Miguel De Cervantes ve Don Kişot

Miguel De Cervantes ve Don Kişot

Batı toplumunda çürümek üzere olan şövalyeliği, alaylı bir dille eleştiren bir romandır. Hayal ile gerçeğin genellikle iç içe anlatıldığı romanda mizahi pek çok öğe bulunur. Bu roman edebiyat tarihçileri tarafından aynı zamanda, hikayeden romana geçişin ilk adımı olarak da kabul edilmektedir.

Don Kişot Kahramanları (Kişileri):

Don Kişot: Don Kişot’u takma ad olarak kullanmaktadır. Asıl adı Alonso’dur. Eserin ana kahramanıdır. Zayıf, yaşlı bir adamdır. Hayalci ve saf bir mizacı vardır. Kendisini son şövalye olarak görmektedir.

Dük ve Düşes: Don Kişot’un ev sahipleridir. Alaycı, fırsatçı kişilerdir.

Sancho Panza: Sıradan bir köylüdür. Don Kişot onu uşak olarak kullanır. Saf, aynı zamanda realist, kurnaz, basit bir adamdır.

Juana Panza: Sancho’nun karısıdır. Basit bir köylü kadınıdır.

Pcro Perez: Köyün papazıdır.

Master Nicholas: Köyün berberidir.

Sanson Carrasco: Salamanca Üniversitesi’nde okuyan bekâr, kaba espriler yapan bir gençtir.

Dulcinea del Toboso: Kendisini şövalye sanan Don Kişot, şövalyelerin bir sevgilisinin olması gerektiğini düşünür. Sıradan, şişman bir köylü kızı olan Aldonzo’ya Dulcinea del Toboso takma adını verir. Onu aristokrat bir ailenin güzel kızı olarak düşünür.

I. Bölümdeki Olaylar:

Don Kişot, İtalya’da Mancha eyaletinde, küçük bir köyde yaşamaktadır. Sürekli olarak şövalye hikâyeleri okuyan Don Kişot, zamanla dünyayı şövalye hikâyelerinde olduğu gibi görmeye başlar. Eski çağlardaki şövalyeliğin canlandırılması gerektiğine inanır. Bir gün, aklını iyice yitirir, kendisini son seyyar şövalye zanneder. Evindeki eski, paslı zırhları, kılıçları kuşanır. Ezilen halkı kurtarmak için çok mükemmel zannettiği sıska atına binerek yollara düşer. Kendisine bir de aristokrat bir sevgili bulmalıdır. Yolda rastladığı çirkin bir köylü kızını çok güzel ve soylu olarak görür ve kendisine sevgili olarak seçer. Artık tek istediği şey, ona resmi şövalyelik unvanı verilmesidir. Bunun için de başarılar kazanmak zorundadır.

Yolda bir hana rastlar. Hanı şato sanmaktadır. Hanın (şatonun) sahibini lord olarak görür, kendisini şövalye yapmasını ister. Hanın sahibi, onun zararsız bir deli olduğunu anlar, lordmuş gibi rol yapar. Don Kişot, resmi olarak şövalye unvanını aldığına inanarak gururla köyüne döner. Yolda, Sancho ile karşılaşır. Ona büyük bir servet vaat ederek uşağı olmasını teklif eder. Sonra tacirlerle karşılaşır. Onlara sevgilisi Dulcinea’nin çok güzel bir kız olduğuna inandırmaya çalışır. Onlar da Don Kişot’u döverler. Don Kişot, bu sefer yolda yel değirmenlerini insanlara kötülük yapan devler sanır. Onlara saldırınca, yaralanır. Yine aklı başına gelmez. Sancho, durumu anlatsa da gerçeği görmez. Kafasındaki hayale inanır. Bundan sonra koyun sürülerini birbirine saldıran iki ordu olarak görür. Zayıf olanlara yardım etmeye karar verir. Koyunlarına saldırıldığını gören çoban, Don Kişot’u döver. Bir başka seferde de Don Kişot kaldıkları bir handaki şarapları kan zannederek şişelere saldırır. Ona gerçekler gösterildiği zaman kabullenmez. Büyücülerin onlara öyle gösterdiğini, onları kandırdığını söyler. Gerçeğin acılığına katlanamaz. Başlarından buna benzer pek çok olay geçtikten sonra, köy papazı ve berberi Don Kişot’u korumak isterler. Onu bir kafese koyarak evlerine götürürler. İyileştirmeye çalışırlar.

II. Bölümdeki Olaylar:

Don Kişot bir süre sonra yine Sancho ile yola koyulur. Sevgilisi Dulcinea’yi bulmak istemektedir. Sancho onu kandırarak ilk gördükleri köylü kızının Dulcinea olduğunu söyler. Yolda pek çok maceradan sonra Dük ve Düşes’in evine varırlar. Dük ve Düşes, Don Kişot’a oyun oynarlar. Don Kişot’a şövalye gibi davranırlar, yardıma ihtiyacı olan kişiler için ondan yardım etmesini isterler. Oyun tam bir komediye dönüşür. Dük, Sancho’ya bir ada verir. Ada, civar köylerden biridir. Köy halkına Sancho’nun vali olduğunu söylerler. On iki günden sonra, Sancho işi bırakır. Daha sonar Don Kişot, Sanson Carrasco ile düello yapar. Kazanan, diğerinin isteğini yerine getirecektir. Sanson kazanır. Don Kişot’a evine dönmesini ve silah taşımamasını emreder. Don Kişot da her şeyden elini çeker ve köyünde tabii bir hayata döner. Ancak hastalanır. Aklı başına gelir. Tekrar eski Alonso olmuştur. Sancho’nun onu yine kandırmasına müsade etmez, artık tüm hayallerinden vazgeçmiştir. Bütün malını fakirlere miras olarak bırakarak ölür.

 

Miguel De Cervantes

(29 Eylül 1547 - 23 Nisan 1616)

Miguel De CervantesMiguel De Cervantes (d. 29 Eylül 1547 — ö. 23 Nisan 1616), İspanyol romancı, şair ve oyun yazarıdır. Cervantes, İspanya’da 1547 yılında Alcala şehrinde doğmuştur. Fakir bir âilenin çocuğu olduğu için binbir zorlukla okul hayatını sürdürebilmiştir. Yazar, Madrid Üniversitesinden mezun olur; o daha talebelik sırasında yazdığı şiirlerde kâbiliyetini ve hayâl gücünü göstermiştir. İspanya’da iş bulamayınca Roma’ya gidip orada işe başlıyor. Cervantes, İspanya ve Venediklilerin Osmanlılara karşı hazırladığı sefere asker olarak katıldı (1571). Deniz savaşında sol kolu sakat kaldı. İspanya’ya dönerken 1575 yılında Osmanlı gemileri tarafından esir alınarak Cezâyir’e götürüldü. Burada beş sene kaldıktan sonra memleketine döndü (1580). Şiirleri yanında, piyesler yazmaya da başladı. Yazdığı eserler kendisine bir şey kazandırmadığından yoksul hayâtı daha yıllarca devâm etti.

Yazar, sanat yaşamına genç yaşta başlamıştır ve tiyatroları ile kısa sürede ünlü olmuştur.

Yukarıda da değindiğimiz gibi, Miguel De Cervantes, 1575 - 1580 Yılları arasında Cezayir ‘de esir olarak yaşamıştır. Ancak orada bir iftiraya maruz kalıp, dolandırıcılıkla itham edilerek hapse atılmıştır. Burada yazmaya daha sıkı sarılmıştır. Yaşamının sonlarına doğru ünlü eseri Don Quijote (Don Kişot)’u hapishanede kaleme almıştır ve bu eseri sayesinde tüm dünyada tanınmıştır. Eserde yazarın kendi hayatıyla alay ettiği ve kahramanla aralarında çokça benzerlikler olduğu görülür. Don Kişot dünyanın en çok okunan eserlerinden biridir ve 38 dile çevrilmiştir.

Kendisini meşhur eden Don Kişot’u 1605 yılında bitirmişti. Burada hayalci gücü ile İspanya’daki hayâtı ve insanları eleştirip, hiciv sanatının bütün ustalıkları ile olayları ortaya koydu. Hayâtını kalemi ile kazanmaya çalışan Cervantes, şöhretine rağmen yoksulluktan hiçbir zaman kurtulamamıştı. O, toplumun en alt tabakasından geliyordu ve hiç bir zaman bundan şikayetçi olmadı. Zaten eğer topluma bulunduğu yerden bakmasını bilmeseydi, bu gün 38 dile çevrilen Don Kişot, bu kadar çok beğenilmezdi. Onun yazdıklarında gerçekliğin ta kendisi vardı; anlattıklarını süssüz, yapmacıksız ve sade bir dille aktarıyordu. Kullandığı mizah da bir o kadar çarpıcıydı.

Dünya Klasikleri arasına girmiş olan Don Kişot’un dışında daha bir sürü eserleri olan bu büyük İspanyol yazar, Cervantes, Madrid’de 1616 yılında hayata veda etti