Kürt Halkının Özgürlüğü İçin...

Kürt Halkının Özgürlüğü İçin...

Burjuvazinin devleti “içerde” Kürtler’e karşı, “dışarıda” ise PYD’ ye karşı alarmda. Alarm ne demek? Resmen savaştadır. Bölgenin halkı, evler, binalar, dağlar, taşlar, bitkiler, hayvanlar ve bütün doğa savaşın bombardımanı altında. Ülkemizde ve Ortadoğu Bölgesi’nde emperyalist güçler ve işbirlikçileri tarafından başlatılan savaş yayılıyor. Savaş bölgede yaşayan herkesi ve bütün komşu ülkeleri çok yakından ilgilendiriyor. Kürtler başta olmak üzere hiçbir yurtsever ve emekçi savaşa karşı kayıtsız kalamaz. Çünkü, savaş hepimizin yaşamını ve geleceğini tehdit etmekte, karartmak istemekte ve durdurulmazsa yok edecektir. Bu kadar acımasız, vahim ve sonu olmayan insanlık dışı karanlık bir durumla karşı karşıya olduğumuzu bilmek zorundayız. Aksi halde son pişmanlık fayda vermeyecektir.

Bölgedeki yurtsever güçlerin olağanüstü bir direniş sergilemeleri uluslararası bir çete olan DAİŞ’i ve onun destekleyenleri, halkımıza kan kusturan burjuvaziyi, onun hükümeti AKP’yi, baş mimar R.T.Erdoğan’ı çileden çıkarmaktadır. Kürt halkımızı acımasızca katledenler, Ortadoğu’yu kana bulayanlar, emperyalizmin yalakaları, DAİŞ’in, EL-KAİDE’nin, faşist çetelerin destekleyicileri arkasında durdukları çeteleriyle birlikte vampirleşen bir ahtapot gibi patlama noktasındadırlar. Onlar için sonun başlangıcına az kaldı. Ulusal ve uluslararası dengeler bunu gösteriyor. Gerisi Türkiye ve Kürdistan halklarının demokrasi, barış ve özgürlük mücadelesine bağlıdır. Bu süreçte Türkiye işçi sınıfının politik öncülüğüne çok büyük iş düşüyor. Kitleleri uyandırmak ve büyük bir örgütlülük ve disiplin içinde harekete geçirerek mücadeleyi çok doğru yönetmek!

Ülkenin içinde Kürt halkı özgürlüğünü istediği için, özyönetimleri yaşama geçirmeye çalıştığı için saldırıya uğruyor, binalar yakılıp yıkılarak insanlar toplu halde katlediliyor. Ülkenin diğer bölgeleri bundan farklı mı? Karadeniz’de Artvin’de doğa katliamına karşı direndikleri için insanlarımız gözaltına alınıyor, baskıya uğruyor. İzmit’de, Tekirdağ’da, Bursa’da, Çukurova’da ve diğer sanayi alanlarında işçiler her gün iliklerine kadar sömürülüyor. Ölmeden, “öldürülüyor.” İşçilere evden işe, işten eve gitmekten başka yol bırakılmıyor. İşçiler sınıf bilincinden yoksun bırakıldığı için işçi işçinin düşmanı durumuna, işçi işçiden baskı görür hale getirilmiş. Politik bilinç kazanmayan işçi, sadece ekmeğiyle ilgileniyor ve yarın nasıl “geçineceğim” diye düşünüyor. Sosyal ilişkilerini geliştiremediği gibi politikaya ilgi duymuyor.

İlgi duymak, düşünmek, keşfetmek ve çalışmak! Bir devrimci için yaşamsal önem taşıyan değerlerdir. Gece başınızı yastığa koyduğunuzda o günün muhasebesini yapmadan yatar mısınız? Sabah uyandığınızda ekmeğiniz, barış ve ülkemiz için “ne yapmalıyım” diye sormadan güne başlar mısınız?

Yükümüz çok büyük ve ağır. Kürtler özyönetim inşa ediyor. Sadece özyönetim olsun diye değil. Özyönetim olacak ve içeriği demokratik ve sosyalizme açık olacak. Kalıcı ve adil bir barışın temel taşı olacak o yönetimler. Sosyalist, federatif ülkenin birer nüveleri olarak boy atacak. Yoksa adı “özyönetim” ama içi “boş” olmayacak. Toprağa düşenlere borcumuz var: Mücadele borcu; ezilmeyi ve sömürüyü son kertesine kadar ortadan kaldırmak. Bunun gerçekleşmesi için Türk’ün Kürt’e, Kürt’ün Türk’e, bütün halkların işçilerinin, emekçilerinin, devrimcilerinin birbirine, erkeğin kadına, kadının erkeğe, işçi sınıfının köylüye, gençliğe, kadınlara ihtiyacı var. İşçi sınıfının bugün savaşın içinde olan Kürt halkıyla dayanışmasına ihtiyaç var. İşçi sınıfı, rehberdir. Son aşamada bunu dost düşman herkes görecektir. İşçi sınıfı, yaşamın her alanına el atmak zorundadır. Politika, kültür, sanat, medya işçi sınıfının devrimci mücadelesinin karşısında tarafsız olamaz. Ya savaşa, sömürüye ve gericiliğe hizmete eder, ya da barışa, eşitliğe ve sosyalizme...

Ülkede Kürtler savaşın ateşleri içinde katledilirken her emekçi ve yurtsever kendini bir kere, bin kere daha sorgulamalıdır. Bugün hepimiz insani ve tarihi bir sorumlulukla karşı karşıyayız. Söz bitiyor. Şimdi iş yapmanın zamanıdır. İşi zamanında ve doğru yapmak gerekiyor. İşi doğru ve zamanında yapmanın pusulası, şimdiden başlayarak bütün halkların işçilerinin, emekçilerinin, ilericilerinin ve devrimcilerinin ayağa kalkmaları, birleşik bir direnişi geliştirmeleri ve sergilemeleridir. Ne tek başına Kürdistan’ın direnmesi yetiyor, ne de tek başına Batı’nın direnmesi yetecektir. Kürt halkı asimilasyona ve iç çatışmalara karşı direnirken Batı’da ve diğer bölgelerde yaşayan Kürtler ve diğer halkların emekçileri, ezilenleri ve sömürülenleri Kürtler’le dayanışmayı yükseltmelidirler. Kürtler’le dayanışmanın başka bir biçimi de bulundukları ve çalıştıkları yerde sömürüye ve haksızlığa karşı mücadele etmektir. Mücadelelerin başarısı için birliktelikler ve dostluklar kurmak ve geliştirmektir. Yanlış yapmamak ve yanlışlara zemin hazırlamamaktır. Politik mücadelede, kitle çalışmasında ve toplumsal ilişkilerde yapılan hatalar ve yaratılan kirlilikler düzene ve gericiliğe hizmet eder demokrasi hareketine ve toplumsal ilerlemeye zarar verir.

Son söz yerine: “Kürtler, yalnız kalmamalıdır. Kürtler kaybederse herkes kaybeder.” Savaşsız, sömürüsüz, pırıl pırıl bir yaşamı gerçekleştirmek için bir arı gibi, bir karınca gibi çalışalım. Başka türlü durmak yakışmaz işçi sınıfının safında yer alanlara, halkların kardeşliği için yürüyenlere.


Konuyla ilişkili diğer makaleler