José Mujica: Bizi iktidara getiren farklılıklarımızdır

José Mujica: Bizi iktidara getiren farklılıklarımızdır

Uruguay Eski Cumhurbaşkanı Jose Mujica“Saraysız Başkan” olarak bilinen, Uruguay’ın eski devlet başkanı José Mujica, Türkiye’yi ziyaret ediyor. Namı diğer “Pepe” ve Uruguay Ulusal İşçi Birliği’nden Fernando Gambera, DİSK’in düzenlediği bir etkinlikte işçilerin sorularını yanıtladı. Mujica, Uruguay ve Türkiye siyaseti hakkındaki görüşlerini paylaşmakla kalmadı, 80 yıllık deneyimiyle tüm muhalifleri etkileyecek tavsiyeler verdi. Mujica’nın bilgelikle dolu konuşmasının tam metnini aşağıda bulabilirsiniz.

‘Hayattan kopanlar, darbe alanlar değildir; darbe aldıktan sonra pes edenlerdir’

Yoldaşlar, biliyorum ki Latin Amerika buradan epey uzak. Biliyorum ki Ortadoğu olarak Batı medeniyetinin epey dışında şekillendiniz. Bilin ki Uruguay da sömürgecilik döneminde Batı’nın başka bir ucunda şekillenmişti. Batının sömürgeleştirme sürecinde pek çok yerli halk tamamen yok oldu. Benim küçük ülkem sömürgeciliğe karşı bağımsızlık mücadelesi verirken var oldu. Emperyalizmin tarihinde Latin Amerika’nın piyasalarının ve bağımsızlık hareketlerinin oluşması çok özgün bir süreçtir. Çok uzun bir sure bizi birleştiren sömürgecilik olduğu için; piyasalarımızı sömürmek isteyen Avrupa ve ABD olduğu için kendi komşularımızla birleşme değil dışarı piyasalara bağımlılık üzerinden yaşadık. Kendi içimize bakabilmek, gücümüzü toparlayabilmek, birliğimizi oluşturacak kapasitemizi görebilmek için çok zorlu bir süreç yaşadık. Her ne kadar aşağı yukarı aynı dili konuşan milyonlarca insan olsak da içimize bakmak, kendi potansiyelimizi görmek ve birleşmek için çok zorlu bir süreç yaşıyoruz. En fazla son 20 senedir aynı dili konuşabildiğimiz, ortak düzenlemelere gidebildiğimiz kurumlar kurduğumuzdan bahsedebilirim.

Görüyoruz ki dünyada büyük bölgesel bloklarda gruplaşma var. Avrupa Birliği; ABD’nin Kanada ve Meksika ile birlikte kurduğu büyük lejyoner blok; Çin’in esasında büyük birçok uluslu şirketler birliği olduğundan bahsedebiliriz… Dünyanın geleceğinde bu büyük bölgesel bloklar yatıyor. Bugün misafir olarak bu bölgeye (Ortadoğu) bakıyorum. Çok büyük çatışmalar, savaşlar yaşanıyor. Bu büyük çatışmalarla bölgesel bir blok olma sürecinden tamamen kopulduğunu görüyoruz. Tek başına, tek bir ülke olarak kendi geçerliliğini kurmanın herhangi bir yolunun olmadığı bir dünyada, bu coğrafyada büyük kopuşlar olduğunu görüyoruz.

Solda birleşme üzerine: ‘Savaştığınız cepheyi unutmayın’

Ülkemde ideallerimizi gerçekleştirme yolunda birleşme adına verebileceğim en iyi örneklerden biri tüm sendikal hareketlerin 40 sene önce bir çatı altında buluşmasıdır. Bir diğeri ise 40 sene önce ülkemdeki tüm ilerici güçleri birleştiren, şu anda hâlâ ülkemizi yöneten koalisyondur: Frente Amplio (Geniş Cephe). Yaklaşık 20 farklı partinin katılımıyla kurulan Frente Amplio 15 seneden beri iktidarda. 15 seneden beri farklılıklarımızı gözeten ortak bir programla ülkeyi yönetiyoruz. Farklılıklarımız var ama şunu bilin ki müzakere ediyoruz. Farklılıkları koruyarak, verimli bir müzakerenin konusu yaparak birliği amaçlamak, bizim şimdiye kadar başardıklarımızın temelinde yatıyor.

Solun en büyük birleştirici unsuru muhafazakâr sağa karşı savunduğu değerlerdir. Bunları unutup, karşısında savaştığı cepheyi unutup kendi içinde tartışmaya girdiği her yerde kaybetmiştir. Fransız Devrimi’nde sol fraksiyonlar birbiriyle tartışmaya giriştiğinde, İspanya’da faşist Nazi güçlerine ve Franco rejimine karşı direnen anarşistler ve sosyalistler savaşa tutuştuğunda, faşist İtalya rejiminde solcular birbirleri arasında tartıştığında bu olmuştur.

Ortak program. En çok altını çizmek istediğim nokta bu. Herkesin aynı şeyi isteyeceğini ve savunacağını düşünmek bu dünyaya uygun bir şey değil. Eğer sol sadece bir iddia olmaktan çıkıp somut hayatı değiştiren bir alternative olmak istiyorsa muhakkak ki ortak ve değiştirilebilir paydalarda buluşmak zorundadır. Siz işçi yoldaşlarım; eğer bir şeyin işçi kaderinizde bir değişiklik yaratacağını düşünüyorsanız onu savunun; eğer tam tersiyse de onu değiştirmeye çalışın.

‘Solu birleştiren işçilerin birliğidir’

Biz de 70 sene boyunca bölünmüş bir solla yaşadık esasında. Bunu değiştiren işçilerin birleşmesi oldu, ondan önce üç farklı organizasyon içerisindeydik. Birleşmek için ortak bir programda anlaştık. Bu birliği oluştururken hiçbir grubun, fraksiyonun inandıklarından vazgeçmesini talep etmedik, şart olarak koşmadık. Önemli olan ortak, asgari bir programa katkısının ve onayının tam olmasıydı. Aynı zamanda taşrada, merkeze yakın olmayan yerlerde mahalle ölçeğinde sendikal örgütlenmeler olan işçi komiteleri kuruldu ve bu komiteler de müzakereye katıldı. Ve her mücadelede birliğimiz güçlendi. Herhangi bir kararı almak için çoğunluk olmak gerçekten zordu. Yavaş yavaş, tedricen ilerledik. Hızlıca bir şeyi değiştirmeye çalışmadık ve amaçladığımız aritmetik bir ortaklık olmadı. Yalnızca yan yana durmak ve birbirini toplamak değil tam tersi birbirinin müzakere sürecinden güçlenen, ortaklaştıran bir süreci amaçladık. Çünkü çok olmayı müzakereyle amaçlarsanız sesiniz çok daha güçlü çıkacaktır.

İşçilerin birliği reel alternatifler, farklılıklar ortaya koyduğunda hiç beklemediğimiz kesimler bizi bir çözüm olarak görmeye başladı. Hareketimizi ilerici olarak tanımlamam lazım. Yani reformlarla haklarda ilerlemeler sağlayan bir hareket. Eğer Frente Amplio’daki radikal grupların bakış açılarından bakarsanız çok fazla bir şey talep etmiyoruz. Ancak şimdi baktığımızda, muhafazakâr seçkinlerin izole edilmesini sağladığımızı görüyoruz. Baştan beri amaçlarımızdan biri toplumda azınlık olmasına rağmen çok şey değiştirebilen muhafazakâr seçkinlerin artık siyasete ve toplumsal yaşama bu kadar etki etmelerini engellemekti, bunu sağladık. Bu da orta sınıflar ve küçük, kendi yağında kavrulan diyebileceğimiz işletmelerle bir ittifak sayesinde oldu. Bu program içerisinde bazı kesimler açık bir şekilde sosyalistti tabii ki. Fakat sosyalistler de programı tamamen domine etmedi. Frente Amplio içerisinde Hıristiyan demokratlar, komünistler, bizim gibi gerilladan gelen sosyalistler, sosyalizmle hiç ilişkisi olmayan kesimler var ama ortak ve ilk amacımızı, azınlık olarak ülke politikasında çok belirleyici olan muhafazakar sağ seçkinlerin izolasyonunu bir ittifakla becerebildik. Biz ülkeyi adım adım, en alttakiler lehine kalkındırmayı amaçladık. Frente Amplio’nun amacı sosyalist bir ülke yaratmak olmadı. Şu anda içinde olduğumuz etap bu, bu aşamalı bir süreç.

Göçmenler üzerine: ‘Ülkemdeki şovenizmden uzak sendikal hareketle gurur duyuyorum’

Yoldaşlar, bundan iki sene önce hâlâ devlet başkanıyken bir gün yoldaşlarımla birlikte ülkemin küçük şehirlerinden birinde, Kolonya’da dolaşmaktaydım. Karşıma, dediği hiçbir şeyi anlayamadığım Türkiyeli bir işçi çıktı ve “Sunka, Sunka, Sunka” demeye başladı. SUNKA Uruguay İnşaat İşçileri Sendikası’nın kısaltmasıdır. O dönem bu şehirde büyük bir selüloz fabrikası kurulmaktaydı ve dünyanın bin bir ülkesinden inşaat işçileri burada çalışıyordu. Tanıştığım, ismini bilmediğim, dilini anlamadığım bu işçi de vasıflı bir sıva işçisiydi. Bu selüloz fabrikasında ücretlerini alamayan işçiler SUNKA’ya başvurarak kendi haklarının savunulmasını istemişlerdi ve sendikanın vatandaş bile olmayan işçilerin haklarını savunması sonucunda Türkiyeli, Romanyalı, Polonyalı işçiler 10 bin dolardan fazla birikmiş haklarını çok kısa bir mücadele sonucu aldılar, Bu inşaat bittiğinde hepsi SUNKA’nın doğal müttefikleri haline gelmişti. O anda Uruguay’ın sendikal hareketiyle gurur duydum. Çünkü biliyorum ki dünyanın birçok başka yerinde işçiler işlerini savunmak için verdikleri mücadelelerinde çok şovenist pozisyonlara düşebiliyorlar. Kendi ülkemde bunun gerçekleşmeyeceği bir sendikal zemin yaratılmasından gurur duydum.

Mahkûmiyet dönemi üzerine: ‘Hapiste okuduklarımdan çok şey öğrendim’

Bu yıl 80. yaşımı kutladım. Hapishanede yaklaşık 14 sene kaldım, bunun yaklaşık 10 senesini tek başıma izolasyon hücrelerinde geçirdim. Ama artık bitti (gülüyor)! Hapishaneye düştüğümde yetişkin, olgun bir insandım ve bütün ömrüme yetecek kadar okumuştum. Yalnız başıma hapishanede geçirdiğim zamanlarda aynı geviş getiren bir inek gibi okuduklarımı düşündüm, düşündüm, düşündüm. Esas o dönemde okuduklarımdan çok şey öğrendim. Köksüzleşenler, hayattan kopanlar, darbe alanlar değildir; darbe aldıktan sonra silkelenip devam etmeyenlerdir.

Uruguay’daki kadın özgürlüğü üzerine: ‘Hareketimizin temeli kahraman kadınlardır’

Frente Amplio’nun kadın özgürlüğü için ne yaptığını aslında en iyi yoldaşım (eşi) Lucia anlatabilir. O da benim gibi toplumsal muhalefetten, gerilla hareketinden gelen, benim kadar hapishanede kalmış ve çıktığında da mücadeleye devam etmiş bir kadın. Kendisi halen senatör. Frente Amplio’nun zeminindeki insanlardan çoğu da kahraman kadınlardır. Uruguay’da kadın haklarından bahsederken eskiden başlamak istiyorum. Latin Amerika’da kadınların seçme ve seçilme hakkını kazandığı ilk ülke Uruguay’dır. 1914 yılında da kadınların özgürce boşanma hakkını kurumsallaştırmış ilk ülke olmuştur. Hâlâ çok büyük eksikliklerimiz var, Uruguay’da da aynı işi yapan kadın ve erkekler eşit ücret almıyor. Üst düzey beyaz yakalı diyebileceğimiz, mesela üniversite hocaları gibi, 10 kişiden yedisinin kadın olduğunu görüyoruz. Üst düzeylerde kadınların ekonomik hayata katılımı çok yüksek. Üniversite eğitimini tamamlayan kadınların oranı erkeklerden çok daha yüksek. Kadınların siyasi mücadeleye, sendikal militanlığa, aktivizme katılımı ise erkeklerin gerisinde.

Kürt hareketi üzerine: ‘Özgürlük için savaşan herkesin yanındayım’

Kürt halk hareketi ve HDP hakkında şu anda konuşmak istemiyorum. Tabii ki bir pozisyonum, daha çok savunduğum bir taraf var. Ancak bir açıklamada bulunursam kendi ülkemin Türkiye’yle ilişkilerini zedelemiş olurum ve bunu yapmak istemiyorum. Ama şunu söylemek istiyorum ki, kendi özgürlüğü için, kaderini eline almak için savaşan her kesimin yanındayım.

Gençlere tavsiyeler: ‘Örgütlenin, örgütler yaratın ve onlara gözünüz gibi bakın’

Biz kadın ve erkekler mücadele ettiğimiz zaman siyasi ve kolektif bireylere ihtiyaç duyarız. Kolektif bireyler derken örgütlü bireylerden bahsediyorum. Bu bir parti veya sosyal hareket olabilir. Bizim örgütlenmediğimiz zaman tek tek bireyler olarak hiçbir gücümüz yoktur ve bilin ki hayat, hiçbir etki bırakmamak için çok hızlı geçiyor. Örgütlenmeli, örgütlenmeler yaratmalı ve onlara gözünüz gibi bakmalısınız. Bunu yaparken de insani hataları, sizin gibi olmayanları ahlaki olarak yargılamamayı da öğrenmelisiniz. Hatalar ve yargılamalar üzerinden bir güç yaratılamaz. Hepimiz insanız ve birliğimizi zaaflarımızla buluşarak yaratacağız. Elinizde büyüteçle başkalarının hatalarını aramamalısınız. Çünkü Che Guevara’yı yeniden üretmemize imkân yok. Yoldaşlar, bir şey için mücadele eden insanlar gelip geçer, onlar ikame edilebilir. İnsanları harekete geçiren nedenler ise hâlâ burada. Bu sebeple yüzümüzü dönmemiz gerekenler bu nedenlerdir, insanlar değil. İnsanlar, kadın ve erkekler, o büyük, yüce, kahraman figürler değil. Onlar gelip geçer, biz gelip geçeriz.

Bu metin, toplantının ses kaydı deşifre edilerek oluşturulmuştur.

Kültür Servisi, Türkiye’nin Kültür Gazetesi, Yaşam 31.10.2015, www.kulturservisi.com