29 EKİM BİR KARŞI-DEVRİM'DİR

29 EKİM BİR KARŞI-DEVRİM'DİR

29 EKİM BİR KARŞI-DEVRİM'DİR

Bugün 29 Ekim, resmi tatil günü ve ülkede Cumhuriyet'in Kuruluşu kutlanıyor. Önce bir sormak gerekir: Kimin Cumhuriyeti? Burjuva devletini, iktidarını, partilerini anlamak mümkün, çünkü bu onların cumhuriyeti, pekiyi ama kendine sosyalist ve komünist diyenlere ne oluyor da, onlar da burjuva devleti, iktidarı ve partileri gibi 29 Ekim kutluyorlar?

Bu pek anlaşılır olmayan durumu "ama" ve "fakat" ile başlayan cümlelerle gerekçelendirmeye çalışıyorlar. 29 Ekim ve Mustafa Kemal adıyla sembolleşen Cumhuriyet, Komünistlere, Kürtlere, Alevilere, Rumlara "kötü davrandı", İngiliz emperyalistleri ile uzlaştı "ama" feodal monarşik bir düzenden de laik ve halkçı bir düzene geçti diyorlar. Sınıf savaşımı, komünist duruş böyle "ama" ve "fakat"lar ile olmaz. Bunun adı burjuva kuyrukçuluğu, oportünizm ve tam adını koymak gerekirse karşı-devrimciliktir.

Mustafa Suphi ve yoldaşları 23 Nisan 1920'de oluşturulan Birinci Meclis ve onun hazırladığı 20 Ocak 1921 tarihinde Meclis tarafından onaylanan Anayasa'nın, "Teşkilat-ı Esasiye Kanunu"nun ilkelerine karşı olmadıkları ve onları geliştirmek için sürece katılmak amacıyla Ankara'ya doğru yola çıkmışlardı. 28-29 Ocak 1921 gecesi Mustafa Suphi ve yoldaşlarının katledilmesi ile bu süreç sona ermiştir. Bu aynı zamanda Mustafa Kemal'in süreç konusunda niteliksel değişikliğe gitme kararının ilanıdır, sadece basit bir cinayet değildir.
Türkiye Komünist Partisi, Mustafa Suphi yoldaş önderliğinde "Amele ve Rençber Şuraları Cumhuriyeti" yani "İşçi ve Köylü Meclisleri Cumhuriyeti" hedefini yaşama geçirmek için bu sürece katılıyordu. Emperyalizm'den bağımsız, ulusal bağımsızlık ilkeleri temelinde, halkçı, devletçi bir siyaset ve ekonomik sistem kurma hedefi 28-29 Ocak Katliamı ile aksi ilan edilene kadar Mustafa Suphi ile Mustafa Kemal'in uzlaştıkları ortak hedefti.

Bu aşamadan sonra Mustafa Kemal emperyalizme bağımlı ve içerde de burjuvaziyi temeline koyan kapitalist toplum sistemini kurma sürecine girişmiş, Birinci Meclis ve Birinci Anayasa yönelimini hiçe saymıştır. Hedefe ilk alınanlar komünistler olmuş, bu engel ortadan kaldırıldıktan sonra Kürt halkı, Alevi toplumu, Karadeniz Rum toplumu, Ezidiler, Süryaniler ve Ermeni halkları üzerinde inkar, göçe zorlama ve imha süreçleri başlatılmıştır. Kapitalist bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ilanı ile 29 Ekim 1923'te yaşama geçirilen bu yönelimin tescillenmesidir.
29 Ekim 1923'ün ilkeleri bugün 29 Ekim 2020'de de aynen uygulanmaktadır. 2020'deki Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni ve İktidarını 1923'teki ilkeler ile karşı karşıya getirmeye çalışanlar, sanki o Cumhuriyet bugün başka ilkeler temelinde bir Cumhuriyet'e dönüşmüştür gibi söylemlerde bulunanların söyledikleri, yazdıkları, çizdikleri gerçeklerle bağdaşmamaktadır. Bugün Türkiye Cumhuriyeti aynı temel ilkeler üzerinden tekçi, milliyetçi, ırkçı, ve de burjuvazinin kapitalist devleti olarak sürmektedir. Değişen bir durum yoktur. 29 Ekim 1923'e sahip çıkıp savunanlar rahatlıkla günümüzde ülkeyi yöneten MHP destekli AKP - Saray Rejimine sahip çıkabilirler. Bunu yaparlarsa bir çelişki yaşamazlar.

Bu çerçevede değerlendirildiğinde, 29 Ekim 1923, Ulusal Kurtuluş Savaşı'nda hedeflenen amaçlarla çelişen, 23 Nisan 1920 Birinci Meclis'in kuruluşu ile somutlaşan, 1921 Anayasası ile kanunlaşan süreci durduran, geri çeviren, başka hedeflere yönelten bir karşı-devrim olarak nitelendirilebilir.

POLİTİKA Yayın Kolektifi


Konuyla ilişkili diğer makaleler