POLİTİKA’DAN GEÇMİŞ HAFTAYA BAKIŞ 12.10.-18.10.2020

POLİTİKA’DAN GEÇMİŞ HAFTAYA BAKIŞ 12.10.-18.10.2020

POLİTİKA’DAN GEÇMİŞ HAFTAYA BAKIŞ 12.10.-18.10.2020

AZERBAYCAN'DA VE AKDENİZ'DE ARADIĞINI BULAMAMAK

TC Devleti içinde bulunduğu ekonomik ve siyasal krizden kaynaklı olarak, ülke içinde "birlik ve beraberliği" sağlamak amacıyla kamuoyunun dikkatlerini dışarıya çevirerek "kahramanlık efsaneleri" ve "başarı destanları" yazmaya çalışıyor. Bu yeni bir olgu değil. Özellikle AKP ve MHP tabanında ayrılma ve kaymalar oluşmasıyla tekrar öne çıkarıldı. AKP ve MHP'ye oy veren tabanın tekrar uyumlaştırılmasını hedefleyen bu adımlar aynı zamanda gücünü aşan maceralara kapı aralıyor.

Konunun bir diğer yanı da, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik çıkmazın aşılması için sömürgeci emperyal yöntemler geliştirme amaçları. Bu şekilde kendilerine yeni pazarlar yaratarak veya yöneldikleri ülkelerdeki doğal kaynaklardan nemalanarak içerdeki ekonomik sorunların çözümünü kolaylaştıracaklarını zannediyorlar. Dikkat ederseniz, yöneldikleri tüm ülkeler başta petrol ve doğalgaz olmak üzere önemli rezervlere sahip ülkelerdir. Bu ülkeleri aynı zamanda yarattıkları yıkım sonrası yapı ve inşaat alanında ama aynı zamanda temel besin maddelerinden tutun da tekstil ve giyimin diğer alanlarına kadar bakir bir pazar olarak görüyorlar.

Irak, Suriye, Libya ve Azerbaycan-Ermenistan çelişkilerinden yeteri kadar güç alamadıklarını düşünmüş olmalılar ki, son günlerde geri çekildikleri Akdeniz'de doğal gaz sondajı yapma projelerine yeniden hız kazandırdılar. O da yetmedi Karadeniz'de sözde sondaj yaparak buldukları doğal gaz rezervinin kapasitesini artırdılar. CB Erdoğan bunu duyurmak için geçtiğimiz Cumartesi günü Karadeniz'e götürülen sondaj gemisinde basın toplantısı düzenlemeyi gerekli gördü.

Bu tür senaryo ve hamlelerin AKP ve MHP'ye oy veren taban içinde karşılık bulmadığını iddia etmek yanlış olur. Karşılık buluyor ki bu yöntemleri uygulamaya devam ediyorlar.

Azerbaycan ile Ermenistan arasında Dağlık Karabağ sebebiyle tekrar alevlenen çatışmalarda Türkiye'nin gereken maddi ve askeri olanaklarını seferber ederek Azerbaycan'ı desteklemesi ve adeta savaşı geliştirmesi konusunda teşvik etmesi ayrı bir olgu. Buna paralel olarak Türkiye'nin tüm illerinde aynı zamanda Azerbaycan ulusal bayraklarının sokaklarda ve dükkanlarda satışının kampanya halinde yürütülmesi bir tesadüf olmasa gerek.

MHP'nin Büyük Turan projesi AKP'nin de projesi haline gelmiş durumda. Türkiye ile sınırı olmayan Azerbaycan'a sınır yaratmak için Ermenistan'ın aradan çıkarılması, ondan sonra da Azerbaycan üzerinden Kazakistan'dan başlamak üzere Çin sınırında olan Kırgızistan'a kadar "Müslüman-Türk Dünyasına" ulaşılması hayali tabanlarında karşılık bulabiliyor olabilir. Bırakın böyle bir hayali gerçekleştirmeye yeltenmeyi, düşünmenin dahi "dost" Rusya ile ilişkileri ne hale getireceğini ön görmemek için körün körü olmak gerekir. Demek ki hiç bir gerçekçi yanı olmayan bu hayal sadece ve sadece kendi tabanlarını konsolide edilmek için kullanılıyor. Neki, bu senaryoların onlara uzun vadede hiç bir getirisi olmayacak. Bugün kandırdıklarını zannettikleri o tabanları ekonomik koşulların daha da kötüleşmesi ile günün birinde "sizin bu yalanlarınıza ve hayallerinize karnımız tok" diyecekler. Bu da onların siyasal olarak da tam iflaslarını beraberinde getirecektir.

 

HDP'YE YÖNELİK OPERASYON NEDEN?

Yazının sonunda söyleyeceğimizi baştan ifade edelim. Tek bir amaçları var: HDP'yi önce dağıtmak ve yok etmek! Bu mümkün mü? Hayır! Bir dönem sonraki seçimler ister erken, isterse de zamanında olsun, HDP'den kurtulmak istiyorlar. MHP destekli AKP Saray Rejimi'nin baş aşağı gitmesi onlar açısından bunu gerektiriyor.

HDP'yi kapatabilirler de, hatta HDP'nin yerine yeniden kurulacak bir partinin seçimlere katılmasını yasalarda düzenlemeler yaparak engelleyebilirler de. Bu amaçla HDP'yi şimdi değil de ön görecekleri seçimlerden kısa bir süre önce yasaklayıp yeni kurulacak olan partinin yasal mevzuat bahane edilerek seçimlere katılmasını engelleyebilirler.

Ancak, tüm bunlar nafile. HDP'nin bugün 6 milyon olan, bu baskılar ve anti-demokratik uygulamalar böyle devam ederse 10-12 milyona çıkabilecek oy sayısını engelleyemeyecek. HDP olmasa farklı bir parti olsa da bu böyle olacak. Hiç bir parti olmasa da bugün HDP'yi taşıyan güçlerin oluşturacağı seçim stratejisi benzer bir sonuca ulaşmayı sağlayacak. Bilinmesi gerekir ki, yaratılan ve yaratılacak olan seçmen potansiyeli sadece üç harfli bir partinin adına bağlı değil, üstlendiği misyon tarafından belirlenmektedir. Bu da Demokrasi Cephesi oluşumudur. Bunu bildikleri için Altan Tan gibi adamlar vasıtasıyla bugün HDP'nin ve genel olarak Demokrasi Cephesi'nin tabanını bölmeye çalışıyorlar. Ancak bu da tutmayacak bir hesaptır. Çünkü Demokrasi Cephesi sadece seçimlere endeksli bir parlamenter mücadele değil, çok daha kapsamlı olarak parlamenter mücadele ile parlamento dışı mücadelenin odaklandığı bir bileşimdir. Seçim oyunları, ellerinde bulundurdukları yasa yapıcı olanaklar ve devletin baskı aygıtlarının hizmetlerinde olması gibi araçlarla akibetlerini önleyemeyeceklerini mücadelenin geliştiği süreçte anlayacaklardır.


Konuyla ilişkili diğer makaleler