POLİTİKA’DAN GEÇMİŞ HAFTAYA BAKIŞ 23.07-29.07.2018

POLİTİKA’DAN GEÇMİŞ HAFTAYA BAKIŞ 23.07-29.07.2018

POLİTİKA’DAN GEÇMİŞ HAFTAYA BAKIŞ 23.07-29.07.2018

BRİCS ZİRVESİ VE TÜRKİYE

Sarayın başı Erdoğan geçtiğimiz günlerde Güney Afrika Cumhuriyeti’nde düzenlenen BRİCS ülkeleri (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) zirvesine İslam Kalkınma Örgütü adına temsilci ve gözlemci olarak katıldı.

Erdoğan, zirve esnasında ÇHC Devlet Başkanı Cinping ve Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Putin ile ikili görüşmeler gerçekleştirdi. Görüşülen ve kamuoyu ile ayrıntısı paylaşılmayan konulardan bir tanesi Türkiye’nin BRİCS’e katılması diğeri ise ülkeler arası görüşmeler ve ABD NATO ilişkileri idi.

Türkiye Çin ve Rusya ile yüksek hacımda olmak üzere askeri, nükleer, sanayii ve finansal konularda yeni anlaşmaların ön görüşmelerini tamamladı. Projeler kabarık. Çin ve Rusya, Türkiye’nin ABD ve NATO ile olan çıkar çelişkilerinden yararlanarak Türkiye’ye bu alanlarda destek vererek bir yandan Türkiye’nin müttefikleri ile ilişkilerinin gerginleşmesine katkıda bulunmak istiyor. Çin ve Rusya diğer BRİCS üyelerini de Türkiye’ye yatırım yapmaya teşvik ediyor.

Diğer yandan BRİCS ülkelerinin pazar olarak Türkiye açısından önemi büyük. Özellikle ithalat ve ihracat arasındaki cari açığı kapatmak için Türkiye’nin bu pazarlara açılarak ihracat yapması önemli bir etmen. Onun için Rusya, Güney Afrika ve Brezilya ile yeni anlaşmalar imzaladılar. Çin’e ise özellikle yarı mamul ürünler ihraç etme ve ortak projeler gerçekleştirme konularında görüşmeler yapılıyor. Türkiye ayrıca ÇHC vatandaşları için ilgi çeken bir turizm ülkesi. Türkiye ÇHC’den senede bir milyondan başlayarak kısa zamanda 10-12 milyona çıkacak bir turist akımı peşinde. Türkiye, ÇHC ile Avrupa arasında yürüyen ticarette de lojistik ortak olmak için büyük çaba sarfediyor.

Rusya ile ilişkilerinde, BDT (Bağımsız Devletler Topluluğu) pazarını hedefleyen Türkiye, aynı zamanda Orta Asya’daki BDT ülkeleri ve Rusya’nın Kafkas, Ural ve Altay Özerk Cumhuriyetleri ile daha yakın siyasi ilişkiler kurma peşinde. Rusya bu çabaların ne denli farkında ise ÇHC yönetimi de Türkiye’nin sözde “Doğu Türkistan” konusundaki kirli emellerinin de farkında. Onun için bu konular karşılıklı ilişkilerde sürekli bir sorun olmaya devam ediyor ve edecek.

Rusya ve Çin ise uluslararası politik dengeler ve blokların hesaplaşması açısından Türkiye’yi bir piyon olarak kullanma amacından vaz geçmeyecekleri için bu gel-gitli ilişkiyi sürdürmekte kararlılar.

Önümüzdeki dönemde ABD ve AB üyesi emperyalist devletler Türkiye’yi çeşitli ambargolar ile caydırmak istemeye devam edecek, Çin ve Rusya da ateşe körükle gider misali Türkiye ile ilişkilerini geliştirmeye devam edecekler.

Kanal İstanbul Projesi’nin 25 milyar Dolar karşılığında bir Çin devlet ortaklıklı şirket tarafından “Yap İşlet Devret” modeli temelinde kabul edildiği ve ön görüşmelerin sonuçlanma aşamasına geldiği BRİCS Zirvesi’nden gelen dedikodular arasında.

işin bir diğer yanı daha var. Rusya ve Çin ve kısmen Hindistan, Türkiye’de lisanslı üretim yapacak uzay, hava ve savaş araçları üretme anlaşmaları imzaladıkları yüksek sesle dile getirilen dedikodular arasında yer alıyor. Türkiye ile Rusya arasında sadece S400 alımları değil, muhtelif savaş araçlarının Türkiye’de lisanslı üretiminde somut adımların sonuç aşamasına vardığı konuşuluyor. Böylece Türkiye belki motor bulamadığı içi seri üretimine geçemediği Altay Tankı projesini de yaşama geçirebilecek duruma gelecek. Çin ile de özellikle hava savunma ve uzay sistemleri alanında oldukça ilerleme sağlandığı söyleniyor.

Bu gelişmeler eğer gerçekse ve gerçekleşirse, Çin ile Türkiye arasında sağlandığı söylenen 3,5 milyar dolarlık finans anlaşması devede kulak olarak kalacak ve asıl finanasal hacim bu miktarın belki de 20 katına ulaşacaktır.

Türkiye’deki iflah olmaz kemalist ekonomik kalemler Türkiye ekonomik olarak battı batıyor feryatlarında bulunadursun, Türkiye bu olanakları doğru değerlendirirse bir yandan ABD ve NATO üyesi emperyalist ülkelerin kucağında eskisi kadar oturmaya devam etmeyecek, iki minare arasında beynamaz olacak ve diğer yandan da ülkede ciddi istihdam olanakları oluşacak ve ekonomik krizin aşılmasında kendi çıkarları temelinde taze bir kan sağlanmış olacaktır. Evet, bırakın batma tehlikesini, Türkiye zaten ekonomik olarak batmış durumda. Önemli olan sınıfın penceresinden bu gelişmelerin nasıl değerlendirileceğidir.

Bütün bu gelişmeler karşısında Türkiye ilerici ve devrimci güçlerinin ve de özellikle sosyalist ve komünistlerin yaklaşımı nasıldır, nasıl bir bakış açısı geliştirirler, nasıl değerlendirirler? Bu konuyu tartışmaya açmak ve görüşleri bu sayfalarda yayınlamak istiyoruz. Bu konulardaki görüşlerinizi YORUM bölümüne yazabilirsiniz. Biz de bu tartışmaya katılacağız.

Bültenimizin bir dahaki sayısında hem bu konuda ortaklaşılabilinen görüşleri paylaşmak hem de böyle bir gelişmenin işçi sınıfı, emekçiler ve yoksullar üzerindeki etkilerine yer ayırmak istiyoruz.


Konuyla ilişkili diğer makaleler