Nasıl Bir Seçim Çalışması?

Nasıl Bir Seçim Çalışması?

7 Haziran 2015’de, Genel Parlamento Seçimlerinde HDP’nin önündeki antidemokratik %10 barajının aşılması, demokrasi ve barış mücadelesinin ivme kazanması için yoğun bir çalışma gerekiyor. Emek, barış, özgürlük ve demokrasi mücadelesinde yer alan kişilere ve güçlere büyük görev düşüyor.

Ekonomi-politik koşullara uygun olarak çalışmalarımızı en uygun biçimde yaparak örmeliyiz. Söz konusu olan arkadaş, ahbap, akraba, eş dost çıkarları değildir; söz konusu olan işçi sınıfımızın, ezilenlerin, kadınların ve gençliğin geleceğidir. “Savaşsız ve sömürüsüz bir dünya için” Demokratik bir Türkiye, Özerk Kürdistan projesinin hayata geçirilmesidir. HDP’nin seçim argümanı “Yeni yaşam” çağrısının karşılık bulmasıdır. Bunun için ne yapmalıyız?

Öncelikle bilinçli olmak. HDP, devrimci demokratik bir muhalefet partisidir. Bugün Türkiye halklarının, Ortadoğu’nun ve dünyanın gözü, HDP’nin üzerinde. Şu anda kitleler, yönünü HDP’ye çevirmiş durumda. Bu halk kitlelerini kazanmak, HDP’nin ve onun seçim çalışmalarına gönül verenlerin ellerinde. Başarmak için azami bir çalışma yürütülmelidir. Politik mücadelenin kaderini, kadrolar belirler. Seçim çalışması, bilinçli ve çalışkan kadrolarla yapılır. HDP adına politik çalışmaya katılan bir kişi, mutlaka ve mutlaka onun program ve tüzüğünü kavramak zorundadır. Güncel gelişmeleri çok yakından izlemelidir. Bir siyasi parti hakkında asgari bilgisi olmayan bir kişi sağlıklı ve başarılı bir çalışma yapamaz. Ne istediğini, ne için çalıştığını ve önüne hedef koymayanlar, neyin peşinde koştuğunun farkında olamazlar.

Disiplinli çalışmak: Seçim çalışmalarının çekirdeği, mahalle ve semt komisyonlarıdır. En az üç kişiden ve kadın-erkeklerden oluşan bu komisyonlar, mahallelerde ev ev dolaşarak, ziyaret ve toplantılar gerçekleştirerek çalışmalarını yürütmelidir.Yaşamın temeli ekonomi olduğu için çalışmalar da ekonomik sorunlar üzerinde gitmelidir. Günlük ilişkilerin özünü oluşturan hasta ve taziye ziyaretleri, düğünlere katılım ve ilgi hiçbir zaman gözardı edilmemelidir. Komisyonlar, belirli bir program ve disiplin dahilinde çalışmalı. Nasıl bir çalışma yapılacağı, nereye, kime ve nasıl gidileceği en az bir gün önceden tasarlanmalı. Çalışmalar, pratik olarak hazırlanmalı. Görüşülecek kişi veya ailenin ulusal, sınıfsal, dinsel ve politik konumu göz önünde tutularak çalışılmalıdır. Komisyon üyelerinin kendi aralarındaki uyumu, disiplinli ve alçakgönüllü çalışması verimli ve sonuç alıcı olacaktır. İlk etapta görüşülecek taraf konuşmalı, en çok onların söz hakkı olmalı, öyle bir ortam sağlanmalı, akıl vermekten ziyade onlarla dertleşmeli ve sorunlarının çözüm ortağı olmalıyız. Konuşma ve toplantıların içeriği zengin olmalı, kişi ve seçmenlerin duygularına tercüman olmalıdır. Özellikle kendini beğenmiş üstenci ukala tavırlardan kaçınılmalıdır.

Dilimiz sade ve açık olmalıdır. Bugün Türkiye devrimcilerinin ve basının dar bir çerçevede kalmasının en büyük etkenlerden başlıca bir tanesi, halk dilinden uzaklaşmalarıdır. Yazılanları ve çizilenleri, biz bile anlamaktan zorlanıyoruz. Durum bu olunca, sade vatandaş veya yeni okumaya başlayanlar ne yapsın? Geçenlerde seçimler için yapılan bir halk toplantısında sohbet ettiğim, PM üyeliği ve sendikacılık da yapmış bir arkadaş, masadaki dergileri göstererek “güzel yazılar var ama bir genç tek başına bunları okuyup anlayamaz. Onun için bir iki kişi bir araya gelerek tartışarak okumalı” deyince sade bir dilin oynadığı rol, bir kere daha ortaya çıkmış olmaktadır. İnsanları birbirleriyle buluşturan araç, dildir. Bunun için ne istediğimizi karşımızdakilerin rahatlıkla anlayacağı bir dil ile, üslupla anlatabilmeliyiz. Onlarla samimi ve sohbet eder gibi konuşmalıyız. Apolitik bir ev kadını veya herhangi bir insan samimi olduğumuza kanaat getirdiği zaman, içini döker, bizimle dertleşir, ekonomik ve sosyal konulardan söz açar ve karşısındakini de yürekten dinler. Bir ev kadınıyla, bir köylüyle konuşurken ve onları dinlerken hiç zorlanmayız. Çünkü onların dili, halkın dilidir. “Savaşsız ve sömürüsüz bir dünya” sözlerini ilköğretime başlayan kızlarımız-oğullarımız bile anlar. Bunun yerine “sosyalizm” veya “komünizm” kavramlarını kullanırsak anlaşılabilmesi için en azından ortalama bir okur olması gerekir. Amaç, geniş halk kitlelerini kazanmaksa o zaman biz onların seviyesine inmek zorundayız. Bu iş, onu gerektiriyor. Bir kitap veya bir köşe yazısı sade ve akıcı bir dil ile yazılmadığı zaman okuyamazsınız. Birinci paragrafta olmazsa, ikinci paragrafta veya en azından bitirmeden bırakmak zorunda kalırsınız. Bu okurun değil, yazarın eksikliğindendir. Nedeni ise, insanın ruhunu sıktığından veya insanın ufkunu açmadığından. Siz, Yaşar Kemal’i, Nazım Hikmet’i okurken hiç sıkıldınız mı veya sıkıldığını itiraf eden kimseyle karşılaştınız mı? Şu noktayı hiçbir zaman unutmayalım: Ne istiyoruz, isteğimizi nasıl anlatıyoruz? Sorusunun cevabı, çalışmalarımızda anahtar rol oynayacaktır.

Farklı olmalıyız. Kapitalist düzenin partileri, seçim çalışmalarını “demagoji” üzerinde yürütürler. Bol vaatlerde bulunurlar. “Vatan, millet, bayrak, kardeşlik, din, iman” gibi sözleri bol bol kullanırlar. Hedeflerini büyük koyarlar. Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan’ın halka hitaben yaptığı konuşmalarda “ Sizden 400 milletvekili istiyorum!” demesinin altında yatan gerçek de budur. Bugün en geniş halk kitleleri “ekmek” derdinde! Aç ve perişan. Üstelik binlerce lira borcu var. Bütün aile fertlerinin geleceği, ipotek altındadır. Belirli bir azınlık dışında kimsenin iki yakası bir araya gelemiyor. Geleceğe dair ‘umutlu’ bir hayali bile kuramıyor insanlarımız. Hayat şartları bu kadar acı. Durum böyle olunca, seçim çalışmalarının başlangıç noktası da “iş ve ekmek” oluyor. Ekonomik kaygılar ağır basıyor. Geçim sıkıntıları üzerinde insanlarla konuşarak mahalle çalışmalarını örgütlemek kaçınılmaz oluyor. Somut şeylerden hareket etmek gerekiyor.

Her Politika okuru, bir öncü olmalıdır. Politika Gazetemizi düzenli takip eden okurlarımız çok iyi bilirler ki Politika, logosunda da belirttiği gibi “Savaşsız ve sömürüsüz bir dünya için” işçi sınıfının sesi, sözü, gözü ve kulağıdır. Politika ne yapıyor? İşçi sınıfının sendikal ve siyasal devrimci örgütlülüğünün sağlanması, Ülkedeki bütün devrimci, sol, emekçi, özgürlük, barış ve demokrasiden yana olan güçlerin ortak bir devrimci cephesinin örülmesi, HDK/HDP’nin güçlenmesi, Ve kapitalizmin devrimci yoldan aşılarak demokratik bir düzenin gerçekleştirilmesi ve “savaşsız ve sömürüsüz bir dünya”nın yolunun açılması için çıkıyor, okurla buluşuyor.

Bu tarihi misyonu bağrından çıktığı işçi sınıfımızdan aldığı güçle, okurlarından aldığı sıcak ilgiyle yerine getiriyor, getirecektir. Politika Gazetemizin dili, yukarıda verilen örnekle karşılaştırılmayacak düzeyde sade ve özdür. Tabii ki analiz içeren daha ağır yazılar da vardır ama bu da gerekli. Farklı okur kesimlerinin her birini doyuracak, ihtiyacı olan konularda bilgilendirecek bir içeriğe sahibiz. Bu tarihi görevi, yazarıyla, çizeriyle, işçisiyle ve okuyucusuyla hep beraber yerine getireceğiz. Birbirimize olan karşılıklı güven ve etkileşimle gün gün çoğalarak ve etkinlik kazanarak hep birlikte koşacağız. Onun için 7 Haziran 2015 Genel Seçimleri için hep birlikte yüreğimizi ortaya koyarak çalışmaya devam edeceğiz. Bir bileşeni olduğumuz HDK/HDP ‘nin başarısı, ülkede demokratikleşmenin kapısını aralamada anahtar rol oynayacaktır. Politik başarılar, dünyanın hiç bir yerinde ve hiç bir zaman diliminde tesadüfen olmamıştır. HDP’nin başarısına odaklanmalıyız. Seçim sürecinde Politika Gazetemizi işçilere, kadınlara ve gençlere ulaştırmak çok önemli bir görevimizdir. Gazetemiz, sadece işçi sınıfımızın ve halklarımızın sorunlarını gündeminde tutmuyor, yığınlara “devrimci çıkış yolu”nu da gösteriyor. Bu sorumluluk gereğince Politika okurları, karınca kararınca seçim kampanyasına katılmalı. Birer nefer olarak hırsla özveriyle en ön saflarda çalışmalıdır. Politika okuru olmanın bir başka olduğunu çalışmalar içinde “kendi deneyimlerimizi yaratarak” gösterebilmeliyiz. İlerici devrimci okur olmanın farklılığını ortaya koymalıyız. Bu duygu ve kararlılıkla diyoruz ki, “Çalışmak, çalışmak, çalışmak!”

Her şey, bir ‘merhaba’ ile başlar! İnsan, sosyal bir varlıktır. Doğal olarak alakadar olduğu kişilerden etkilenir. Dolayısıyla fiziksel duruşumuzun düzgün, yüzümüzün sıcak, konuşmamızın içten olması bizi ilk etapta on puan önde tutar. Doğal davranmak rol yapmaktan kaçınmak, içtenliğin göstergesidir. Konuştuğumuz insanlara güven vermenin bir ifadesidir. Güzel bir kadının veya yakışıklı bir erkeğin ilk görünmede veya tanışmada karşı cinsi üzerinde yaptığı etkinin nedenini hiç iç dünyanızda sorguladınız mı? Farklı ama üstün yönleriyle karşısındakini etkilemesi ve onu kendine ‘aşık’ yapması değil midir? Farklılık ve mükemmellik, her zaman kazandırır.

Sosyal ilişkilerde özel olarak da seçim çalışmalarında en geniş halk kitlelerini HDP’nin saflarına çekmek için kapı komşuya, eşe dosta, tanıdık tanımadık insanlara ‘bir selam, bir merhaba’ ile dokunacağız. İnsanlara dokunarak, onlarla tanışarak ve meramımızı en uygun en doğru biçimde ifade etmeliyiz. “Kovanından çıkmayan arı, bal yapamaz.” Oturduğumuz yerde güzel laflar, sohbetler yapmamız bir şey ifade edemez, halkın içine girmedikçe mahalle, semt ve işyeri çalışması yapmadıkça söylediklerimize ‘kargalar’ bile inanmaz. Bilinçli, kararlı ve güvenilir bir politik kişiliğe sahip olmayan insanlar, değil kitleleri birkaç insanı bile kazanamazlar. Bunun için diyoruz ki, önce güven! Güvenilir ve sözünün eri olan insanlar, halkın güvenini kazanır. Seçim çalışması yapan kişilerin bu özelliğe sahip olması gerekir. Siz, hiç güvenmediğiniz ve halk nezdinde sicili bozuk, yüz kızartıcı işlere bulaşmış kişilerle oturup kalkmayı, yolda karşılaşmayı veya yüz yüze gelmek ister misiniz? Halkın güveni başka bir şeye benzemez. Güven bir kere yitirildi mi, bir daha geri gelmez. Veya kalır bir başka bahara, bir başka seçime!..

Tek tek insanları tanıyarak, ilişki kurarak ve bilinçlendirerek kazanmak, çalışmamızın temel ilkesi olmalıdır. Kazandığımız insanların birliğini sağlamak, aralarında sıcak arkadaşlık ve yoldaşlık ilişkilerinin yeşermesine yol açmak ve dayanışmalarını örmek, çalışmalarımızın sonucunda bize yeni kazanımlar getirecektir. Onun için birlik dayanışma ruhunu elden bırakmadan çalışmalıyız.


Konuyla ilişkili diğer makaleler