Can Pazarı

Can Pazarı

Kürt Halkının kendi ve insanlık adına elde etmiş olduğu kazanımları bütün dünya ve bölgemize yeni bir düzen vermekte olan küresel aktörler gördü, bölgenin yeniden dizaynı için belirleyici bir aktör olarak kabul etti, fakat Erdoğan ve devleti bütün dünyanın görmüş olduğu bu gerçekliği göremiyor, üstelik de dünyaya “terörist” olarak lanse etmeye çalışıyor. Kürt Halkının yaratmış ve yaratmaya devam ettiği bu somut gerçekleri göremiyor, hala “PKK, PYD teröristtir” demeye devam ediyor. Onunla da yetinmiyor, bir evin bodrum katında yaralı olarak bulunan, her gün birisi ölen Kürt Halkının otuz evladını göz göre göre katlediyor. Gerekçe olarak da İçişleri Bakanı: “Biz işi bitirdik, birkaç kişi kaldı, onları da bitirirsek PKK bitmiş olacak, zaten o zaman yasak da kalkacak” diyerek tarihe “bodrum katliamı” diye kirli, kanlı, yüzleri kadar kapkara bir de not düşüyorlar. Bu, alabildiğine ilkelleşme, ilkelliğin dibe vurduğu saldırganlıktır, çaresizliktir. Özgürlük Hareketini “yok” edeceğiz diyen de, buna inanan da zeka sorunu yaşayan insanlardır. Devlet tüm kurumlarıyla vuruyor, SAS komandoları, Özel harekat Timleri, Bordo bereliler, Bolu Dağ Komando Tugayı, Türkiye’nin özel yetiştirilmiş vurucu güçleriyle, son model modern silahlarıyla, tankı, havan topları helikopterleri ile... Sur, Cizre ve Botan vurulurken bu gücün karşısında ise yeni kurulan YPS, 16 -17 yaşlarındaki silahlı direniş gençleri, eğitimsiz gençlerlerle savaşıyorlar. Peki, ordu neden başarılı değildir? Orduda çalışan subay ve astsubaylar maaşlı ve paralı çalışırlar, onları bekleyen eşleri, çocukları, sevgilileri vardır. Bu savaşın onların savaşı olmadığının farkındadırlar, istemiyerek de olsa savaşın içindeler. Bunların yanında isteyerek savaşa giden savaşanlar da vardır. İŞİD / DAİŞ elemanları, ırkçı kafatasçı şoven faşist unsurlar savaşıyorlar. Buna rağmen ordu 1 metre ilerleyemiyor Sur ve Cizre sokaklarına giremiyorlar. Karşılarında duran YPS güçleri ise sadece ülke aşkıyla mücadele ediyorlar, tıpkı VİETKONG gerillaları gibi çarpışıyorlar, maaş sorunu yok, evli değil, çocukları yok, onları bekleyen sevgilileri yoktur. Sadece sırtında bir torba içinde kuru bir ekmek elinde keleş.

Diyelim Kuzey Kürdistan’ın 20 ilçesinde, 30 kasabasında, 200 sokağında “PKK’yi yok” ettin. “Yok ettiğini” sandığın yerlere de karakol kurdun. Söz konusu karakollar kocaman bir gölün ya da denizin içine atılmış bir kaya parçasından öte bir anlam taşımaz, bir işe yaramaz. Bir göl ya da denize atılan kaya parçasının suyun içine gömülmekten başka işe yaramadığı gibi Kürdistan’ın neresine kurarsanız kurun, kuracağınız karakol da, attığınız kaya gibi suyun içine dalıp işe yaramaz hale gelmekten başka bir işlev yapamaz.

Kürt Halkı bilinçlidir, politizedir, organizedir, örgütlüdür, özgüvene sahiptir, Kobane ruhlu, zafer kazanmış bir halktır. Bu özgüven, onur ve gururla kendisini de, diğer kimlik sahiplerini de demokratik ulus temelinde yapılandırmaya, bu bağlamda devleti ve bölgeyi yeniden organize etmeye canı gönülden soyunmuştur. Böylesi bir tarihsel gücü kimse yok edemez. Türk Ordusunun en seçme birimleri ile iki aydır Sur’un bir mahallesini bile Başbakan’ın deyimi ile “temizleyemediler”. Bu somut gerçeklik karşısında bırakın bir devleti, aklı başında bir insan bile; bir evin bodrumunda ölümü bekleyen yaralıların hastaneye taşınmasını “az kaldı bitireceğiz, bu yaralı numarası ile engellemeye çalışıyorlar” gibi bir gerekçe sunarak engellemeye kalkmaz. Türkiye bu tarihi treni kaçırmak üzere. Söz konusu trene Erdoğan Türkiyesi asla yetişemez ve binemez. Çok düşman etti Kürt Halkına kendini. Bugüne kadar yapmış olduğu katliamlara ek olarak Cizre’de bir binanın bodrum katında, bütün dünyanın gözü önünde, Kürt Halkının otuz evladını yaralı, yaralı, acı çekerek ölüme mahkum edip, Kürt Halkının haklı kin ve nefretini kazandı. Sadece Kürt Halkına değil, Suriye Halkının Esat rejimi ile kalanlarının da... Bu iki halkın birlikte, bir arada yaşayacağı geleceğin Suriye’sinde beyni yıkanmış, Erdoğan ve devletinin hiç ama hiç yeri olamaz.

T.C. ırkçı kafatasçı şoven faşist saldırganlığına karşı mücadele, halklarımızın büyük direniş savaşı, mücadelesi bugünkü çağda, en devrimci güçler ile en gerici güçler arasında en keskin bir güç denemesidir. Halklarımızın zaferi, dünyanın devrimci güçlerinin ve ilerici halklarının genel zaferidir. Zafere kadar ırkçı kafatasçı şoven faşist egemen sınıfların saldırganlarıyla savaşmak, bizim kutsal ulusal görevimiz ve uluslararası devrimci görevimiz olmalıdır. Kürt Özgürlük Hareketi’nin mücadelesi ile Türkiye Halklarının ortak mücadelesi zafere götürecektir.


Konuyla ilişkili diğer makaleler