Barış ve Demokrasi Mücadelesi Nasıl Yükseltilebilir?
Yoksulların, ezilenlerin, devrimcilerin, işçi sınıfının ve Kürt halkının temel isteği, barışın sağlanması ve demokratik bir top- lumsal düzenin kurulmasıdır. Bütün istek, özlem ve çalışmalar bu ana hedefe yöneliktir.
Anti-demokratik bir rejim iş başındadır. MHP destekli AKP- Saray Rejimi olağanüstü yetkilerle Kanun Hükmünde Kararname- ler ile ülkeyi yönetmektedir. Ülkenin demokratikleşmesi ve barışın sağlanması için hiç kuşkusuz emekçilerin, devrimcilerin ve Kürt halkının değerli ve küçümsenmeyecek bir mücadelesi var. Bu he- defe ulaşmak için bedeller ödenmektedir. Ancak, mücadelenin bu- günkü düzeyi MHP destekli AKP- Saray Rejiminin, burjuvazinin saldırılarını durdurmaya yetmemektedir. Kazanımlar elde edilme- mektedir. Burjuvazi zayıf bir durumdadır, iktidarını sürdürmekte ve ülkeyi yönetmekte zorlanmaktadır.
Bu gerçeğe karşı inisiyatifi ele geçirmesi gereken barış ve demokrasi güçleri ise oldukça dağı- nıktır, yeteri kadar örgütlü değildir. Halkların Demokratik Kong- resi ile vücut bulan Halkların Demokratik Partisi ile politik nitelik kazanan emek, barış, özgürlük ve demokrasi güçleri burjuvaziye karşı devrimci bir alternatiftir. HDK-HDP dışında kalan emek, ba- rış ve demokrasi yanlısı olan küçümsenmeyecek başka güçler de vardır. Bu güçler oldukça dağınıktır. Net bir devrimci politikaları yoktur. Politik mücadele boşluk tanımaz. Sermaye acımasızdır. HDP, liberalizme kaymamalı, faşizme, yeminli Kürt ve işçi sını- fının düşmanlarına prim vermemeli ve şirin görünmemelidir. Bu konuda yaptığı/yapacağı her hata ve her gevşeklik, sermeyenin ve onun kanlı eli faşizmin ekmeğine yağ sürmektir. HDP’nin motor gücü Kürt özgürlük ve demokrasi hareketidir. HDP önceliği Kürt ulusal sorunun çözümüne vermekte ve ağırlıklı olarak Kürtlere hi- tap etmektedir.
Barış, demokrasi, özgürlük ve toplumsal ilerleme mücadele- sini sosyalizme taşıyacak, yığınlarda sosyalizm bilincinin uyan- masını, gelişmesini ve örgütlenmesini sağlayacak işçi sınıfının devrimci hareketinde atılımı gerçekleştirebilecek yığınsal, birleşik ve güçlü bir sosyalist harekete/bloğa/partiye ihtiyaç vardır. Barış ve demokrasi mücadelesi, “Savaşsız, sömürüsüz bir dünya”yı he- deflerse başarılı ve kalıcı olur, nihai amaca varır. İki sosyal sınıf birbirleriyle mücadele etmektedir. Egemen sınıf olan burjuvazi, varlığını sürdürmek için işçi sınıfının, ezilenlerin, yoksulların ve Kürtlerin mücadelesini, her ilerici hareketini kırmak için acımasız davranmaktadır. Burjuvazi sınıfsal çıkarı için yalanı, talanı ve şid- deti elden bırakmamaktadır. Savaşlar çıkartarak, korku yaratarak, yoksullar içinde kaderciliği yayarak, bilinçlerini körelterek ege- menliğini sürdürmektedir. Burjuvazi, bilinçsiz, örgütsüz ve biat eden yığınlar ister. Bunun için durmadan yoğun biçimde çalışır.
Sömürünün, ulusal baskının ve savaşların kaynağı olan emek- sermaye arasındaki temel çelişki çözülmeden adil ve kalıcı bir ba- rıştan, halk demokrasisinden bahsetmek, onun kazanılacağını ileri sürmek doğru bir anlayış değildir. Halk yığınlarının kapitalizmi aşarak sosyalizme yönelmelerinin önüne aşılmaz koca bir duvar örmektir. Halk yığınlarını kapitalizmin aşılması gerekmediğine inandırmaktır. Kimilerinin tarif ettiği “Üçüncü yol” savı ile hareket etmek, anti-kapitalist bir yol haritası olmadığı gibi kapitalizmin sı- nırları içinde hareket etmektir. Bu da yığınsal halk çıkışlarının bel- li bir noktadan sonra hayal kırıklığına uğramasına, pasifleşmesine ve ardından da tasfiyeye uğramasına neden olur. Bu konuda Türki- ye emek ve devrimci hareketinin çok büyük acı deneyimleri vardır.
Bugün bütün emekçilerin, yoksulların, ezilenlerin ve anti-fa- şist güçlerin demokratik bir blok/ittikak içinde buluşmaları ya- şamsal önemdedir. Yığınsal, birleşik ve devrimci bir blok/ittifak oluşturulmadan burjuvazinin saldırıları durdurulamaz.
Barış ve demokrasi mücadelesinde belirleyici olan yoksul ve emekçi halk yığınlarının çıkışlarıdır. İşçi sınıfının sendikal ve po- litik örgütlülüğüdür, mücadele azmi ve kararlılığıdır. Bu gün ba- rış ve demokrasi mücadelesi, işçi sınıfının devrimci hareketinin gelişme düzeyi ile at başı gitmektedir. Bu inkar edilemez acı bir gerçektir. İşçi sınıfının sendikal birliğinin sağlanmaması, sendikalı işçilerin sayısının çok düşük olması, sarı sendikacılığın egemen olması, sınıf ve kitle sendikacılığının giderek dibe vurması, onun yerine bir burjuva anlayışı olan “Çağdaş Sendikacılık” anlayışların ikame edilmesi, ekonomik mücadelede ve toplu sözleşme süreçle- rinde gözü pek davranan, kararlı bir duruş gösteren işçilerin hakla- rını ve mücadelelerini gece yarılarında, pazar günlerinde, ucuz şov gösterileri sonucunda para babalarına, hükümete satan bürokrat sendikacılar, işçi sınıfının devrimci hareketinin önünde birer ayak bağı olmaktadır. Sendikal çalışma ile politik mücadeleyi doğru kavramayan, birbirine karıştıran, enerjilerin heba edilmesine yol açan sekter anlayışlar marjinal kalmaktadır. Sınıf çalışması, bu acı gerçekleri göz önünde bulundurarak yeni yöntemler, alternatifler geliştirmelidir. Günümüzde barış ve demokrasinin yükseltilmesi için kullanılması gereken araçlar ve olanaklar yok denecek kadar azdır. Barış, demokrasi, barış, emek ve özgürlük mücadelesi, ya- sal ve meşru yığın örgütleri ve kurumlarının aracılığıyla yükselir. Yığınların mesleki, ekonomik, akademik ve politik anlamda ör- gütlenmesine yasalar yol vermemektedir. Sermayenin saldırıları kırılmadıkça, halk geleceğe umutla bakamaz, mücadele ruhu ge- lişemez.
Somut koşullar böyle iken nasıl çalışmalıyız? Gerek Türkiye’de gerekse dünyada baskıcı, totaliter ve faşist rejimlerde yaşamak ve mücadele etmek hiçbir zaman ve hiç bir yerde kolay olmamıştır. Karanlık dönemlerin aşılmasında işçi sınıfının öncü politik gücü ve halk yığınlarının örgütlülüğü belirleyici olmuştur. Sermayenin kara propagandasının kırılması, yoksulların devletin açlık ve savaş politikalarına karşı durarak iş, ekmek, barış taleplerini yükseltme- leri, bu ateş çemberini kırmada anahtar rolü oynayacaktır. Sınıf ve kitle sendikacılığı geliştirilmelidir. Bu başarılırsa işçilerin aynı iş kolunda ayrı sendikalarda örgütlenmesinin önü kesilir, bölünme ve dağınıklık ortadan kalkar. İşçi sınıfının örgütlenmesinde çekim merkezi işlevi görür.
İşçiler sendikalarda, kır emekçileri dernek ve kooperatiflerde, kadın ve gençler yığınsal ve demokratik örgütlerde buluşmalıdır. Emekliler tek bir sendikal çatı altında birleşmelidir. Yığınsal ve çok güçlü bir mücadele ile ancak burjuvazinin kirli propagandası teşhir edilerek kırılabilir. Sarı sendikacılık etkisizleştirebilir. Yı- ğınlar kendi öz ekonomik, demokratik ve politik örgütlülüğünü sağlayarak barış ve demokrasi mücadelesini kazanabilirler. Bunun için sınıfsal çalışma alanlarımız olan fabrikalarda, tersanelerde, madenlerde, atölyelerde, inşaat şantiyelerinde ve mahallelerde iş- çiler ve emekçiler arasında, yığınların somut ekonomik ve sosyal sorunları çerçevesinde bıkmadan, usanmadan ipek dokur misali çalışmalıyız. Hiç kuşkusuz, çalışmak ve başarılı olmak, yazıldığı ve konuşulduğu gibi kolay bir iş değildir ama hiç başarılmayacak bir şey de değildir.