Güneş Balçıkla Sıvanmaz
Yok edebileceklerini zannetiler. Daha kuruluşunun dördüncü ayında önder kadrolarını pusu kurarak haince katlettiler. Olmadı. Yasakladılar. Defalarca operasyonlar, tevkifatlar, sürgünler, işkenceler, ölümler tezgahladılar. Binlerce partili kadro ve partiye gönül vermiş gençlik kadrosunu katlettiler. Yine olmadı. Daha yasaklamadan aynı adla parti kurdular. Beceremediler. Tasfiye etmeye, partinin adını kendileri açısından zararsız gördüklerine ikame ettiler. Yine olduramadılar.
Çünkü, Türkiye Komünist Partisi Anadolu, Rumeli, Mezopotamya ve Kafkasya halklarının bağrında doğmuştu. Kökleri sağlam ve çok derinlerde. Öyle kafasını koparmakla ölmüyor, tükenmiyor. Mevlana’nın dediği gibi “ Sanmasınlar çöktük, sanmasınlar yıkıldık. Sadece başka bir bahar için yaprak döktük”!
İşçi sınıfı içinde kök salamayan, işçi sınıfı ile proletarya aydınlarını buluşturamayan, Kürt halkının güvenini kazanarak enternasyonalist bir anlayışla Türkiye halklarının birleşik mücadelesini öremeyen, her koşulda mücadele etmeye hazır, sınıf savaşımının tüm yöntemlerini uygulama yeteneğine sahip olmayan bir “gelenek” küçük burjuva aydınlar arasında sıkışıp akademik tartışmalar yürütme dışında bir arpa boyu yol alamaz.
Mustafa Suphi, “işçi sınıfı var oldukça Türkiye Komünist Partisi’ni yok edemeyecekler” sözünü boşuna kullanmamıştı. Bu söylem, işçi sınıfı içinde örgütlenmeyi, proleter kadrolara sahip olmayı gerektirir. Çünkü ancak o zaman yenilmez ve yok edilemez olunur.
Bilen yoldaş, “sınıf savaşımının yolu Kordon boyunun düz kaldırımlarına benzemez” demişti. Yani, her koşulda mücadele etmeye, her zaman hazır olan, savaşım koşullarına uyum sağlayan, parlamenter mücadele ile parlamento dışı mücadeleyi aynı yetkinlikle yürütmeyi başaran yok edilemez.
Somut durumun somut analizini doğru yapabilen, programatik görüşleri temelinde sınıf ve halk yığınları arasında karşılık bulan politikalar üretebilen kazanır. Bu 101 yıl önce de öyleydi, bugün de böyledir. 101 senedir her gün yeniden doğuyor. Ve bu güneş balçıkla sıvanamaz!