HDP Milletvekili Musa Piroğlu: “HDP, Türkiye’nin gelecek umudunun anahtarıdır”

HDP Milletvekili Musa Piroğlu: “HDP, Türkiye’nin gelecek umudunun anahtarıdır”

HDP Milletvekili Musa PiroğluHalkların Demokratik Partisi, 3 Temmuz 2011 Pazar günü Ankara’da Arena Spor Salonu’nda gerçekleşen 5. Büyük Kongresi siyasette bütün dikkatlerin toplandığı yer oldu. Kapatılma baskısı altında olan HDP’nin önümüzdeki seçimlerde ne yapacağı en çok merak edilen konu olmakla birlikte partinin önümüzdeki günlerde izleyeceği hat da merak edilenler arasındaydı.

Davalar, operasyonlar bir yandan ekonomik koşulların yarattığı imkansızlıklara rağmen onbinler Ankara’da buluştu. Kongre’nin sıcaklığı daha geçmeden HDP İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu’nun değerlendirmelerini aldık.

Politika: Öncelikle zor koşullarda bir kongre oldu. Hem halk katılımı hem de yurtiçi ve dışından konukların da katılımı yüksekti. Siz Kongreyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Musa PİROĞLU: HDP Kongresi, oldukça yoğun baskı ve imkansızlıklar dahilinde yoğun bir katılımla ve coşkuyla geçti. Böylece HDP’yi kapatmak isteyenlere HDP’nin seçmeni, tabanı çok net cevap vermiş oldu; HDP halktır, halk bu salona aktı. HDP’nin arkasında devlet yok, bir sermaye grubu yok. Ağır ekonomik kriz koşullarında, yoğun devlet baskısı altında ve de kapatma davasının “Demokles’in kılıcı” gibi partinin üzerinde sallandırılırken böylesine büyük ve coşkulu bir kongre gerçekleştirmiş olmak, HDP’nin dayandığı tarihsel mücadele köklerinin kolay kolay yıkılamayacağını da göstermiş oldu. Dosta güven düşmana, rakiplerine ciddi bir kaygı veren oldukça başarılı bir kongre gerçekleştirilmiş oldu.

Politika: Kongre’den çıkacak mesajlardan en çok merak edileni seçimler ve ittifaklar konusundaydı. Eş Başkanların konuşmasında “köprüyü geçene” kadar yapılacak ittifaklara köprü olmayacağız denildi. 6’lı İttifak’a da açık aleni görüşme olmazsa kendi adayımızı çıkarırız dendi. Bu açıklamaları nasıl okumak gerekir? HDP, 6’lı İttifakın bir parçası mı olmak istiyor yoksa sadece Cumhurbaşkanlığı seçiminde ittifak yapmak mı?

Musa PİROĞLU: HDP başından itibaren kendi tutumunu 11 maddelik deklarasyonla açıkladı. Ve Üçüncü Yol adı altında bütün emek ve demokrasi güçlerini büyük bir demokrasi cephesi olarak birleştirmek için harekete geçti. Buradan bakılınca HDP zaten kendisini hiçbir zaman ne Cumhur ne de Millet İttifakı’nın yanında tarif etmedi, etmemeye de devam ediyor. “6’lı masa”da HDP’nin yer almak gibi bir amacı, fikri yok. HDP’nin temel projesi Türkiye’deki en geniş emek ve demokrasi güçlerini ve Kürdistani güçleri yan yana getirerek, halkın taleplerini en güçlü şekilde hem parlamentoda hem de parlamento dışında dillendirmek, mücadele etmektir. Bu noktadan bakınca, HDP kendi hattında, rotasında ilerlemeye devam ediyor.

Meselenin ikinci boyutu ise şu: başından beri HDP, varolan Erdoğan iktidarının Türkiye halkları için cehennemden başka bir şey ifade etmediği, ağır bir baskı rejimi olduğunu ve önümüzdeki seçimlerle bunu daha da kalıcılaştırmak istediğini tespit etmiş durumda ve bu iktidarı yıkmak için de elinden geldiği her şekilde mücadele ediyor. Burada görülmesi gereken temel nokta şu: Bu baskı rejiminin, olağan üstü koşulların faturasını en ağır şekilde ödeyenler HDP ve HDP’nin temsil ettiiği güçlerdir. Emekçiler, Kürt halkı, Aleviler, kadınlar, LGBTİ’ler yani kısaca en yoksul, en ezilen kitlelerdir. Bu faturayı ödememek için bu iktidarı yıkmak bizim öncelikli hedeflerimizin arasında yer alıyor.

Bu noktada da biz herhangi bir ittifaka girdiğimizi söylemedik ama HDP’nin şöyle bir temel tespiti var. Bizim de onay verebileceğimiz bir program çıkarsa karşımıza, biz bu programı tartışabiliriz. HDP kişileri tartışmıyor, partileri de tartışmıyor. Ama HDP’nin İlkeleri ortada, bu ilkelere uygun olarak, bu konuları konuşmak için de bütün partileri HDP ile temas kurmaya, tartışmaya çağırıyor.

Politika: Kongre’de bir de “Danışmanlık Kurulu” açıklandı. Aralarında Ali Bayramoğlu, Mehmet Altan’dan, Rıza Türmen’e Tarık Ziya Ekinci’ye, kadar siyasal olarak geniş bir yelpazeden isimler var. Kurulun nasıl bir rolü olacak?

Musa PİROĞLU: Ülke ve dünya ağır ve çoklu bir krizin içinden geçiyor. Bir yandan kapitalizmin derin ve sert krizi, buna eşlik eden emperyalist paylaşım süreci ve bunların yarattığı çatışmalar, iklim krizi gibi faktörler küresel bir bütün olarak canlıları ve insanları, varoluşu tehdit ediyor. Aynı şey ülke için de sözkonusu. Ağır bir sosyal kriz, derinleşen ekonomik kriz ve siyasi krizin ortasındayız. Bu noktada partinin siyaset üretebilmesi, hem küresel konulara hem ülkeye dair politikalar üretebilmesi aynı zamanda olup bitenin en üst düzeyde takip edilmesi, anlaşılması ve analiz edilebilmesiyle mümkün. Bir entellektüel altyapının kurulması teorik tartışmaların yürütülebilmesi ve politikanın beslenebileceği verilerin çıkması bakımından partinin önemli bir eksiğini giderme rolünü görecek. Bu kurulda çok çeşitli ve renkli simaların bulunması aslında yetişmiş entellektüel dokunun hemen hemen pek çoğundan yararlanma imkanı yaratacaktır. Tecrit edilmeye, yalnızlaştırılmaya çalışılan partinin bu entellektüel dünyayla temas kurması bu tecriti de kırması anlamına geliyor. Danışma Kurulu esas olarak HDP politika oluştururken beslendiği kaynağın oluşmasında çeşitli fikirlerin tartışıldığı, olgunlaştırıldığı ve bizim de bunları buradan alarak politikaya dönüştürdüğümüz bir işlevi olacak. Önemli bir açığı kapatmış olacağız.

Politika: HDP’nin dışındaki sol-sosyalistlerle ittifak görüşmeleri hakkında ne düşünüyorsunuz? HDP içindeki sosyalistlerin bu görüşmelerin geliştirilmesinde rolü nedir?

Musa PİROĞLU: Ne yazık ki, Türkiye sosyalist hareketinde HDP dışında kalan güçlerin büyük bir kısmı, HDP’nin yürüttüğü mücadeleyi Kürt halkının mücadelesi ile sınırlayan bir bakış açısına sahip. Buradan baktıkları için de kendilerini Türkiye sol siyasetinin sözcüsü olarak görmek gibi bir hak iddiasında bulunuyorlar. HDP ve sosyalistler kavramı, HDP’nin bileşik yapısını, HDP’nin stratejik önemini ve misyonunu anlamama ve görmeme boyutuna taşınıyor. HDP esas olarak Türkiye sosyalist hareketi, emek güçleri ile Kürt halkı ve Kürt özgürlük güçlerinin mücadelesinin ortak ittifakı anlamına gelir. Ve bu ittifak Türkiye’nin gelecek umudunun temel anahtarıdır.

Söyleşi: Cemil Aksu


Konuyla ilişkili diğer makaleler