Sıfır Zam - Sayısız Zulüm !

Sıfır Zam - Sayısız Zulüm !

Altın yatırımıBiz her gün yeniden barbarlığın ve mezhepçi faşizmin kendi sınırlarını zorladığına ve onun yeniden ve yeniden şiddette birbirini aşan katliamlarına şahit olurken, bilim, geçtiğimiz günlerde, bundan yüz yıl önce keskin bir zeka ile teoride var olduğunu ortaya koyan Albert Einstein'ın zaman ve mekan bükülmesini onayladı!  Sömürünün tarih sahnesine çıktığı ilk andan itibaren, sömürenler,  "savaş", "din", "ırk", "vatan", "bayrak" gibi safsatalarla toplumların beynine saldırmaya devam ederken, bilim evrensel olma yolunda tüm milletleri, dinleri, ideolojileri bir kez daha kenara itebildi.

Ülkelerde ve içinde yaşadığımız toplumda nerdeyse bütün yaşam alanları yalanlarla, safsatalarla, dinsel ve siyasal oyunlarla kaplanmış durumda. Sadece bir kaç örnek bunları görebilmek için yeterli. Herkes için "anlam" taşıyan altın piyasasından bir örnek verelim: Türkiye'de iktidarın kilimi haline getirilmiş medyada "altın tavan yaptı, 1 gram altın İstanbul altın borsasında 120 TL oldu!" gibi bir habere rastlarsak, bilmeliyiz ki, altın fiyatını belirleyen hiç bir zaman İstanbul borsası olmamıştır. Yani böyle bir haber koca bir yalandan ibarettir.

Genel olarak ülkedeki borsa işlemlerinin nerdeyse tümü - ve belli başlı tüketim malzemelerinin fiyatları - neo-liberalizmin merkezlerinde, yani New York, Londra, Tokyo, Paris, Frankfurt gibi borsa şehirlerinde belirlenir. Örneğin, Londra borsasında, genişletilmiş bir bilgisayar başında oturan bir "socker", bir kaç tuşa basmak yoluyla, büyük bankalarda bile derin bir krize yol açabilecek, hatta bir ülkenin ekonomisine alt üst edebilecek bir borsa işlemi yapabilir. Dünyanın nabzını elinde tutan büyük borsalarda geçerli kural diye bir sınırlama da yoktur. Dünyanın en kirli oyunları da bu borsalarda oynanır. İç veya dış savaşları bile çoğu zaman borsalardaki gelişmeler belirler. Ve borsaların denetimi giderek yerini boş söylemlere ve propagandalara bırakmıştır. Sermaye sahipleri kendileri için propaganda yapan ve aralıksız yalan söyleyen, son derece ahlaksız ve saldırgan siyasetçileri gündemde - ve gerekirse iktidarda - tutarlar.

"İstanbul borsasında altın fiyatları tavan yaptı!" söylemi de, o halde boş palavradan, ya da desteksiz atıştan başka bir şey değildir. Çünkü altın fiyatı çoktan Zürih borsasında belirlenmiş bulunmaktadır. İstanbul, sadece reaksiyonlar sonucu fiyat belirlemekte, ve, kapitalizmin yasaları gereği, altın ticaretine yalakalık yapmaktadır.

Örnek olarak verdiğimiz altın piyasası göstermektedir ki, Türkiye gibi ülkelerde ekonominin ve siyasetin nerdeyse tamamı yalakalar ve yalancılar tarafından yönetilmektedir. Kıymetli bir maden olan altının yerine ondan daha önemli güncel bir besin maddesi olan ekmeği de koyabilirdik. Aynen altın gibi tahıl borsası da vardır. Petrol borsası, elektronik eşyalar borsası, hatta insan dışkısından gübre yapan ticari ve üretici işletmelerin dahi borsası vardır. Kısaca: tüketim malzemesi olan her maddenin bir borsası ve uluslararası bir bağlantısı, bir ayağı, bir değer ölçüsü vardır.

Bu günlerde hep birlikte Avrupa Merkez Bankası tarafından para borsasında "sıfır faiz" uygulamasına şahit olduk. Bu uygulama, banka tasarrufu sahibi her normal vatandaş için, gelecekte yoksul olmamak için özel sigortalara yatırım yapan her küçük tasarrufçu için bir tür cezai uygulama demektir. Paranızı artık bankada tutmak ile yastık altında tutmak arasında hiç bir fark kalmamıştır. Bu zamana kadar yapılan tasarruflar bir çırpıda tüm değerini kaybetmiş demektir. Avrupa Merkez Bankasının verdiği esas sinyal şudur: para artık sudan ucuz, siz en iyisi parasız bir yaşam için hazır olun ve kalıcı değerlere yatırım yapın: Beton, ev villa arsa, değerli madenler, Lüks eşyalar, hızlı tüketim...İşte bu nedenle olsa gerekir ki, bir yıl önce metrekaresini bine alacağınız bir mesken şimdi üç bine çıkmıştır. Ticaret herşey, para hiç bir şey olmaya başlamıştır. Daha doğrusu: para baskı aracı olarak biçim değiştirmek üzeredir. Yakın gelecekte paranın tamamen ortadan kaldırılması gündeme gelirse şaşırmayalım. Bilmemiz gereken: baskının artacağıdır. Çünkü paranın ortadan kalkması, tüm tüketim sınırlarının da ortadan kalkması anlamına gelecektir.

Sermaye sisteminin çocuğu neo-liberalizmin krizleri gittikçe derinleşmekte, çıkış yolları peş-peşe kapanmaktadır. Bu gidişatın sonu daha fazla dikta rejimler, daha fazla milliyetçi, dinci ırkçı siyasetçiler, daha fazla zorbalık, daha fazla soygun, talan, yalan, daha fazla savaş, açlık ve yoksulluk olacaktır. Bunları önlemenin yolu: barış, kardeşlik, dayanışma ve birliktelik olmalıdır. Milliyeti, dini, etnik ve cinsel ayrımcılığı bir kenara itebilmek, şu an en fazla ezilen insanlar ve toplumlar - örn. savaş mültecileri- ile özdeş taleplerde birleşmektir. Ne zaman ki para da içinde olmak üzere hiç bir baskı aracı insanların dayanışmasını engelleyemez ise, o zaman gidiş yolu düze çevrilebilir.


Konuyla ilişkili diğer makaleler