Sandık Döngüsü Ve Demokrasi

Sandık Döngüsü Ve Demokrasi

Yoksulluk ve çaresizlik

Son günlerde görsel yazılı medyada erken seçim tartışmaları var. Ülke gündeminin asıl konuları üzerinden sistemi sorgulayacak bir sürecin önünü tıkamaya yönelik, siyasetin magazinleştirilmesi bildik bir yöntem. Kabul etmek gerekir ki mevcut düzen partilerinin seçimleri kayıkçı dövüşüne çevirmeleri, konunun ayrıntılarıyla incelenip, tartışılmasını gerektiriyor.

Siyasal ilkeler açısından seçimlerin demokrasinin kazanılması ve bir mücadele biçimi olarak ele alındığı noktadan gündeme getirilmesi, bu konuyu bir oyun ve güdümleme olmaktan çıkarıp, emekçi kitlesinin, ezilenlerin bir mücadele biçimine dönüşebilecektir. Bir hayal dünyası yaratılıp, kurgular üzerinden usta yalanların uçuştuğu belli aralıklarla yapılan seçimlerde, ‘oyunu ver sonra sus’ mantığıyla avurtlarını şişirerek demokratik ülke olduğumuz nutuklarına inanan bir çoğunluk var. İnsanların beyinlerini esir almaya yönelik bu kurguyu deşifre edecek mücadele biçimlerini ortaya çıkarmak, demokrasinin burjuva düzeninin sandık üzerinden bir döngüsü olmadığı gerçeğinin halkın bilincine kazımak, seçim ve demokrasi ilişkisini geniş emekçi yığınları açısından önemli kılıyor.

***

Özgün bir hak arama içerikli eylem ve güç birliği toplantısında, sosyalistlerin anlaşılır bir dil kullanma ve çoğunlukla  kaybeden taraf olma ile ilgili sorunları olduğunu söylemişti bir işçi. Hangi kesime gidilirse gidilsin kurulan ilişkilerin istikrarlı, kitlesel bir sürece akması gerekiyor.  Sıradan insanın yaşadığı yakıcı sorunları çözme noktasında anlaşılır bir dil kullanabilmek elbette önemli. Somut ekonomik-demokratik taleplere ilişkin eylemsel etkinliklerin kazanımla sonuçlanması, burjuva söyleminin etki alanı dışında bir süreci beslemenin önemli unsurları olabilir. Basit bir ekonomik-demokratik talepte bile yenilgi nedenlerini sadece güç dengeleriyle açıklamak, hedeflenen konunun özüne ve lafzına ilişkin doğru eylem biçimleri koyamama eksikliğini gizleyebilir. Çevremizdeki emekçilerin, işsizlerin, emeklilerin, bazı öğrencilerin vs.; ülkemizde yaşanan bunca haksızlığı, hukuksuzluğu, geleceksizliği üreten, çalışanların emek değerlerini bir avuç yandaşa, halkın gözlerinin içine baka baka peşkeş çeken bir siyasal yönelimi buna rağmen desteklemeleri şaşırtıyor çoğumuzu. Aslında emekçilerin bütünü, orta katmanlar, hatta sermayenin bazı fraksiyonları ülkemiz yönetme biçiminin sonuçlarından sıkıntılarını dile getiriyor, geleceğe ilişkin kaygılarını belirtiyor. Buna rağmen siyasal tercihlerinde, sorunları olarak belirttiği konuların nedeni olan siyasal partileri ve iktidarı görmemeleri demokrasi mücadelesinin mantığında söylem eksikliğini aşan sorunların olduğunun göstergesi. Burada değişik sosyal katmanların davranış biçimlerine ilişkin değerlendirmeler yapmak mümkün. Ancak önce kapitalizmden zarar gören geniş kesimlerin ortaklaştığı problemlerinde birlikte hareket edememesinin köklerini, düşünsel nedenlerini bulmak gerekir. Kapitalizmin çirkinliklerini ve onu  aşma yolundaki etkinliklerin halk adına yukarıdan söylemlerle olabileceğini zannederek hayal kırıklığı yaratan pratik sonuçları, geçmişin bir deneyim zenginliği olarak ülkemiz devrimci hareketinin önünde duruyor bugün. En basit anlamda, hiç kuşku yok ki geçmiş örneklerden çıkarılan sonuçlarla bugün;  ezgi ve baskıya uğrayan kesimlerin içinden, onların deneyimiyle büyüyecek demokrasi mücadelesinin kitlesel genişliği, siyasal örgütlenmesiyle buluşabildiğinde sistem değişikliğini yaratabilecektir.

 

***

Ülkemiz ekonomik-siyasal bunalımı derinleşerek sürüyor. Siyasetçiler, ekonomistler bu konuya ilişkin ‘derin’ analizler yaparak çıkış yolları öneriyor. Burjuvazinin sözcüleri kırk tilki kurnazlığıyla mevcut ekonomik gidişi ve siyasal iktidarı aklamaya yönelik artık komikleşen analizleriyle her gün ekran içinde. Övünülen duble yollar, şaşaalı saraylar, sahte açılışlar, toplu Cuma namazları artık ülke sorunlarını gizlemeye yetmiyor. Yetmediği içinde en basit demokratik tepkilerin, iktidara yönelik eleştirilerin önü baskıyla kesilmek isteniyor. Hapsedilen gazeteci ve binlerce siyasetçi, sosyal medya paylaşımları nedeniyle açılan sayısız davalara rağmen çöpten yiyecek toplayan, pazar artıklarıyla yaşamını sürdürmeye çalışan insanların gerçekliğini örtemiyor. Etkin ve aşırı bilgili uzmanlar resmi veri olarak ekonomik rakamları çarpıtıyor. İşsizliği, hayat pahalılığını gizleyerek, yandaşlarına sonsuz imkanlar sağlayıp, halkın açlıkla boğuştuğu yaşama şartlarını görmezden geliyor, çalışanların maaş artışları bu gerçekçi olmayan veriler üzerinden engelleniyor.

Bunların yanında daha birçok şey oluyor. İşçi hareketi ve demokrasi mücadelesinde yalpalama hala sürüyor. Demokrasi mücadelesinin farklı reflekslerinin ortak mücadele istekleri gurupçul yaklaşımlarla önü kesilmek isteniyor. İleri işçi sınıfı adına söz söyleme yetkisi gören kimi siyasetçiler, olanak verilen platformlardan din ile düşüncelerinin çelişmeyeceği saçmalıklarına sessiz kalıyor.  Ve kapitalizmin vahşi sömürü, baskı burgacında inleyen bir ülkede siyasal iktidar hala yüzde kırkların üstünde oy toplayabiliyor.

Yazının başında burjuvazinin sandık döngüsünden söz etmiştik. Kapitalist sömürü ve baskının en son sınırının zorlandığı koşullarda bile, işçi örgütlüğünün parçalılığı, diğer emekçi kesim, aydınların, tüm ezilen ve dışlananların ortak irade gösteremediği koşullar sürdükçe bu durum değişmeyecek. Üretim ekonomisinin unutulduğu, tercihlerin rant ve komisyonculuğa dayalı seçeneklere yöneldiği bir ortamda, bu durumu hiç sorun yapmayan önemli sayıda bir seçmen kitlesi iktidar partileri etrafında  yığıldı. Kimi iş olanakları, kimi ballı ihale, kariyer, kayırmalar, devlet fonlarından sadaka kültürüyle oluşturulan yardımlar. Özel fonlarla beslenen paramiliter kesim zincirleme ülkenin kılcal damarlarına kadar yayıldı. Çalışmadan beslenen veya siyasal kanallarla ayrıcalık uman bu kitle, din ve milliyetçilik sosuyla birçoğu emekçi olmasına rağmen gerici partilerinin etrafında kümelendi. Bu kitlenin önemli bir kısmı uygulanan ekonomi politikalardan ürkekçe rahatsızlıklarını belirtmesine rağmen, kendi veya yakınlarının elde ettiği kazanımları kaybetmemek için siyasal tercihlerini değiştiremiyor. Bugün, ekonomik kriz, işsizlik, dış borç, enflasyon gibi kavramlardan çok, elde ettiği ayrıcalıkları yitirmemek için konum belirleyenlerin önemli bir seçmen kitlesi oluşturduğu bir toplum yapısında asıl olan bu zinciri kırmaktır.

Ülke zenginliklerinin bir avuç azınlığın elinde toplandığı, çoğunluğun her geçen gün daha da yoksullaştığı siyasal durumda, istikrarlı bir yönetme sürecinin olamayacağı açık. Bu durumdan çıkış yollarını gösteren ve deneyen muhalif yapıların hedeflemesi, sınıfsal-ekonomik ve siyasal yapının doğru tanımlanması üzerinden istenilen sonuçlar üretilebilir. Her şeyden önce demokrasi mücadelesinin gerçek taşıyıcılarının temel bir özne durumuna yükseldiği ve bu zeminden kitleselleşip siyasallaştığı birleşik bir hat sürgit devam eden bunalımlardan çıkış yolu yaratabilir.

***

Tarihimizde en derin, karmaşık sorunlar yaşadığımız günümüzde, hayal kırıklığı ile karşılaşmamak ve değiştiremeyiz umutsuzluğuna kapılmamak için yaşanan sorunların kaynaklarını bütün yönleriyle bilmek gerekiyor. Kişi,  boş vermiş bir tembellikle sorunlarını aşamaz, ancak kararlı ve doğru bir mücadele hattı ile ayakta kalınır. Kapitalist üretim ilişkilerin içsel devri bunalımları ve Eylül darbesi süreçlerinin büyüyerek biriktirdiği sorunlar bir rastlantı sonucu oluşmadı. Daha yüz yıl öncesinin ekonomik ve siyasi tercihinin, günümüz koşullarının ürettiği özgün aşamalardır yaşananlar. Burjuva düzeni geçmişteki gibi egemenliğini devam ettiriyor. Bugün sömürü ve zor yöntemleri geçmişten daha ağır, daha acımasız. Burjuvazi daha deneyimli ve güçlü. İktidarını sürdürebilmek için etik olmayan bütün yöntemleri uyguluyor. Ahlak dışılığın böylesi göz önünde açıktan yapıldığı günümüzde, namuslu insanlar, alın teriyle yaşayanlar da doğru olanı açıkça haykırmaktan çekinmemelidir.

Artık bu durumun eskisi gibi gitmeyeceği açık. Her geçen gün yoksullaşan, aç kalma sorunuyla yüzleşen, baskıyla her an yüz yüze yaşayan insanlar, emekçiler korkularına rağmen değişimin ateşini kor gibi yüreklerinde taşıyor. Bu derinden gelen birikim egemenleri yeni değişimlere zorluyor. Ya baskı ve zor artarak devam edecek, ya da demokratik bir devlet yapısının kapısı aralanacak. Düşünebilen sağduyulu herkes değişim talebinin gerekliliğiyle, demokrasi ve eşitlik bayrağının ortaklaştırdığı süreçlerden geçip;  halkla, ondan öğrenerek ve onunla gelişerek gerçek kurtuluşa ulaşacaktır.


Konuyla ilişkili diğer makaleler