Faiz Yükseldi, Döviz Düştü, Borsa Şaha Kalktı... “Üç Kağıt Ekonomisi”

Faiz Yükseldi, Döviz Düştü, Borsa Şaha Kalktı... “Üç Kağıt Ekonomisi”

15 Ocak günü Dolmabahçe Ofsi’nde DEİK Yönetim Kurulu üyelerini kabul eden AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan, “Türk frmalarının salgın döneminde kaliteli ürünleri, rekabetçi fyatları, hepsinden önemlisi güvenilirlikleriyle rakiplerine fark attığını” vurguladı.

Ekonomi ve hukuk alanındaki reform gündemiyle ilgili yoğun bir hazırlık döneminin geride bırakıldığını anlatan Erdoğan, enfasyonun bu ülkede yaşayan her bir ferdin hayatına dokunduğunu belirterek, şunları kaydetti: “Biz enfasyonu yüzde 30’lar civarından tek hanelere düşürmüş yönetim olarak faiz oranının yüzde 63 olduğu böyle bir dönemden 4,6’ya, enfasyonu da 6,4’e düşürdüğümüz dönemi biz yaşadık. Boşuna konuşmuyorum ben. Yüksek faize karşı olduğumu söylemek boşuna değil. Bütün bunları bu işi yaşayarak söyleyen birisiyim. Şu anda karşımda ağırlıklı yatırımcılarımız var, girişimcilerimiz var ve birçoklarınızın faiz yükü altında nasıl ezildiğinizi biliyorum. Bu bankaların sizi nasıl sömürdüğünü biliyorum. Yeri geldiği zaman Türkiye’yi bir faiz cenneti haline getirmekten bahsediyoruz, ama öbür tarafta bankalarımız, gerek kamu gerek özel sektör bankaları ne kadar kâr etmişler, bunu konuşuyorlar. Tamam da sen ne kadar yatırımcı kazandırdın bu ülkeye, bir de bunu söylesene? Ve ne kadar yatırımcı var, ne kadar istihdam sağlıyoruz? Bir de bunu konuşun bakalım. Bunu konuşmuyorlar. Bana yatırım lazım, istihdam lazım, üretim lazım, ihracat lazım. Eğer bu dört başlık yoksa hiçbir şey yok.”

Damat, görevi bırakıp kayıplara karıştığında yeni maliye politikalarını yürütmek üzere göreve gelen Bakan Lütfü Elvan ve Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal’ın yaptıkları ilk işlerden birisi de AKP Genel Başkanı’nın ölesiye nefret ettiği şey olan faizleri 7 puan artırmak oldu. Bir önceki, daha sonraki MB başkanlarını sözünü dinlemedikleri için görevden aldığını övünerek söyleyen ‘yüksek faiz düşmanı’ (!) Erdoğan, yeni yönetime getirdiği ekonomi kurmaylarının uygulamaları karşısında ağzını açıp tek laf etmedi. Demek ki ekonominin içinde bulunduğu durum gerçekten kötüymüş, ki Dolar ve Euro’nun rekor üstüne rekor kırmasını durdurmanın başka çıkar yolu yokmuş. Tam da Damat Bakan’ın görevi bırakıp ortadan kaybolduğu günlerde göreve getirilen yeni Merkez Bankası Başkanı’nın koltuğuna henüz yeni yeni alışmaya başladığı günlerde Katar Emiri Türkiye Varlık Fonu sahipliğindeki Borsa İstanbul A.Ş.’nin %10’luk hissesinin satışı ile ilgili mutabakatı imzaladı. Ancak bunun karşılığında ne kadar para alındığına ilişkin bir açıklama yapılmadı. Ticari sır, devlet sırrı denilerek soru sorulmasına bile tahammül edilemedi.

 

Osman Altuğ: Üç Kağıt Ekonomisi

Ekonomist Prof. Dr. Osman Altuğ’un Türkiye ekonomisi ile ilgili yıllardır dile getirdiği müthiş benzetmesini burada anmadan geçmemek lazım. Türkiye’de uygulanan ekonominin “3 Kağıt Ekonomisi” olduğunu yıllardır her fırsatta söyleyen Osman Hoca: “Ülkelerde üretim yapılır ve buna mukabil para basılır. Paranın değerini belirleyen unsur üretim gücüdür. Ama bizde böyle olmuyor. 3 tane kağıt var. Borsa, faiz ve döviz. Yani bu kağıtlarla hareket yapılıyor. Bunların da üretimle ilgisi yok. Birileri bunlarla oynuyor, bizim ülkemiz kaybediyor. Bunlar enstrüman olarak elbette olmalı. ...Ancak Türkiye’de böyle bir durum yok. Tamamen yabancılar kendi aralarında top oynuyor. Para ile sanal alemde bir oyun oynanıyor. Dolayısıyla bu 3 kağıt ekonomisiyle kalkınmış bir ülke yoktur. Şunu net söylüyorum. Mafya, bahçeyle uğraşmaz, o meyveyi alır. Halbuki servet üretilen bir değer olmalıdır.”

Merkez Bankası faizleri 7 puan artırdı, Borsa’nın belli bir hissesi Katarlılara satıldı, tüm zamanların rekorlarını altüst eden döviz hızla değer kaybetmeye başladı. Dolar 8,55’lere, Euro 10,04’lere çıkmışken bugün Dolar 7,04’ü, euro ise 8,47’ yi gördü. Borsa İstanbul ise 1200’lerden 1570’lere geldi. Kağıtların biri çıkınca öbürü iniyor, bir süre sonra inen çıkıyor, çıkan düşüyor. Böylece artık tasarruf imkanı kalmasa da dar gelirlilerin can havliyle kenara köşeye attığı döviz ya da altın değer yitiriyor. Zaten Erdoğan da bunu istiyor, “yastık altındaki döviz ve altınlarınızı TL’ye çevirin” demiyor mu sürekli? Vatandaş dar gününde bir yarasına merhem olur ümidiyle kenara köşeye attığı dövizini, altınını daha fazla zarar etmemek icin can havliyle bozdurunca çok geçmeden bu sefer borsadaki hisse senetleri değerleri dip noktaya inecek, döviz ve altın fyatları fırlayacak ve üç kağıt ekonomisi sürüp gidecek.

 

“Faiz sebep, en#asyon sonuç” peki 7 puan niye arttı faiz?

“Faiz sebep, enfasyon sonuç” diyen Erdoğan, TÜİK’in enfasyonu rakamlarına AKP ve MHP kitlesinden başka kimseyi inandıramadığını biliyor. İşçiler enfesyon rakamlarına dayanılarak Çalışma Bakanı’nın “enflasyon üzerinde zam yaptık” yalanıyla açlık sınırın altında çalışmaya zorlanıyor. Esnafar bir yandan pandemi nedeniyle borç içinde ayakta kalmak için çırpınırken, “gerçek enflasyonu bizden iyi mi bilecekler, yüzde 40- 50’in üzerinde” diye dert yanıyorlar. Sattıkları malın yerine yenisini koyamadıklarını dile getiriyorlar. Merkez Bankası Başkanı, Şubat başında yaptığı açıklamada faizlerin düşmeyeceğini söyledi. Faizler düşmeyecekse sonucu olan enfasyonu nasıl tek haneli rakamlara düşüreceklerini TÜİK’e mi havale edecekler? Erdoğan, DEİK toplantısında iş çevrelerine, “Bu bankaların sizi nasıl sömürdüğünü biliyorum” derken, 18 yıllık iktidarları döneminde milyonlarca kişinin kredi kartı borçlusu, ihtiyaç kredisi borçlusu olduğunu ve kredi faizlerini ödemekten, ya da artık ödeyememekten ifahının kesildiğini bilmiyor olamaz? Çiftçilere ucuz kredi vermesi gereken Ziraat Bankası’nın faiz yükü nedeniyle borçlarını ödeyemediği için, tarlasını, traktörünü haczettiğini de duymamıştır.

 

Mustafa Durmuş Hoca’nın Borsa değerlendirmesi

7 Şubat 2021 tarihli Evrensel Gazetesi’nde Barış Cevher’in Ekonomist Prof. Dr. Mustafa Durmuş ile yaptığı söyleşide “Borsa” üzerine önemli bilgiler var. Mustafa Hoca, “Bireysel ve sahte kurtuluş yollarını değil, gerçek kurtuluş yollarını seçmek gerekiyor. Emekçilerin sorunları bireysel eylemlerle çözümlenebilecek kadar küçük sorunlar değiller.” derken Borsaların büyük şirketlerin denetiminde olduğuna vurgu yapıyor. Ve “Nitekim mayıs 2020 itibarıyla en büyük beş şirketin borsa değeri sırasıyla: Microsoft: 1,4 trilyon dolar, Apple: 1,3 trilyon dolar, Amazon: 1,2 trilyon dolar, Alphabet: 938 milyar dolar ve Facebook: 598 milyar dolardı. Yani büyük borsaların aslında az sayıda şirketçe kontrol edildiği ileri sürülebilir.” diye ekliyor.

Barış Cevher, Mustafa Hoca’ya Borsa kazançlarının kâr ile ilişkisini sorduğunda aldığı yanıt şöyle: “Ancak Marx’ın da dediği gibi, son tahlilde, uzun vadede, bir şirketin hissesinin fyatı şirketin kârı ile uyumlu olmak zorunda. Dolayısıyla bu spekülatif kazançlar sona ermek ve hisse fyatları gerçek değerlerine geri dönmek zorunda. 2021 yılının bu anlamda, ana akım iktisatçıların tercih ettiği bir deyimle, büyük düzeltmelerin olacağı yıl olması hayli muhtemel. Engels’in de dediği gibi fnansal spekülasyonlar reel ekonomideki düşen kârlara karşı en temel karşılayıcı faktör olsalar da, her çıkışın bir inişi var. Bu yılın ikinci yarısından itibaren mali sıkılaştırmalar başlayacak, Merkez Bankalarının likidite politikaları değişecek, bu kez borsalardaki bu spekülatif yükseliş tersine dönecek ve fyatlar bir “yo yo” gibi reel sermaye değerine geri gelecek.

... Marx fnansal varlıkları, tahvilleri ve bunların alınıp satıldığı borsaları, kurgusal sermaye araçları olarak tanımlar. Ona göre böyle yatırımlar gelecekteki kazançlara, kârlara ilişkin iddiaları temsil ederler, yani reel sermaye yatırımları, para sermaye, nakit gibi varlıklar üzerindeki iddialardır. Şirketler tahvil, bono çıkartırlar, bunu satın alanlar da şirketlerin gelecekteki kazançları üzerinden bu pay senetleri aracılığıyla hak iddia ederler. Bu kağıtların alınıp satıldığı ikincil piyasalar da mevcuttur. Ancak bu değerli kağıtlar reel sermaye gibi işlev görmezler, sadece gelecekte elde edilebilecek kârlarla ilgili iddialardır. ‘Dolayısıyla da böyle değerli kağıtların sermaye değeri bütünüyle bir illüzyondur. Bu kağıtlar sadece mülkiyet göstergeleridir. Sermaye işletmelere yapılacak fili sermayeye ya da filen yapılmış yatırımlar biçiminde kendini gösterirken, bu değerli kağıtlar sadece mülkiyeti (Yaratılacak artı değerden alınacak payı/kârı) gösterirler”. Spekülatörler (yatırımcılar) bu hisseleri alıp sattığında bunların fyatları da iner ve çıkar. Eğer bol nakit varsa bu hisselerin fyatları yükselir.’ Kredilerle birlikte sermaye ikiye üçe katlanır ama bu değişik biçimlerde ve değişik ellerde gerçekleşir. Böyle bir büyümenin çok önemli bir kısmı kurgusaldır.”


Konuyla ilişkili diğer makaleler