SINIF SAVAŞINI YÖNLENDİRMEK, İŞÇİ SINIFI PARTİSİ OLMAYI ŞART KOŞUYOR…

SINIF SAVAŞINI YÖNLENDİRMEK, İŞÇİ SINIFI PARTİSİ OLMAYI ŞART KOŞUYOR…

Türkiye İşçi Sınıfı Politik Örgütü'nde, ağır saldırı ve gericilik dönemlerinde örgütsel ve ideolojik yapısında ortaya çıkan aşınmalar, ihanete varan sonuçlar doğurdu. Öte yandan zor koşullara rağmen ‘direnen’ konumunu koruyabilen kadrolara ise partilerinin yaşatılması, güçlendirilmesi; İşçi sınıfını devrim mücadelesine hazırlama görevini yükledi. Türkiye Komünist mücadele tarihinin yoğun tutuklama ve baskı dönemleri sürecinde kimi kadroların teslimiyeti, proleter mücadeleyi kesintiye uğratsa da; bu durum emekçi yığınları kanalize edecek inatçı, sabırlı bir çalışmanın sonucunda sağlam bir proleter örgütü ortaya çıkarmakla aşılacaktı. Komünistler; ülkemiz ve dünya koşullarını Marksist-Leninist bilimin temel prensipleri üzerinden tahlille, politika ve taktiğini değişen durum ve güç dengelerini hesaba katarak yeni katmanları doğru bir hat üzerinde mücadeleye katabilir… Kimi sosyalist yapılanmaların koşulların değiştiği hesapları üzerinden işçi sınıfı biliminin temel prensiplerini yok sayan tutum ve değerlendirmeleri, küresel kapitalist ideologların sosyalist ideolojiyi zayıflatacak en zayıf kapısıydı; ve bu kapı uzun yıllar denendi ve yeni taktiklerle her geçen gün yeniden deneniyor.

İşçi sınıfı mücadelesini yönlendirmek, kitlesel bir siyasi güç olmak, her şeyden önce bilimiyle donanmış işçi sınıfı partisi olmayı şart koşuyor. İşçi sınıfı partisi olmadan kitle partisi olma arayışının acı sonuçları, Türkiye Komünist tarihinde yaşanmıştır. Bilimini yadsıyan yığın partisi olma iddiaları prensipsiz, devrimci kadrolardan yoksunluk, küçük burjuvaziye yakın durmayı, legalizme, popülizme ve parlamentarizme düşmek kanalını açar. İşçi sınıfı hareketi, devrimci bir program ve politikayı uygulamak, savaşçı kadrolar yetiştirmek, yığınları sınıf savaşımı içinde eğitmek olanaklarını ancak işçi sınıfı içinde bulur…

Komünistler, 1920’den günümüze ağır illegal koşullarda kapitalizme ve gericiliğe, öte yandan Marksizm-Leninizm’e düşman sapmalara karşı uzlaşmaz bir mücadele vererek günümüze geldi. Tarihinin belli dönemlerinde devrime inanmayan, bu noktadan Komünist Partisi’nin taktik ve görevlerinden uzaklaşan, işçi sınıfının kurtuluşu için devrim hedeflemesi yerine, burjuvaziyle uzlaşı yanlıları çıkmadı değil. Bu kesim ülkemiz işçi sınıfı mücadelesine büyük zararlar verdi. İşi Komünist Partisi’nin tasfiyesine kadar götürenler oldu.

Sınıf  mücadelesi tarihinin bazı dönemlerinde ortaya çıkan kırılmaların bir sosyal olgu olarak; liberal burjuvazinin karşı devrimci tavrı ve işçi sınıfı hareketinin küçük burjuva unsurlarca çözülmesi tespit edilemezse, günümüzde hala aşılması gereken bir sorun olarak önümüzde duran sağ ve sol savrulmaların  sınıfsal  ve siyasal nedenlerini kavramak da  zorlaşacaktır. Teorisini sınıf çatışmasının ve işçi sınıfının devrimci mücadeledeki öncü rolünün reddi üzerine kuran yapılanmalar, örgütsel olarak Leninist partinin inkarını, pratikte burjuvazi ile kol kola girmeye kadar ihanetini götürür…

İşçi hareketi içinde burjuvaziyle yalnızca doğrudan uzlaşan biçimiyle değil; ağır mücadele koşullarında legal olanakları yadsıyıp, işçi sınıfı örgütlerinde legal dayanak noktalarını yok sayan, partinin kitle bağlarını daraltıp yığınlarla buluşmasını engelleyerek devrimci Marksizm’in içini boşaltan tersten likidasyonu Lenin, “Marksizm’in bir karikatürü” olarak niteleyerek komünistleri bu tehlikeye karşı uyarıyordu. Komünist Partinin emekçi kitlelerden izolasyonu sonucunu doğuran bu duruma karşı, işçi sınıfı ve bütün devrimci - demokrat kesimlerin birleşik mücadelesini örmeyi, partinin gelişmesi ve öncü misyonunu yerine getirmesi açısından zorunlu görüyordu… Sınıf mücadelesinde ortaya çıkabilecek birleşik oluşumların sınıfın kurtuluşu yolundaki nihai başarısı, burjuvaziyle uzlaşma yolunu kapsayacak ilkesel prensiplerde tavizsiz tutumdur…

Ülkemiz işçi hareketi, mücadele tarihinde bu sapmaları her iki kanaldan belli dönemlerde yaşadı. Sınıfın bağlaşıklarıyla öncü etrafında kapitalizme karşı sonuç alıcı politik bir güç haline gelmesinde önemli bir tehlike içeren bu sapmalara karşı mücadele, öncü gücün işçi sınıfını devrim mücadelesine hazırlamanın bir koşulu olarak her dönem görev oldu… 12 Eylül’ün ağır koşulları ve sosyalist sistemin çözülmesi sonucu Dünya Komünist Hareketi’ndeki sağa yönelim ve oluşan yeni koşullarda Marksizm-Leninizm’i deforme eden noktada teorileşen  arayışlara egemenlerce yol verilirdi.  İşçi sınıfı bilimi üzerinden perspektif belirleyen örgütsel yapılar ise çok yönlü kafa karışıklığı ile yığınların ilgisinden uzak tutulmaya, gözden düşürülmeye çalışıldı. Yenilgi ve uzun yılların durgunluğu böylesi çok yönlü manipülasyonlar karşısında kadrolarda yarattığı zihinsel bulanıklık, süreçteki yanlışlarla da birleşince, kendini komünizan gören ama belli bir disiplinde hareket etmeye çekince koyan çevreleri ya pasifize etti, dar öbeklerle, ya da düzen içi legal yapılarda kariyerist tutuma yöneltti… Oysa işçi sınıfı bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm mücadelesinin öncüsüdür. Diğer katmanları, emekçileri devrimci sürece sokan işçi sınıfıdır. Bilinmelidir ki, yaşamın her alanında işçi sınıfı örgütü ve ideolojisini sağlam tutmak, yığınlara ulaştırmak doğru savaş hattını bulma ve başarmanın en önemli ölçütüdür. İşçi sınıfının birleşik pratik-politik hattı bu noktadan belirlenmelidir.

Ülkemiz ve Dünya Komünist Hareketi’nin deneyimi,  yenilgi dönemlerinin yarattığı kaostan devrimci çıkış çizgisini, örgütsel politikaları belirleme yönünde günümüze azımsanmayacak ipuçları sunuyor. Pratikte dağınıklığın, aynı hedefe yönelmiş fakat, farklı hat üzerinde hareket tarzının yanıtını aramak, durumdan çıkışın araçlarını bulma yönündeki iradeyi hakim kılma söylemi, ayrıştırıcı öbeklere yönelme yerine ilkeli kolektif  zemin arayışına ihtiyaç duyuyor.  Komünist ideolojinin ilkesel lafsına bağlı olan kesimlerin işçi sınıfı bilimine ve parti düşmanlığına karşı tutumu, ilkeli bir mücadeleye girişeceği ortak platformların başarısında ana ilke olarak ortaya konmalı. ‘Gel bana katıl’ mantığıyla oluşturulan yapılar birleşik mücadele önündeki tıkanmayı aşmaz, sınıfının günümüz mücadele hedeflerini oluşturma yönünde kapsayıcı olamaz…

İşçi sınıfının mücadele hattı, kadro politikası, örgüt anlayışı vb. günümüzde işlenmesi gereken konular olarak öne çıkıyor. İşçi gurupları, emekçiler içinden gerçek parti kadrolarının, örgütlerinin oluşmasını sağlamak yerine, günümüz gündeminden kopmuş küçük burjuva elitist noktadan çıkış aramak, çamurda patinaj yapmaktan ileri gitmiyor. İşçi sınıfının önündeki görevlerin ortaya konması, bilimsel sosyalizmin temel düşünce ve hedeflerinin ülke gündemine yerleşmesi, Leninist ilkelerin diri tutulmasını zorunlu kılıyor. Bu zorunluluğun bilinciyle ortaya konacak pratik tutum, burjuva ideolojisinin her biçiminin sızmasına karşı barikatlar ören sonuç alıcı birlikçi süreçleri açabilir…  

Ülkemizde bugün işçi sınıfı partisi iddiasında değişik öbek ve legal sosyalist parti var. Farklı hat üzerinde faaliyet sürdüren bu oluşumların kapitalizm ve faşizme karşı demokrasi ve sosyalizm mücadelesinde ortaklaşması acil bir görev. Çeşitli platformlarda zaman zaman güç ve eylem birliği sağlansa da, sınıfın birliğini örecek ve diğer demokrasi güçlerini mücadeleye katacak-yönlendirecek noktadan ortaklaşılan pratik- politik hattın oluşturulamaması, belli biçimlerde burjuva ideolojisinden tümüyle ayrışamama ile de ilgili… Baskı ve gerici terör döneminin ağır koşullarında yara alan devrimci mücadele, burjuva etkilere açık hale geldi. Sınıf öğretisinin içeriği boşaltılarak devrimci ucu köreltilmeye çalışıldı, sistemli bir bayağılık körüklendi. İşçi ve sosyalist hareket içine böylesi dönemde sızan oportünizm proleter bilimin devrimci yanını törpüleyip kapitalist sınırlara uyacak noktadan yeniden tanımlanmaya çalışıldı… Karşı devrimci liberal ideolojiye ve küçük burjuva kuşatmaya karşı tutarlı bir komünist çizgi ortaya koymadan bu durumdan çıkmanın bir hayal olduğunu görmek gerek. Türkiye Komünist Partisi kapitalizme karşı birleşik bir mücadelenin önemini tanımlarken ilkesel sınıf çizgisinden sapılabilecek ufak bir tavize geçit vermemek gerektiğini tarihsel deneyimiyle yaşayarak gördü… Sınıfın ve halkların gerçek kurtuluşunun böylesi bir irade üzerinden birleşik mücadelenin başarısı, yüz yıl önceye uzanan proleter çizginin korunup geliştirilmesiyle mümkün olduğunu bir an bile akıldan çıkarmamak gerek…

Ülkemizde sınıf mücadelesin günümüz koşulları, her geçen gün komünistlerin üzerine ertelenemez yeni sorumluluklar yüklüyor. Böylesi bir sorumluluğun üstesinden gelmek, başaracağız inancı yanında ödünsüz bir sınıf çizgisinin korunmasıyla yakından ilgili. İşçi sınıfının politik varlığı bu yükümlülükle halkların özgürlük mücadelesinin başarıya ulaşmasının tek teminatıdır…


Konuyla ilişkili diğer makaleler