POLİTİKA’DAN GEÇMİŞ HAFTAYA BAKIŞ 20.05-26.05.2019
AÇLIK GREVLERİ VE ÖLÜM ORUÇLARI SONLANDI
Kuşkusuz hem geçen haftanın hem de yeni haftanın Türkiye açısından en önemli ve kritik gelişmelerinden biri PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın avukatları ile yaptığı görüşme ve gelen çağrı oldu.
Avukatların 22 Mayıs’ta Öcalan ile yaptıkları görüşmenin sonuçları 4 gün sonra 26 Mayıs tarihinde açıklandı. Öcalan açıklamasında “açlık grevi ve ölüm orucu eylemlerinin amacının hasıl olduğunu” belirterek eylemin bırakılması çağrısı yaptı. 4 gündür görüşmelerle zaten çağrının içeriğinden haberdar olan direnişçiler ise resmi açıklamanın ardından eylemi sonlandırdı. Leyla Güven’in açıklaması ve Diyarbakır’da eylemi sürdüren milletvekilleri tarafından okundu. Eylemini sonlandıran herkes, “Eylemin amacına ulaştığını açlık grevini sonlandırdığını ancak tecride karşı mücadeleye devam edeceğini” dile getirdi. Öcalan da seçime kadar, siyasi çevrelerin neler yapacağının netleşeceğine işaret ederek, aslında tecridin tümden kırılmadığının altını çizdi. Yine Leyla Güven’in açıklamasında bundan sonraki sorumluluk demokratik siyaset öznelerine yüklendi. Eylemin bitmesiyle birlikte hastanelere kaldırılan direnişçilerin kimi yerlerde asker ve polis saldırısına uğradığı, kimi yerlerde direnişçilerin kelepçe ile tedaviye zorlandığı gibi haberler gelmeye başladı. TTB ve SES süreci yakından takip ettiğini belirtirken, HDP tedavi sürecini takip etmek için kriz masası oluşturdu.
AÇLIK GREVLERİ VE BURJUVA BASINI
Avukatların ve ardından eylemcilerin açıklamaları son derece kritik olmasına rağmen ana akım görsel medya ilk etapta açıklamaları görmezden geldi. Akşam haber bültenlerinde ise açlık grevi eyleminin sonuçlandırılmış olması ön plana çıkarılarak, eylemin bitirilmesi Öcalan çağırısına dayandırıldı. Ancak yazılı medya açısından haberin epey yayıldığı belirtilebilir. Bugün çıkan gazetelerde de 2013-2015 yıllarındaki gibi Öcalan’ın açıklamaları ve gelişmeler manşetlere taşınmasa bile, bazı gazeteler açlık grevinin bitirilmesini ilk sayfalarından gördü. Birgün ve Cumhuriyet gelişmeyi “Açlık grevleri bitti” başlığı ile ilk sayfalardan duyururken, Sözcü Gazetesi saldırgan bir dil ile, “Apo PKK’yı İmralı’dan yönetmeye yine başladı” başlığı ile provokatif bir haberi ilk sayfadan gördü. Cem Küçük, Süleyman Özışık gibi AKP’ye angaje saldırgan yazarlar da dün yapılan açıklamayı gündemine alıp yazı yazan kalemler olurken, Yeni Çağ ve Aydınlık gibi çevrelerden de yapılan görüşmeye muhalefet seslerini yükselten yazarlar var. Görüşme ve sonuçları ile ilgili medyada ilk göze çarpan şey, negatif ve tahrik dili yüksek bir atmosferin varlığıdır.
ÖCALAN’IN AÇIKLAMASININ ETKİLERİ
Öcalan’ın 22 Mayıs tarihinde yaptığı görüşmedeki açıklamalarında işaret ettiği en önemli noktalardan birinin siyasi çevrelerin bundan sonraki tutumlarının ne olacağı ve ilgili çevrelerin tutumlarının 30-40 gün içinde netleşeceğine ilişkin tespiti oldu. Aslında Öcalan 23 Haziran’da yapılacak olan İstanbul seçim sürecindeki ilgili çevrelerin tutumlarına işaret etti. Aynı zamanda TC devleti tarafından verilen sözlere İstanbul seçimlerinden sonra ne kadar bağlı kalınacağına vurgu yaptı. Öcalan bu kesimlere yaptığı çağrılara ve yarattığı beklentiye ilk dolaylı mesaj ve cevap CHP’den geldi. Daha önce Kürtçe’nin herhangi bir şekilde gündeme gelmesini “ülkenin bölünmesi” olarak nitelendiren CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Kürtçe’nin yasal olarak kullanılması, öğrenilmesi, okutulması konusu tamamen yasal bir düzenleme ve bu yasal düzenlemenin de yapılması gerekiyor. Nerede yapılacak? Parlamentoda yapılacak. Buna uygun bir zemin oluşabilirse inanıyorum ki bütün parlamenterler de buna ‘Evet’ diyeceklerdir” açıklamasında bulundu. Kılıçdaroğlu’nun açıklaması Kürtçe ile sınırlı bir iyileştirmeyi içerse de önemli bir adım olarak değerlendirilebilir.
İSTANBUL SEÇİMLERİ
İstanbul seçimleri ile ilgili tartışmalar ve gelişmeler ise sürüyor. AK Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım, "CHP adayı mağdurmuş. Bir mağdur varsa benim. Bizim oylarımız çalındı. Kim mağdur etti bizi? İşini düzgün yapmayan seçim kurulu başkanları mağdur etti" dedi. Ekrem İmamoğlu ise Bayram tatilinin seçim çalışmaları için değerlendirilmesini isteyerek, “Ramazan Bayramı uzun bir tatil. Tatilinizi demokrasi mücadelenizi unutmayarak geçirin. Bayramdan sonra herkes evine dönmüş mü takip edin" dedi. Erdoğan ise yaptığı açıklamada İstanbul’da 2 milyon 300 bin üyeye sahip olduklarını belirterek, “Üyelerimiz sahada çalışsın. Bir üye, yanında iki oy daha getirsin, mesele bitti. 'Üyeyim ama çalışmıyorum' olmaz. Kanuna aykırı sandık kurulu başkanları tarafından yönetilen sandıklarda, 212 binden fazla oy şüpheli hale gelmiştir. Geçmiş seçimlerde ne olduğunu bilemeyiz, ancak 23 Haziran'da ve sonraki seçimlerde bir daha benzerlerini yaşamamak için çok daha dikkatli olacağız” açıklamalarında bulundu. Bu arada AKP medyası ise 27 Mayıs’ın yıl dönümü vesilesiyle darbe meselesini ön plana çıkaran ve Erdoğan’ın “Türkiye güçlü oldukça kimse bu ülkede darbe yapamaz” sözleri sürmanşete ya da manşetlere çekildi. Bu arada Erdoğan İstanbul’da üs kurarak Belediye Başkanlığı seçimleri için sanki kendisi adaymış gibi geceli gündüzlü bir seçim kampanyası yürütmektedir. Bu da İstanbul seçimlerinin iktidar için ne denli önem taşıdığına işaret etmektedir. Erdoğan’ın “İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder” sözünü tekrar hatırlayalım ve MHP destekli AKP-Saray rejiminin İstanbul seçimini kaybetmesi için işçi ve emekçiler arasında çalışmalarımızı bu bilinçle yürütelim.
BÖLGE’DE DURUM
Bölgede ciddi bir hareketlilik var. İran iki gün önce Amerika’yı “herhangi bir aptallık yaparsan gemilerini batırırız” tehdidinde bulundu. Amerika’nın bölgeye asker gönderme arayışları ve tartışmaları sürüyor. Irak Cumhurbaşkanı Berhem Salih ile İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif’in Türkiye de dahil bazı ülkelerde diplomatik girişimler sürdürdüğü bilgisi geliyor. Ayrıca iki ismin yaptığı görüşmeden, "savaşın engellenmesi ve bölgede tansiyonun düşürülmesi" gibi resmi bir gündem açıklandı. İdlib gündemi de sıcaklığını koruyor. Rusya’nın Suriye’deki Tarafları Uzlaştırma Merkezi Başkanı Tuğgeneral Viktor Kupçişin, İdlib’deki gerilimi azaltma bölgesinden Heyet Tahrir Şam (eski adıyla El Nusra Cephesi) grubundan 200’den fazla militanın zırhlı araçlarla Suriye ordusunun Hama’nın El-Hayrat ve Mgayr yerleşimlerinin yakınındaki mevzilerine saldırı düzenlediğini, saldırının püskürtülerek 50 militanın öldürüldüğünü açıkladı. Bu açıklamadan kısa süre sonra Reuters, Türkiye’nin İdlib’deki “muhaliflere” silah gönderdiğini duyurdu. Reuters ajansına konuşan bir muhalif ve bir görgü tanığı tarafından aktarılanlara göre, Hama'nın kuzeyindeki üsse gece yarısı bir Türk konvoyu geldi. Muhaliflerin üst düzey temsilcileri tarafından Cumartesi günü yapılan açıklamada, Türkiye'nin sözkonusu desteğiyle Suriye ordusunun İdlib'e düzenleyeceği büyük çaplı saldırıyı püskürtmenin amaçlandığı kaydedildi. Bütün bu gelişmelerden sonra Suriye ordusunun İdlib’in kuzeybatısına doğru ilerleyişinde kritik bir öneme sahip olan Kefr Nebude kasabası El Kaide yapılanması olan Heyet Tahrir Şam üyelerinin elinden geri alındığı belirtiliyor.