Birlik Dayanışma, Demokrasi ve Güneşli bir Türkiye…

Birlik Dayanışma, Demokrasi ve Güneşli bir Türkiye…

Ülkenin demokratik gündemi, temel hak ve özgürlüklerin ve Kürt halkının kimliğinin tanınması ve güvenceye alınmasıdır. Bu gerçekleşmedikçe ülke içinde kıvrandığı bunalımdan çıkamaz. 

Bugün ülkede barınma, iş, ekmek, can güvenliği, örgütlenme ve ifade özgürlüğü, eğitim ve sağlık sorunları 81 milyonluk nüfusun ezici çoğunluğunun temel sorunudur ve çözüm beklemektedir. Jeo-politik konumundan dolayı dünya haritasında önemli bir yer teşkil eden Türkiye, doğal zenginlikleriyle dünyaca kıskanılacak bir güzelliğe sahiptir. Ülkenin insanları temel hak ve özgürlüklerden yoksun olması bu doğal zenginlik ve güzellikle tanışmamakta, buluşmamakta ve insanca yaşayamamaktadır. Ekmeğe, suya, aşa muhtaç, özgürlükten yoksun, barıştan uzak olmakla geleceğe güvenle bakılabilir mi? Geçmişiyle yüzleşmeyen bir ülke demokratik, geleceği ise aydınlık olabilir mi?    

24 Haziran Seçimleri yapıldı. AKP-MHP ve Saray’ın önceden öngördüğü, planladığı, tezgahladığı biçimde sonuçlandırıldı. Saray-AKP rejimi iktidarını perçinledi. AKP-Saray’ın, burjuvazinin ve bütün gerici güçlerin baskı ve saldırılarına rağmen Halkların Demokratik Partisi (HDP), oylarını korudu.  HDP, ezilenlerin, yoksulların, farklı inanç ve kimliklerin umudu olmaya devam edecektir.      

24 Haziran Seçimleri bitti ama sınıf mücadelesi bitmedi ve tüm acımasızlığıyla sürecektir. Burjuvazi yenilenen ve faşizme yönelen politik iktidarının eliyle işçilere, emekçilere, aydınlara, devrimcilere ve Kürtler’e yeni bir saldırıya hazırlanıyor. Kürt halkı, Türkiyeli devrimciler, sosyalistler ve komünistler, burjuvazinin her türlü saldırılarına karşı direnmenin ve politik iktidara taşınmanın yol ve yöntemlerini birlikte tartışarak, ortaklaşarak çalışmalıdır. Ülkenin acı gerçeği, ezilenlerin, yoksulların, aşağılananların, işçilerin, gençliğin ve kadınların birleşerek, dayanışmalarını yükselterek hareket etmelerini zorluyor. Bu gerçekleşmeden güzel günleri görmenin mümkün olmayacağını öğretiyor. Bu ortaklaşmanın zemini demokrasi, özgürlük, barış, iş ve ekmektir. Ortaklaşmanın platformu ise Halkların Demokratik Kongresi/Halkların Demokratik Partisi’dir. HDK/HDP’yi daha da zenginleştirerek güçlendirmek ilerici, yurtsever, devrimci olmanın sorumluluk gereğidir.     

Faşizmi durdurmanın ve demokrasiyi kazanmanın yolu, en geniş anti-faşist güçlerin eylem ve güç birliğidir, demokrasi cephesinin örülmesidir. Demokrasi mücadelesinin motor gücü, Kürt halkının özgürlük ve demokrasi hareketi ile işçi sınıfının sosyalizmi amaçlayan devrimci hareketidir. Kürt halkının özgürlük mücadelesi tek başına barışı kazanamayacağı, ülkenin demokratikleşmesini başaramayacağı gibi Kürt halkıyla yan yana yürümeden de bir adım ileriye atılamaz. Karadeniz ve Orta Anadolu Bölgelerinde hakim olan ırkçılık ve milliyetçilik, işçi sınıfının başını çektiği devrimci sınıf çalışmalarıyla ancak kırılabilir. Ülkede demokrasi, barış, özgürlük ve sosyalizm isteyenlerin büyük bir kesimi dağınıktır, kişisel veya grupsal davranmaktadır. Böyle olduğu için yığınsallaşma olmamakta ve en geniş kesimlerin iradeleri ortaklaşamamaktadır. On yıllardan beri grup çerçevesini aşamayan ve bir arpa boyu yol gitmeyenler bir daha düşünmeli, objektif davranmalı işçi sınıfının, ezilenlerin ve yoksulların çıkarı için hareket etmelidir. İşçi sınıfının devrimci öncü politik hattında kadınları, gençliği, bütün ulusların ezilenlerini, yoksullarını sömürüye karşı mücadele temelinde birleştirmeyi ve bilinçlendirmeyi hedefleyen günümüz gerçekliğine uyarlanan, beklentilerine cevap olan yeni bir tarzda BİRLİK-DAYANIŞMA hareketine ihtiyaç vardır. İşçi sınıfının öncü politik örgütü, faşizmin yıkılması ve demokratik bir sürecin önünün açılması için anti-faşist olan ve karşı-devrimci olmayan her kişi ve her örgütle görüşür, diyalog geliştirir, yayınlarında ve sayfalarında farklılık da taşısa onların düşüncelerine, yazılarına ve çalışmalarına yer verir. Bunu yapmayan/yapamayan bir politik güç, öncü olabilir mi? Anti-faşist mücadeleyi geliştirmek için en temel ortak noktalar etrafında çalışmalar yapılmalı, yol ve yöntemler geliştirilmelidir. Tembelliğin, kısır döngünün, kariyerizmin ve lafazanlığın panzehiri, iş yapmaktır. İşin küçüğü büyüğü yoktur. İş, iştir. Küçük işler, büyük işleri tamamlar. Bütün ise ayrıntılardan meydana gelir. Gerçek, ayrıntılarda saklıdır.     

Faşizme, ırkçılığa ve şovenizme karşı mücadelenin birlik dayanışma ruhuyla ülkenin her yerinde filizlenerek boy atması için bütün işçi, emekçi, kır yoksullarının buluşması için çalışmalar yapılmalı, koordinasyon sağlanmalıdır. Böyle bir tarzın sendikal-konfederasyon alanda gerçekleştirilmesi, işçi sınıfının sendikal birliğini sağlayabileceği gibi sınıf çalışmasına, demokrasi mücadelesine ivme kazandıracaktır. Düşüncesi ve oy verdiği parti ne olursa olsun bütün işçiler sömürülmekte ve ezilmektedir. Kapitalizm, sömürünün, eşitsizliğin, savaşların ve yozlaşmanın kaynağıdır. İşçilere ve ezilenlere refah getiremez. Bugün yürürlükte bulunan OHAL (Olağanüstü Hal), KHK (Kanun Hükmünde Kararname) ve sınır ötesinde yapılan savaş ve çatışmalar işçilerin temel hak ve özgürlüklerine, yaşam hakkına karşıdır. İşçilerin, emekçilerin işi elinden alınmakta, açlığa mahkum edilmekte, yoksul ailelerin çocukları savaş cephesine gönderilerek ölmektedir. Zenginler, ayrıcalıklı olanlar, çocuklarını çürük raporları ve bedelli askerlik ile savaşlardan, ateşten uzak tutmaktadır. Bu mudur, adalet ve vatanseverlik?        

Ülkenin demokratikleşmesi, Güneşli bir Türkiye’nin kurulabilmesi için işçi sınıfının devrimci güçlerinin örgütlülüğünün sağlanması, güçlenmesi ve Kürt halkının mücadelesiyle buluşarak, yan yana durarak bileşik mücadelelerinin yaşam bulması zorunludur. Bu güç, ancak sömürünün çarklarını parçalayabilir, egemenlerin, iktidarın saldırılarını durdurarak yeni bir yaşamın, Güneşli bir Türkiye’nin kapısını aralayabilir. Bunun gerçekleşmesi, seçimlerin ötesinde çok ciddi ve iğne ile kuyu kazır misali büyük bir sabır, hüner ve emek gerektirir.  Bu anlayışımızın doğrultusunda Demokratik Halk Meclisleri ve İşçi Meclislerinin ülkenin her sathında kurulması ve aktif çalışması son derece önemlidir.     

Demokrasi için mücadele verilmeden barış ve sosyalizm kurulamaz. Demokrasi mücadelesi, kişilerin temel hak ve özgürlükleri ekseni üzerinde gelişir. Yığınlar ekonomik-demokratik haklar için verdiği mücadele içinde bilinçlenir ve örgütlenir. Demokrasi mücadelesinin ivme kazanması, emek, barış, özgürlük temelinde kitlelerin burjuvazinin etki alanından koparılarak yüzlerini güneşli bir Türkiye’ye çevirmesidir. Türkiye işçi sınıfının, devrimci gençliğinin bir tarihi ve kıskanılacak örnek mücadele deneyimleri vardır. Kimileri bu tarihi küçümserse de biz bu tarih ile onur duyuyoruz. Sınıf çalışması yaparak ve mücadele içinde deneyimler yaratarak zenginleştirmek istiyoruz. Mücadele içinde kendimizi arındırmanın, yenilenmenin gerektiğini hissediyoruz.     

22 Temmuz 1980 günü sabahı Türkiye işçi sınıfının büyük önderi, DİSK’in (Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu) kurucusu, Maden-İş Sendikası’nın genel başkanı Kemal Türkler, işine gitmek için evinden çıkarken sermayenin kiralık katilleri tarafından silahla vurularak katledildi.  Türkiye işçi sınıfı büyük önderinin acısını yüreğine gömerek cenazesini milyonluk yığınsal çıkışlarla uğurladı. İşçilerin, emekçilerin Kemal Türkler’in yaşamından, mücadelesinden öğreneceği çok şey vardır. Kemal Türkler, demokrasi mücadelesinde, antifaşist direnişte, sendikal harekette nasıl hareket edilmesi gerektiğini öğretmeye devam ediyor.     

İnsanlıktan, emekten, kardeşlikten, eşitlikten ve barıştan yana olan, bu ortak vatanda yaşayan her insan sömürüye ve faşizme karşı dik durarak Güneşli bir Türkiye için mücadele etmelidir.


Konuyla ilişkili diğer makaleler