Newroz Ateşi ve Gençlik

Newroz Ateşi ve Gençlik

“Büyük dev” uyandı derin uykudan! Cemreler düştü; sırasıyla havaya, suya ve toprağa. Bahar, yavaş yavaş sıcaklığını hissettiriyor. Doğa içinde olduğu değişimi ve doğurganlığı ortaya seriyor. Her taraf cıvıl cıvıl, kuş sesi, meleyen kuzular, etrafta uçuşan kelebekler, rengarenk açan çiçekler, şakırdayan suyun uğultusu ve insanların hareketliliği…

Kürdistan, kadim bir topraktır. Sanayi girmediği için suyunun içimine, havasının teneffüsüne ve ekmeğinin tadına doyulmuyor. Doğa, insanlığın en büyük zenginliğidir, en değerli hazinesidir. Doğamızı korumalıyız; toprağıyla, suyuyla, havasıyla, bitkisiyle ve canlılarıyla.

Newroz Piroz BeBugün coğrafyamızın her karış toprağında, direniş kokuyor. Uzakta gördüğümüz her insan, bize gerillayı hatırlatıyor. Dağların, tepelerin eteklerinde ve geçitlerde çok eskilerden kalma kişilerin vurulduğu taş yığınakları vardır. Çoğunlukla o kişiler ya kaçakçılıktan ya da namus için vurulduğu söylenirdi. Kırda gezerken arkadaşım gerillanın buralara ilk ayak basmasının halkta yarattığı heyecandan söz açtı. Karşımızdaki dağın heybetiyle yüz yüze durarak oturup bir nefes aldık. Dağarcığımızda taşıdığımız köy çökeliğinden hazırlanmış katmerleri önümüze koyduk.

Doğanın bereketine ve güzelliğine doyum olmuyor. Yaşamımda bir türlü doyamadım; yarenin aşkına, yoldaşlığın sıcaklığına ve okumanın zevkine. Ve hepimizin ortak özlemidir; yazın deniz sahillerinde doyasıya tatil yapmak, yaylalarda konaklamak, yeryüzünü rahatlıkla dolaşabilmek, her halktan emekçilerle ve gençlerle tanışmak.

Baharın Kürdistan’a gelişi bir başkadır. Newroz ateşi, direnişlerle, halaylarla, analarımızın zılgıtlarıyla ve her tarafı bir çiçek bahçesine dönüştüren Ortadoğu halklarının ulusal renkleri ‘kesk û sor û zer’le (sarı, kırmızı, yeşil) ile anlam kazanıyor. Dağların ve tepelerin doruklarında Newroz ateşi yanıyor.

Binlerce yıllık tarihiyle, efsanevi ruhuyla Newroz, Kürdistan’ın Özgürlük mücadelesine güç katıyor. Geçenlerde İzmir’de hevallerle birlikteydik. Herkes derin duygulara dalmış, sessizlik çökmüştü mekana. Bulgar göçmeni Emel Heval mırıltıyla, “Ege denizi kararınca, dağlar uykuya dalar. Yine ıssız ovalarda, isyan ateşi yanar.” gecenin sessizliğini bozdu. Şerwan, “Arkadaşlar, hep birlikte söyleyelim bu güzel Yunanistan işçi marşını” deyince amatör bir koro olduk ve ardından da Berfin’in başlattığı “Gewer’e Gewer’e” şarkısını söyledik. Gençler olarak farklı ulusal kimliğe sahip arkadaşlarla bir araya geldiğimizde aklıma gelen ilk şey, “Kobanê Direnişi” oluyor. Kobane hepimizin yüreğine kazındı. Dünyanın en ücra köşelerinden kalkıp gelen ve onların can vermelerine yol açan itki neydi? Kürdistan için ölümü göze alarak yola çıkmak ne demek? Kolay bir şey mi? Bu itki, gençliğin yüreğindeki ateştir. Halklara karşı duyulan kardeşlik duygusudur, mücadele kararlılığıdır.

İlerici, devrimci ve özgür gençlik olarak dünyanın başka yerlerinden kalkarak Kobanê için direnişe katılan ve canını esirgemeyen o yürekli gençlerin anılarını unutmayacağız. Unutmakla kalmayacağız ve aynı zamanda yaşatacağız da. Nasıl mı? Nasıl ki, hep birlikte ve yürekten söylediysek İşçi Marşı’nı ve Gewer’e Gewer’e şarkısını, hep birlikte yakmalıyız Newroz ateşini; dağların doruklarında, ıssız ovalarda, üniversitelerde, alanlarda ve fabrikalarda. Direniş ruhu, Newroz ateşiyle Türkiye ve Kürdistan topraklarını sarmalıdır. Bunun için biz İlerici Devrimci Gençliğe tarihi bir rol düşmektedir. Rolümüzü doğru oynamak, yarınlarımızın garantisi olacaktır.

Zalim Dehak’a karşı Demirci Kawa’nın başlattığı direnişin bir balyoz darbesiyle zafere ulaşmasıyla başlayan Newroz’un günümüzdeki içeriğini ulusal kimlik, ekoloji, eşitlik, özgür yaşam, demokratik özerklik için verilen mücadele dolduruyor.

Sömürgeci anlayış ve kapitalist sistem, gençliğe yoz, gerici ve köleci bir anlayışla yaklaşıyor. Eğitimöğretimi gericileştirerek Türk-İslam Senteziyle yetişen ‘tekçi’ bireyler yetiştirmek istiyor. Biz gençliği fuhuşa, uyuşturucuya ve tüketim çılgınlığına çekerek düşünmeyen, sorgulamayan, karamsar, pasif ve apolitik bir gençlik hedefleniyor. Oysa gerek biz Kürdistan gençliği gerekse Türkiye devrimci gençliği, bu dayatmaları başından reddettik. Özgürlükçü mücadele ruhuyla direndik. Mücadelemizi sonuna kadar götüreceğiz.

Sömürüye karşı fabrikalarda birlikte mücadele etmek, işçiler olarak temel şiarımızdır. Hangi ulustan, dinden, dilden, cinsiyetten ve şehirden olursak olalım, sömürüyü iliklerimizde hissediyoruz. Egemen gücün, burjuvazinin yasaları, kuralları ve zorbalığı hepimizi ilgilendiriyor. Hepimiz beraber sömürülüyoruz, eziliyoruz, aşağılanıyoruz. Tek başına mücadeleyle tek bir hak elde edilmiyor. Ya hep birlikte, ya da hiç birimiz! Örgütlenmekten, sendikalaşmaktan ve “sınıf mücadelesi” vermekten başka bir çıkış yolu görünmüyor.

Faili meçhul bir cinayete kurban giden büyük öykü yazarı Sabahattin Ali’nin sözleriyle, “Dağlarına bahar gelmiş memleketimin!” ‘Ateşin çocukları’ olarak biz gençliğe görev düşüyor; özgürlük için örgütlü gücümüzü geliştirmek, çelik disiplinli ve bilinçli savaşkan kadrolar yaratarak mücadeleyi yükseltmek. Ortadoğu halklarının özgürlük çığlığı Newroz’u, bu duyguyla kutluyoruz.

Cêjna Newroz Pîroz Be!


Konuyla ilişkili diğer makaleler