Newroz’dan 1 Mayıs’a...

Newroz’dan 1 Mayıs’a...

1 MayısBu ülkenin yiğit insanları, güzel bir yaşam uğruna sarp kayalıklardan fışkıran akarsu gibi çıktılar alanlara. Onlarca koldan yürüdüler. Sert zeminlerde gümbür gümbür akarak Kızıldere’de sel oldular. Vartinik’te ser verdiler, sır vermediler. Kobanê’de evrenselleştiler. Newrozlarda tutuşarak yandılar. ‘Kesilmesine ferman buyrulan’ anadilleri için, Amed zindanında işkenceye yattılar. İşçi tulumlarıyla yürüdüler Taksim’e. Her dilden ve her renkten halay çektiler, hasretimizi haykırdılar.

Mücadele çok acımasız, yol ise çok uzun!

Bu yolun bir sonu, bu emeğin bir karşılığı olmayacak mı? Mutlaka olacak. O zaman ne yapmalı? Dünün acı deneyimleri göz önüne alınarak ortak noktalarda birleşmelidir. Hitler faşizmini yaşayan şair-yazar Bertolt Brecht‘in “Faşizme karşı birleşmeyenler, faşizmin zindanlarında buluşurlar!” sözü sizi hiç düşündürmüyor mu? Ülkemizin son 40 yılının acı bilançosundan nasıl bir ders çıkarılmalı?

1 Mayıs, geliyor! Onu karşılamaya, kitlesel kutlamaya hazır mıyız? İşçi sınıfının tarihine kan ile yazılan 1 Mayıs, uluslar arası işçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele günüdür.

Bir çelik zincirin kalın halkaları gibi birbirine eklenir insanlığın kurtuluşuna giden yolun dönüm noktaları. Tarihi yapan, halk kitleleridir, milyonlardır, sessiz çoğunluktur. Kitle hareketlerinin, halk hareketlerinin içinde büyük rol oynayan liderler ve öncü güçler, sadece bir adım önde yürür. ”Kitlelerle birlikte, kitlelerin önünde”! Pusula budur. Bu, kitle bağı denilen canlı ilişkidir. Öncü politik örgüt ve onun bağrından çıkan “kitle ile öncü”yü buluşturan et ile kemik gibi birbirinden kopmaz ilişkilerle bağlayan liderlerin rolü asla inkar edilemez.

Tarihi boyunca başından bugüne işçi sınıfını bilinçlendiren, örgütleyen, DİSK’i (Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu) kurarak demokratik kitle ve sınıf sendikacılığını yaşama geçiren, kitlesel 1 Mayıs kutlamalarının 1924 yılında yasaklanmasının ardından 1976’da yasak zincirinin kırılarak yeniden kutlanması TKP’nin öncülüğünde gerçekleşmiştir. Gerek Türkiye’de gerekse dünyada TKP’yi, Mustafa Suphi’yi ve İsmail Bilen’i tanımayan yoktur. İnsanlığın nihai kurtuluşunu müjdeleyen, sömürünün ortadan kaldırılması için mücadele veren her militan onları tanır, saygı duyar.

Bugün bizler, onların yarattığı değerler ile yürüyoruz. En kitlesel, en coşkulu 1 Mayıs kutlamaları, 1976-1980 yılları arasında yapılan kutlamalardır. Burada 1976 1 mayısının örgütleyicilerinden olan ama bu görkemli kutlamayı göremeden 11 nisan’da aramızdan ayrılan DİSK Genel Sekreteri İbrahim Güzelce’yi anmalıyım. Kutlamalar, DİSK’in öncülüğünde yapıldı. Organizasyonda ve çalışmalarda DİSK üyeleri aktif rol alarak görevlerini hakkıyla yerine getirdiler. Yaşamıyla, kişiliğiyle ve aktif mücadelesiyle işçilerin, emekçilerin ve ilericilerin güvenini kazanan DİSK’in kurucusu ve Genel Başkanı Kemal Türkler, işçi sınıfının, demokrasi mücadelesinin ve anti-faşist kitle direnişlerinin ve 1 Mayıs kutlamalarının sembolü ve önderiydi. Emekçi kitleler ile kurduğu güçlü sınıf bağından ve bu yiğit kişiliğinden dolayı sermaye sınıfı O’ndan korkuyordu. Kapitalizmin bütün saldırılarına yiğitçe göğüs geren Türkiye işçi sınıfının büyük önderi Kemal Türkler, “Üretim, işçi sınıfının ellerindedir. Faşizme karşı mücadelede en ufak bir tereddüt, geri adım demektir.” diyerek mücadele kararlılığını, işçi sınıfına olan güvenini, demokrasiye ve “güneşli bir dünya”ya olan inanmışlığını dile getiriyordu. 22 Temmuz 1980 günü sabahı sermayenin (kapitalizmin) uşağı eli kanlı cellatları tarafından alçakça katledilmesine işçiler şalterleri indirerek “Genel Grev-Genel Direniş” ile yaşam durmuş adeta ‘felç’ olmuştur. Bir milyonu aşkın işçi, genç, kadın ve demokrat insan cenazesinde buluşarak Kemal TÜRKLER’e sahip çıkmıştır.

O dönemde Türkiye ilerici, yurtsever, devrimci gençliğinin örgütü İGD (İlerici Gençler Derneği), işçi sınıfımızla kurduğu aktif politik bağlarla 1 Mayıs’ların örgütlenmesine’ güvenliğin sağlanmasına ve görkemli kutlanmasına yaygın ve aktif yer almıştır. 1 Mayıs kutlamalarına bir ‘ana’ ruhu katan “Kırmızı Çatkılı Kadınlar” olarak da bilinen İKD’lilerin (İlerici Kadınlar Derneği) çalışmaları, günümüzdeki ilerici, devrimci, yurtsever ve özgür kadınları esinlendirmiştir. Trakya kadınlarını Anadolu ve Mezopotamya kadınlarıyla buluşturan İKD Genel Başkanı Bakiye Beria Onger, halkların kardeşliğinde ve ilerici kadın hareketinde sembolleşerek hepimizin yüreğine gömülmüştür.

1977’de “Kanlı 1 Mayıs”ında yitirdiğimiz 34 işçi kardeşimizi unutmayacağız. Onların anılarını kitlesel 1 Mayıs’ların kutlanması için sonuna kadar mücadele ederek yaşatmakla sorumluyuz.

Bugünün özgün koşulları var. Kürt özgürlük ve demokrasi hareketi, gelişmiş ve güçlüdür. “Çözüm süreci” sürüyor. Devlet ile PKK arasındaki müzakere sonuçlanmış değil. Nasıl sonuçlanacağını şimdiden hiç bir kimse tahmin edemiyor. AKP iktidarının devreye soktuğu “Yeni Güvenlik Yasası” ile her taraf toz-duman. Ülkenin üzerindeki karanlık sis perdesi kalınlaşıyor. Devlet, hükümet, Genel Kurmay ve onların sırtını dayadığı sermaye sınıfı, kenetlenmiş durumda. Çok sıkı bir işbirliği içinde çalışıyorlar.

Egemen sınıf burjuvazi bütün güçleriyle halklarımızı ve işçi sınıfımızı açlıkla ve sopa ile ‘terbiye’ etmek istiyor. Yürüttükleri ekonomik politikalarının sonucunda büyük bir krizin geldiğini şimdiden hissetmekteler. Krizin faturasını işçilere, ilericilere ve Kürt halkına dayatmak istiyorlar. Güvenliği için şimdiden tedbir alıyorlar. Buna meşruiyet kazandırmak için provokasyon düzenliyor. Yani ‘çalacakları minareye’ kılıf hazırlıyorlar. Tıpkı1886 yılında ABD’nin Chicago kentinde 8 saatlik iş günü için greve giden işçilerin üzerine ateş açılarak katliamın yapılması, işçi önderlerinden Albert Parsons, August Spies, Adolph Fischer ve George Engel’in düzmece bir mahkeme kararıyla idam edilmeleri gibi.

Adını ve şanını o günkü tarihten alıyor, 1 Mayıs. Görüldüğü gibi ABD’de, Türkiye’de ve çoğu ülkelerde kanla yazılmıştır. Kan ile elde edilen bir kazanım ve yazılan bir tarih, unutulur mu? Başkaları için bir şey demek bize düşmez ama Türkiye işçi sınıfı, tarihine sahip çıkacaktır.

2015 1 Mayıs’ı, özüne ve mücadele geleneğine yaraşır olmalıdır. İşçilerin tatile gitmediği, ekonomik taleplerle birlikte sosyal ve politik talepler haykırarak kutlanmalıdır. Bunun içinde yapılması gerekenler var. Her şeyden önce Türkiye işçi sınıfının devrimci güçleri, Türkiye sol güçleri ve Kürdistan Özgürlük Hareketi, bir araya gelerek ortak kararlar almalıdırlar. Newroz’un coşkusuyla şimdiden 1 Mayıs’a hazırlanmalıyız. Birlik, mücadele ve dayanışmamızı ortaya koymalıyız.

Demokrasiyi, barışı ve özgürlüğü kazanmada 1 Mayıs, hepimizin önünde duran ortak ve acil bir sınavdır. İşçi sınıfımızın ve halklarımızın bu sınavı gündemlerine almasına karşı çıkanları, tarih asla affetmeyecektir.

Haydi, 1 Mayıs’a! Birliğe, dayanışmaya ve mücadeleye!..


Konuyla ilişkili diğer makaleler