkiye Maden-İş sendikası yetkili. Soma maden işçilerinin 11.800’ü sendikanın üyesi. Bu 11.800 işçinin, 1.400’ü TKİ (Türkiye Kömür İşletmeleri), 200’ü Koza, kalanı ise İmbat Madencilik ve cinayetin olduğu madenin sahibi Soma Holding’in bünyesindeki üç ocakta, Eynez, Ata Bacası ve Işıklar ocaklarında çalışıyor. 2007’deki özelleştirmeden önce tüm ocaklar TKİ yani devlet tarafından işletilirken sendika daha sınıfsal nitelikteymiş. Özelleştirmeden sonra Hak-İş’e bağlı Öz Maden-İş sendikası AKP desteği ile örgütlenmeye çalışıyor, 750 üye yapıyor ancak bu plan T.Maden-İş ve devrimciler tarafından boşa çıkarılıyor. TKİ’de çalışan eski işçiler emekliye sevk ediliyor veya özel anlaşmalar ile kıdem tazminatları ödenerek işten çıkartılıyor. 11.800 yeni işçi ocaklara sürülüyor.

Politika Gazetesi: Bu yeni işçiler başka madenlerden mi getiriliyor?

Başaran Aksu: Hayır. Bölgede tarımın tasfiyesi sonucunda işsiz kalan ve yoksullaşan tarım işçileri, köylüler bunlar. Bu deneyimsiz, meslek eğitiminden yoksun insanları ocaklara sürüyorlar. Devlet madencilere özgü 20 yıllık çalışma sonucu emekliliği de özelleştirmelerden sonra 25 yıla çıkarıyor.

Politika Gazetesi: Bu işçilerin durumunu yoksul köylülerin proleterleşmesi olarak tarif edebilir miyiz?

Başaran Aksu: Kesinlikle öyle. Ve tarımda geçerliliği olan “Dayı başı” sistemini, yani köle çalıştırma sistemini ocaklarda uygulamaya başlıyorlar. İşçiler “Dayı başı” demeye devam ediyor ama madencilikte resmi adı “Ekip başı” oluyor. Bunların her biri 200-300 işçi örgütleyip patrona bir anlamda satıyorlar, onların patrona karşı sorumluluğunu ve denetimini sürdürüyorlar ve hem “kelle başı” yani işçi başına belli bir ücret alıyorlar hem de getirdikleri işçilerin üretimdeki “başarılarından” prim alıyorlar. Ocakta “ilerleme” olarak adlandırdıkları, daha fazla kömür çıkarıldığı oranda “Dayı başı” da fazla kazanıyor. Kölece bir sömürü sistemi. “Ekip başı” ların, işverenle anlaşması sonucu getirdikleri bütün işçileri T.Maden-İş sendikasına üye yapıyorlar. Böylece, İşveren-Ekip Başı-Sendika üçgeni kuruluyor. Sömürü ve baskı bu saç ayağında örgütleniyor. Ekip başı, işçi ile işveren arasında köprü vazifesi görüyor. Baskı ve şiddet de uyguluyorlar. Sendika da işverenle anlaşmış. Sendikanın en büyük şubesi, 11.800 üyeli Soma şubesinin yönetimine işveren ile anlaşarak 2 Soma Holding ve 2 İmbat Madencilik’ten eleman seçiliyor. Bu kişileri de işveren belirliyor. İşçilerin sendika seçimlerinde oy verme eğilimlerini de “Dayı başları” yönlendiriyor. 2007 özelleştirmeleri sonrası süreçlerde sendika merkez yönetimine hem faşist örgüt geçmişi olan, Mehmet Ağar’ın adamı ve Turgay Ciner’in bir maden işletmesinde yönetici olan unsurlar seçiliyor. Sendikanın Genel Başkanı böyle bir kişi. Etrafında da, yönetimde eskiden “devrimci” olarak tanınan ancak daha sonraki süreçlerde işverenlerle uzlaşan yöneticiler var. 10 ila 25 bin TL arasında maaş alıyorlar. İşçi bu deformasyonu çözemediğinden ve söyleme baktığından bu “devrimci” olarak geçinen sendikacıları destekliyor. İşçinin farklı davranmaya uygun bir bilgi ve bilinci de yok. Tarladan alınıp getirilmiş, “Dayı Başı” baskısı altındaki yoksul proleterler bu işçiler. Toplu İş Sözleşmesi (TİS)’in ne olduğunu dahi bilmiyorlar.

Politika Gazetesi: 301 işçinin katledildiği sürece böyle gelindi diyebilir miyiz?

Maden İşçileriBaşaran Aksu: Cinayet böyle bir işveren organizasyonunun ve aşırı kar hırsının oluştuğu, işçinin sendika tarafından korunmadığı bir ortamda oluştu. Cinayet aslında geliyorum diyormuş. Daha önceki iş cinayetlerindeki gibi olayı örtbas edeceklerini düşündüler ama sayı 301 olunca bu mümkün olmadı. Şehir ayağa kalktı. İşçiler Sendika şubesini ve AKP örgütünü bastı, polis ile çatıştı. Bu kendiliğinden gelişen bir tepkiydi. Sendika ile işveren Hükümet Konağı’nın önünde işçilerin kendi insiyatifleri ile yaptıkları eylemlerde yakalanan 12 işçiyi alıp, zamanın Başbakanı Erdoğan’a götürüp görüştürdüler. Başbakan 16 maddelik bir paket hazırlatıyor ve söz veriyor bu protokol imza altına alınıyor. Basına da yansıyan, maddened çalışma saatleri, ücretler, güvenlik koşulları vs ile ilgili maddeler. İşçiyi, öfkesini bastırmak için resmen kandırıyorlar. Sendika çalışma koşulları, işçilerin güvenlik kurallarının uygulanması ve madenlerin teknik güvenliği ile iş kazalarını önleyici unsurların uluslararası standartlara uygun olarak uygulanması konularında denetleyici ve uyarıcı görevini yerine getirseydi, bu iş katliamı önlenebilirdi. Sendika bu konuda işçi sınıfının temsilcisi olarak işverenle ve devletle karşı karşıya gelmek ve mücadele etmek, gerekirse güvenli iş koşulları sağlanana kadar üretimi durdurmak zorundadır. Yapılmayan budur. Bu da sendikanın işverenle ve devletle uzlaşmasından kaynaklanmaktadır.

Politika Gazetesi: Başaran arkadaş, pekiyi, bu iş cinayetinden sonra bölgede neler yaşandı?

Başaran Aksu: Soma madenlerinde Manisa, izmir ve Balıkesir illerinden gelen işçiler çalışıyor. Soma zaten Manisa’nın bir ilçesi. İlçe ve köy olarak da en fazla işçi Soma’dan, Kırkağaç, Kınık ve Savaştepe’den geliyor. Daha az sayıda işçi ise, Akhisar, Bergama ve İvrindi’den geliyor. Bütün bu işçilerin sendikaya aşırı bir tepkisi oluştu. İşverenin kontrolünde olduklarını anladılar. DİSK’e bağlı Dev Maden Sen sendikası faal olmayan ve Türkiye çapında sadece 174 üyeye sahip bir sendikaydı. Dev Maden Sen bu olaydan sonra Soma’ya gidip üye kaydetmeye başladı, temsilcilik açtı. Biz bu örgütsüzlüğü tespit edince ve yetkili sendikanın yapısını çözünce farklı bir yol önerdik. Köylerde ve semtlerde işçilerle toplantılar düzenledik. Her işyerinde ve köyde İşçi Komiteleri ve Konseyler kurulmasını, bu Komite ve Konseylerin de temsil edildiği, Soma çapında bir İşçi Meclisi’nin oluşturulmasını önerdik ve bunun çalışmasına giriştik. 10-15 bin arası işçi ve köylü ile toplantılar yaptık, toplam 200 köyden belki 5 köy hariç her köye ulaştık. Komiteler, Konseyler oluşturduk ve otobüslerle köylüleri, işçileri getirip DİSK’e bağlı Dev Maden Sen sendikasına üye yaptık. Bu çalışma belirli bir siyasi çevre, grup veya parti adına değil, genel olarak devrimcilerin, komünistlerin bir sınıf çalışması olarak yürütüldü. Ancak DİSK yöneticileri bizim bu aktif ve somut örgütleme faaliyetimizden rahatsız oldular. Bizi işçilere kötülemeye başladılar. Ancak sonunda bunun zararını kendileri yaşıyor. DİSK’e bağlı Dev Maden Sen aslında yetki alabilecek ve Toplu İş Sözleşmesine oturacak üye sayısını yakalayacak olanağa sahip olmasına rağmen, bizim çalışmamızı yok sayarak, işçi arasında güven yitirerek 1600’lara çıkan ve 2200’e tamamlanabilecek üye sayısının tekrar 600’lere düşmesine sebep oldular. Dolayısıyla yine Türk-İş’e bağlı uzlaşmacı T. Maden - İş Sendikası yetkili olarak masaya oturacak.

Politika Gazetesi: Şimdi Soma’da durum ne?

Başaran Aksu: DİSK’in üye sayısını tamamlayamayıp barajı aşamaması büyük bir kayıp oldu. Biz DİSK Genel Merkezi’ne bu işin altından tek başımıza kalkamayacağımızı, merkezi desteğe ihtiyaç olduğunu defalarca söyledik ama maalesef bu konu ciddiyetle ele alınmadı. Dolayısıyla DİSK, TİS için yetki alamayacak. T.Madenİş sendikası tek olan Soma şubesini işyerlerine göre üç şubeye böldü. Soma, İmbat ve TKİ/Koza olarak. Bu işçiyi bölmeye yönelik yapıldı. Komiteler, Konseyler ve Meclis çalışıyor. Sendikal bilince sahip işçi önderleri yetişti. İdeal rakam 250’dir ama şu anda 70-80 işçi önderimiz var. Bu çalışmayı tüm engelleme ve engellere karşın sürdürüyoruz ve sürdüreceğiz.

Politika Gazetesi: Başaran arkadaş, bizi ziyaret edip bu açıklıkla olayları aktardığın için çok teşekkür ederiz. Biz Politika Gazetesi olarak bu mücadelede sizin yanınızda olacağız ve gerekirse özel sayılar da basarak çalışmalarınızın, mücadelenizin ulaşması gereken sınıf kesimlerine ulaşması için görevimizi yerine getireceğiz.

 

UMUT-SEN’İ KISACA TANIYALIM

UMUT-SENUmut-Sen 2005 yılında değişik siyaset ve geleneklerden gençlerin, esnek bir kollektif olarak sınıfsal anlamda birliğidir.

Üç tane temel amacı vardır:

1) Kurulu sendikalarda bürokratikleşmeyi aşmak.

2) Örgütsüz işçileri var olan sendikalarda örgütlemek.

3) Gerekirse (var olan sendikalar sarı sendika ise) işkolunda yeni sendika kurmak. Uzun süre sendikal ve sınıfsal eğitimler ger çekleştirildi. Bu çalışma gelişerek sürüyor. Eğitim çalışmaları daha çok işçi havzalarında, Gebze, Derince, Çerkezköy, Antep, Mersin, Ankara-İvedik, Samandıra, Ümraniye, Sultanbeyli gibi yerlerde sürdürülüyor.

İşçi gençlerin, genç avukatların, mühendislerin, mimarların, sendikacı ve akademisyenlerin gönüllü çalışması ile gelişen bu devrimci sınıf çalışmasına Politika Gazetesi olarak, sınıfın sesi, soluğu ve sözü olmak için tüm olanaklarımızı seferber ederek gerekli desteği verecek ve gelişmesine bizzat çalışmalarına katılarak katkı vereceğiz.


Konuyla ilişkili diğer makaleler