Bekledik gelmediniz

Bekledik gelmediniz

Ahmet Hicri İzgören’in 2011 yılında Özgür Gündem’de yayımlanan “Bekledik Gelmediniz” adlı yazısı ve ayrı kaleme aldığı çok anlamlı şiirsel seslenişi, bugün de güncelliğini koruyor. İnsan, akıl, hiza ve siyaset, bu sesi duymak ve ses vermeyi gerektiriyor. Çocukların ölüme meydan okuduğu, öldürüldüğü bu coğrafya, beklemekte hala... Duyuyor musunuz?

Politika
 

A. Hicri İZGÖREN

Bir kelime, bir satır, bir bakış bekledik sizden... Hayat ferahlayacak, yeryüzü genişleyecekti belki... Sizin için antenlerimiz açık oldu hep. Belki ararsınız diye... Aramadınız, sormadınız.

***
Sizinle güzel olacaktı geceler ve gündüzler. Gelmediniz... Ama biz hep bekledik sizi. Birlikte efkarlanır, birlikte sevinirdik diye düşündük. Sizin için telefonlarımız hep açık tutuldu. Ararsınız diye düşündük. Saatin akrep ve yelkovanı her buluştuğunda umutlandık...

Uykusuz gecelere uzadı yorgun gözlerimiz... Uzak kaldınız gelmediniz. Bir gün belki bir yerlerde karşılaşırız diye seçtiğiniz yollardan geçtik. Siz durmadan kaldırım değiştirdiniz... Görmezlikten geldiniz. Sizin için yüreğimizin bir köşesini boş tuttuk hep. En güzel minderlerimizi size serecektik...

Demli çaylar içecek, anılar tazeleyecektik belki. Bekledik gelmediniz.

***

Yağmursuz ve rüzgarsız kaldık, mevsimler unuttu mevsimliğini, bekledik gelmediniz. Ağıtlar da bekletildik hep... Zulüm, zindan çizgileri çizildi suretimize. Yalana ve talana yazıldı adımız... Fermanlar çıkarıldı genç ömrümüze... Sılada gurbet olduk. Yerle bir edildi yüreğimizin meskun yerleri. Yollara düştük, tabanları sızladı yerin... Muhacir bir sancı olduk, gurbet yurt oldu bize... Sokaklarınız mühürlü, kapılarınız kilitliydi... Uzaktı elleriniz.

***

Dağlarda kart-kurt olduk resmi tarihinizde... Dağlara vurduk kendimizi, koyaklara, patikalara vurduk. Depremler düşürdük genç ömrümüze, çığlara vurduk kendimizi. Kurda kuşa yem olduk. Vurduk, vurulduk... Ateşe dair bir dize olduk. Destan olduk, masal olduk, dinlemediniz... Göz yaşlarımızı görmediniz...

Çığlık çığlığa bağırdık duymadınız, günleri aylara, ayları yıllara ekledik, acılarımız gibi çoğaldı hırçınlığımız...

Hançer olduk, kurşun olduk, kan olduk, maktul olduk, fail olduk, meçhul olduk... Tutanaklara geçtik, dosyalar dolusu zindanlar olduk. Yalan ve talan olduk... Öfke olduk, cinnet olduk, yanlış olduk, doğru olduk... Vurduk, vurulduk...

Kurban olduk, cellat olduk... Suç olduk, ceza olduk... Düş olduk, gerçek olduk...

***

Kana ve cana yazıldı fermanlarımız. Acı olduk, acı yazdık... Ayan beyan olduk... Arz olduk, talep olduk... Duyarsınız, görürsünüz, söylersiniz sandık. Ne bir ses duyduk ne de bir nefes... Duymadınız görmediniz söylemediniz. Tarihin saçları ağardı. Kaç mevsim geldi geçti, kaç cehennem, kaç figan... Kaç tipi, kaç fırtına...Hep üşüdük, hep yandık...

Alıntılar yaptık tarihin tozlu sayfalarından... Sebep-sonuç ilişkileri sunduk hayatın canevine... Ömrümüzün biriktirdiği onca kavram ve sözcük... Okumadınız... Hawar olduk notalara döküldü çığlıklarımız. Dinlemediniz.

Gazetelerinizde küçük sütunlar olduk... Görmediniz... Dillerimiz farklı olsa da kan gruplarımız aynıydı oysa... Ölülerimiz aynı toprakta buluştu, biz bir buluşma noktası yakalayamadık...

Beklemek güzel değil artık... Şimdi yüzleşme zamanıdır.

Şimdi yeni şeyler söyleme zamanıdır... Acıları dindirme zamanıdır...Yaraların sarılma zamanıdır...

***

Beklemek anlamını yitirmeden... Gelecekseniz gelin artık...

 

Orda Bir Köy Yok Uzakta

Düşlerimi kanatıyor her gece
Dudaklarında donmuş gülümsemesi
O muhacir evde asılı duruyor hala
Yitirilmiş bir arkadaş sureti
Anılar mı yakın bana acı mıdır en eski
Bir sağanak yıkasa yaralarımı belki
Yumuşayacak gecenin mimikleri ağrılarım dinecek
Ya da korunak olacak karanlığın kendisi
Hava su ve toprak kirlendi artık
Tuz ve ekmeğe karışıyor yüksek gerilim
Yeryüzünün bütün koordinatları
Barınacak bir yer arıyor
Haritadan silindi yüreğimin meskun yerleri
Her gün kütüklerden aşklar düşüyor hayat
Artık “ölü sayısı...” belirliyor gündemi
Yanıt yoktur geceden ateşin saklısında buz
Senden bir duruş istiyorum temelli
Git içindeki tortuyu kirli bir tarihe kus
Bir yağmurda güzelleştir yüzünü
Yoksa gözlerin de onaramaz bu ilişkiyi
Düşlerim rehin kaldı gerçeğin çekirdeğinde
Şiirlerde de ısınmıyor artık sözcüklerin bedeni
Bize bahşettiğin her çığlık ecelsiz ve kefensiz
Öznelerin diyorum oğulların ölüyor hayat
Ve bilinsin artık
Masallardan “bir varmış...”lar silinsin
   orda
     bir
        köy
           yok
               uzakta
Köz küllendi evvel zaman içinde

              Alev yuttu dilini

A. Hicri İzgören


Konuyla ilişkili diğer makaleler