MUSTAFA KEMAL’İN RESMİ “TKP”‘Sİ

MUSTAFA KEMAL’İN RESMİ “TKP”‘Sİ

Mustafa Kemal’in Komünist Partisi Kurulması için verdiği Gizli TalimatOnyıllardır açıklıyoruz. Mustafa Kemal, 10 Eylül 1920’de Türkiye Komünist Partisi (TKP) kurulduktan sonra, TKP’nin Trakya ve Anadolu’daki etkisini, halkların ilgisini, komünistlerin emperyalist işgalcilere karşı silahlanıp direnen gerilla birlikleri oluşturmalarını görünce, kontrolü kaybetmemek adına kendi adamlarına sahte ve resmi bir “TKP” kurduruyor. Bu olgu bazı insanlara şaka gibi geliyor. Ama değil. Burjuvazi TKP’yi bu derece ciddiye alıyor. Bu konuda TKP’nin kendi yayınlarının dışında kimi dönemlerde Taha Akyol gibi burjuva yazarlar da bu gerçeği gizleyemediklerinden yazmak durumunda kaldılar. Taha Akyol’un “Hangi Atatürk” kitabı buna bir örnektir. Şimdi de burjuva TV’lerimizin abone tarihçisi Murat Bardakçı bu gerçeği belgesini ortaya koyarak yayınlamış.

Önemsiz mi? Değil. Ancak yetersiz. 28-29 Ocak 1921’de Mustafa Suphi ve yoldaşlarının Karadeniz’de katledilmeleri, ve bu katliam sonrası M.Kemal’in resmi “TKP”’sinin artık gerek kalmadığı için kapatılması irdelenmediği sürece, ortaya konulan belge ve görüşler eksik kalacaktır. M.Kemal TKP kurulduktan bir ay sonra Ekim 1920’de bu sahte resmi partiyi kurduruyor. Ona rağmen TKP’nin etkinliğini ve gelişmesini engelleyemeyince ve de Sovyet Rusya ile Komintern nezdinde istediği sonucu alamayınca, Sovyet partisi, TKP'yi Türkiye'de tek kardeş partisi olarak irdelemeye devam edince, hatta TKP'yi başından itibaren Komintern'in Türkiye şubesi olarak niteleyince, Mustafa Suphi'yi de TKP'nin, Türkiye işçi sınıfının ve Anadolu halklarının tek temsilcisi olarak muhatap kabul etmeyi doğal olarak sürdürünce, önce Mustafa Suphi ve yoldaşlarını katlettiriyor ve ardından da TKP’yi yasaklıyor. Bu yasak bugüne dek sürüyor. O zaman bugün yasal alanda “TKP” adını kullananların da resmi ve sahte olduklarını ortaya koyarak M.Kemal tarafından başlatılan geleneğin sürdürüldüğünü ortaya koymak gerekmektedir. Bugün SİP “TKP”’sinin GELENEK dediği gelenek de özünde budur. Teorik organlarına GELENEK adını vermeleri anlamsız değildir.

TÜRKİYE KOMÜNİST PARTİSİ - TKP bir tanedir. 1922’den beri yasaklıdır. Marksist-Leninist teoriye dayanan Leninci bir partidir. Merkez Organı ATILIM’dır. Troçkizme ve benzer tüm bozguncu akımlara kapılarını sıkı sıkıya kapatmıştır. Şefik Hüsnü, Vedat Nedim Tör, Şevket Süreyya Aydemir, Hikmet Kıvılcımlı ve Mihri Belli gibi ajan, provokatör ve bozguncular, gizli ve açık parti düşmanları, farklı ajandaları olanlarla, parti disiplinini hiçe sayarak değişik fraksiyonlar ve muhalefetler içinde olmuş olanlarla işi olmaz. Burjuvazi 1920’de TKP’den nasıl korkuyor idiyse bugün de durum farklı değidir. Bu ülkede TKP’li olmak hiç bir zaman kolay olmamıştır, çok farklı özellikler, ağır bedeller ödemeyi gerektirmiştir, bunu göze alamayanlar kuşkusuz ki bunu dürüstçe ifade edememişler ve farklı ideolojik-politik gerekçeler yaratarak TKP’ye düşman cephesinden savaş açmışlardır. Bu bugün de böyledir, yarın da öyle olacaktır. Ancak unutulmasın ki, bu unsurlar her zaman sadece ve sadece tarihin çöp sepetinde kendilerine yer bulmuşlardır.

Murat Bardakçı’nın 7 Ocak 2018, pazar günü Habertürk gazetesinde yayınladığı belge bütün bu açılardan öğreticidir. Geçmişten ders alamayanlar ve değerlendiremeyenler, resmi ve sahte “TKP”lerin nasıl, neden ve kimler tarafından kurulduğunu, ve de TKP düşmanlığının nerelere varacağını bu belgeler temelinde tekrar görebilirler. Bir işlevi olur mu bilemiyoruz. Ancak sorumlu yayıncılık anlayışımız gereği belgeyi yayınlıyoruz.

Politika

 

SOLCULUK TARİHİMİZE UFAK BİR KATKI: MUSTAFA KEMAL'İN KOMÜNİST PARTİSİ KURULMASI İÇİN VERDİĞİ GİZLİ TALİMAT

1920’de bir Komünist Partisi kurduran Mustafa Kemal Paşa’nın böyle bir partiye niçin gerek duyduğu konusunda bugüne kadar çok şeyler yazıldı. Gerçek sebebi Mustafa Kemal’in elyazısı ile olan ve şimdi Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nde muhafaza edilen bu belge ortaya koyuyor ve Paşa’nın “komünizmin, ordunun en büyük kumandanlarının ve devletin kontrolü altında olmasını istediğini” gösteriyor.

GEÇTİĞİMİZ senenin son ayları, Sovyet Devrimi’nin 100. yıldönümü idi. Tarihe “Ekim Devrimi” olarak geçen ihtilâlin yıldönümü münasebeti ile en sönüğü Rusya’da yapılanlar olmak üzere bütün dünyada programlar düzenlendi ve Türkiye’de de birkaç program yapılıp yazılar yayınlandı...

Yıldönümünden bir-iki ay önce, İstanbul’daki bir “efemera” yani “kolleksiyonluk tarihî belge” mezatında yeralan bir obje dikkatimi çekmişti. Mustafa Kemal’in birkaç sayfası yazılmamış şahsî çek defteri müzayedeye konmuştu ve defterin kullanılan sayfalarının koçanlarında Paşa’nın Türkiye Komünist Partisi’ne o devir için yüksek sayılabilecek meblâğda paralar verdiği görülüyordu...

1920’de, Türkiye’de iki ayrı “Komünist Fırkası” vardı: Mustafa Suphi ve Edhem Nejat tarafından kurulanı ile Mustafa Kemal’in desteklediği diğer parti...

SOVYET ETKİSİ

Her ikisi de 1921 Ocak’ında Trabzon’da öldürülen Mustafa Suphi ile Edhem Nejad’ın kurduğu Komünist Partisi’nin hikâyesi ayrı bir maceradır ama Mustafa Kemal’in de aynı isimde bir parti kurdurmuş olmasının sebebi hakkında ortaya şimdiye kadar çeşitli iddialar atılmış, Paşa’nın o günlerde iyi ilişkiler içerisinde bulunduğumuz Sovyetler’i gücendirmemek ve Sovyet idarecilerin bir müddet gözlerini boyamak için böyle bir karar verdiği yazılmıştır.

ATANMIŞ GENEL SEKRETER

Bugün bu sayfada yayınladığım ve orijinali Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nde bulunan belgede, Mustafa Kemal bir Komünist Partisi kurdurmasının sebebini bizzat kendisi açıklıyor: Kâzım Karabekir, Ali Fuad (Cebesoy) ve Refet (Bele) Paşalar’a 31 Ekim 1920’de gönderdiği şifreli yazıda komünizmin Rusya’da bile tam olarak gelişip gelişmediği konusunda henüz tam bir karar verilemeyeceğini fakat bu akımın Türkiye’ye de gelmesi ve gereken tedbirlerin alınmaması hâlinde millî birliğin zarar görebileceğini söylüyor ve en doğru çarenin “hükümetin bilgisi dahilinde bir Komünist Partisi kurulması” olduğunu yazıyor. Mustafa Kemal Paşa partiye Fevzi (Çakmak), Kâzım Karabekir, Ali Fuad (Cebesoy) ve İsmet (İnönü) Paşalar’ın “gizli olarak” katılmalarını uygun bulduğunu anlatıyor ve “komünizm cereyanının ordunun en büyük kumandanlarında kalması gerektiği” şeklindeki en önemli fikrini de son cümlede ifade ediyor...

Mustafa Kemal’in sözünü ettiği Türkiye Komünist Fırkası bu metni yazmasından beş ay önce, 1920’nin Ocak’ında kurulmuş; Mahmud Celâl (Bayar), Yunus Nadi, Mahmud Esad (Bozkurt) ve Tevfik Rüştü (Aras), Refik (Koraltan), Kılıç Ali ve Eyüp Sabri (Akgöl) gibi önemli devlet adamları da Mustafa Kemal’in talimatı ile partide yeralmışlar, genel sekreterliğe eski İçişleri Bakanı Hakkı Behiç (Bayiç) getirilmiş ama parti birkaç ay sonra yine Mustafa Kemal’in talimatı ile kendi kendini feshetmişti...

Burada, Mustafa Kemal Paşa’nın sözünü ettiğim ve şimdi Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nde 01027719-01 numarada muhafaza edilen dört küçük sahifeye yazılmış olan belgenin günümüzün diline nakledilmiş şekli; yandaki kutuda da orijinal dili ile tam metni yeralıyor...

Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nden kopyelerini aldığım belgeleri yayınlarken bu arşivin müdürü olan dostum Muhammed Safi’ye teşekkürü âdet hâline getirdiğim için teşekkürümü bugün de tekrarlıyorum ve yayınladığım mektubun “Türk Sol Tarihi” üstadlarının istifadesine sunuyorum.

Mustafa Kemal Paşa, elyazısı ile kaleme aldığı şifrede günümüz Türkçesi ile şöyle diyor:

BUGÜNÜN TÜRKÇESİ İLE...

“Kâzım Karabekir Paşa’ya, Ali Fuad Paşa’ya, Refet Beyefendi’ye;

Komünistliğin memleketimizde değil, henüz Rusya’da bile uygulama kabiliyeti hakkında açık kanaatlerin ortaya çıkmadığı anlaşılmaktadır. Bununla beraber içeriden ve dışarıdan çeşitli maksatlarla bu cereyanın memleketimize girmekte olduğu ve buna karşı makul tedbir alınmadığı takdirde de milletin pek ziyade muhtaç olduğu birlik ve sükûnetini bozacak durumların belirmesi de imkân dairesinde görülmüştür. En makul ve tabiî tedbirler olarak aklıbaşında arkadaşlardan hükümetin bilgisi dahilinde bir Türkiye Komünist Partisi teşkil ettirmek olacağı düşünüldü. Bu takdirde memlekette bu fikre dayalı bütün cereyanları bir sonuca getirme mümkün olabilir.

Girişimci heyeti otuz kişiden meydana gelen genel merkezi arasında seçkin arkadaşlarımızdan Fevzi, Kâzım Karabekir, Ali Fuat Paşalar ile İsmet Beyler’in de gizli olarak dâhil bulunmasını uygun gördüm. Bu sayede bugün memleketi tutan millî savaşımızın kahramanı bulunan arkadaşlarımız bu teşkilatta öncü bulunacaklar ve onların bilgi ve düşünceleri meydana gelenler ve girişimler üzerinde etkili olacaktır.

Genel Sekreter ilan edilen sâbık Dahiliye Vekili Hakkı Behiç Bey tarafından yazılan ilk mektubu, şifre ve yazışma olarak arkadaşlara takdim ettim. Orada bir kısım bilgi var idi. Bugünkü maddî uygulamamızda uygulama kabiliyeti bulunan ve maksatlarımızı elde etmekte güç sağlayacak hususlara önem vermek tabiîdir.

Sosyalizm ve komünizm prensiplerinden hangilerinin ve ne dereceye kadar bizce uygulanabilir, hazmedilebilir oldukları ve kabul görüleceği, Türkiye Komünist Partisi’nin propagandasına karşı milletin düşüncesinin ortaya çıkması ile ve zamanla anlaşılacaktır.

Ordunun her vakitten ziyade büyük bir düzen içerisinde kumandanlarının eli altında bulunmasına son derece dikkat ve önem verilmelidir.

Komünizm cereyanı en nihayet ordunun en büyük kumandanlarında kalmalıdır.

Arz-ı hürmet eylerim.

M. K.

31 Ekim 1920”

 

İŞTE, KOMÜNİST PARTİSİ KURMA TALİMATININ ORİJİNAL METNİ

 

“KÂZIM Karabekir Paşa’ya, Ali Fuad Paşa’ya, Refet Beyefendi’ye,

Komünistliğin memleketimizde değil, henüz Rusya’da bile kaabiliyet-i tatbikiyyesi hakkında sarih kanaatler hâsıl olamadığı anlaşılmaktadır. Bununla beraber dâhilden ve hariçten muhtelif maksatlarla bu cereyanın memleketimiz dâhiline girmekte olduğu ve buna karşı makul tedbir alınmadığı takdirde de milletin pek ziyade muhtaç olduğu vahdet ve sükûnetini muhill ahvalin hudûsu da daire-i imkânda görülmüştür. En makul ve tabiî tedâbir olarak aklı başında arkadaşlardan hükümetin mâlûmatı tahtında bir Türkiye Komünist Fırkası teşkil ettirmek olacağı düşünüldü. Bu takdirde memlekette bu fikre müteallik bütün cereyanları bir muhassalaya ircâ etmek mümkün olabilir.

Hey’et-i müteşebbisesi 30 kişiden mürekkeb olan merkez-i umûmîsi meyânında güzîde arkadaşlarımızdan Fevzi, Kâzım Karabekir, Ali Fuat Paşalar’la Refet ve İsmet Beyler’in de gizli olarak dâhil bulunmasını muvafık gördüm. Bu sayede bugün memleketi tutan ve mücâhade-i milliyemizin kahramanı bulunan arkadaşlarımız bu teşkilatta zî-medhal bulunacaklar ve onların malûmat ve mütâlaâtı cereyan ve teşebbüsât üzerinde âmil olacaktır.

Kâtib-i umûmi ilan edilen sâbık Dahiliye Vekili Hakkı Behiç Bey tarafından yazılan ilk mektup, şifre ve ta(h)rirat olarak arkadaşlara takdim ettim. Orada bir nebze malûmat var idi.

Bugünkü icraat-ı maddiyemizde kabiliyet-i tatbîkiyyesi bulunan ve maksad-ı millîmizi istihsalde kuvvet-bahş olan hususâta atf-ı ehemmiyet eylemek tabiîdir.

Sosyalizm ve komünizm prensiplerinden hangileri ve ne dereceye kadar bizce kabil-i tatbik ve kabil-i hazm ve kabul görüleceği, Türkiye Komünist Fırkası’nın propagandasına mukabil milletin tezâhürât-ı fikriyesiyle ve zamanla anlaşılacaktır.

Ordunun her vakitten ziyade büyük bir inzibatla kumandanlarının eli altında bulunmasına son derece dikkat ve ehemmiyet atfolunmalıdır.

Komünizm cereyanı en nihayet ordunun en büyük kumandanlarında kalmalıdır.

Arz-ı hürmet eylerim.

M. K.

(Fevzi Paşa Hazretleri’yle İsmet Beyefendi’ye yazılmıştır). 31.10.36 (31 Ekim 1920)."


Konuyla ilişkili diğer makaleler