15-16 Haziran: Şanlı bir direniş geleneği...

15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi

15-16 Haziran: Şanlı bir direniş geleneği...

Burjuvaziyi dize getiren, şanlı bir direniş geleneğinin yaratılmasına ön ayak olan 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’nin 45. yıl dönümü. Direnişin üzerinden onlarca yıl geçmesine rağmen niteliği, etkileri ve sonuçları hafızalarda hala taptazedir, günümüze ve geleceğe ışık tutmaktadır. İşçi sınıfımızın tarihinde üzerine yüzlerce yazı, makale ve kitap yazılan, panel, forum, anma ve çeşitli etkinlik düzenlenen en büyük direniştir.

1970’de gerici Adalet Partisi hükümeti tarafından hazırlanan ve Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (DİSK) kapatılmasını da öngören “İş Mevzuatı ve Çalışma Yasası” tasarısına karşı on binlerce işçi protesto eylemleri düzenleyerek 15-16 Haziran 1970’de yürüyüşe geçti. İstanbul, Adana, Ankara, İzmir ve Bursa’da genel grev ile yaşamı durdurdular. İşçi sınıfının sendikal örgütlülüğüne yapılan bu saldırıya karşı işçiler, zaman geçmeden hemen direnişe geçtiler. Yasa tasarısının görüşülmesi aşamasında alanlara çıktılar. DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler ve arkadaşları gözaltına alınarak tutuklandılar. Direniş sürecinde 3 kişi yaşamını yitirdi. Hükümet tarafından sıkıyönetim ilan edildi. Direnişin sonucunda hükümet geri adım atarak antidemokratik yasayı iptal etmek zorunda kaldı.

Direniş, direnerek yaşama sahip çıkmaktır. Yurdu işgal eden, talana çeviren emperyalizme ve onun işbirlikçisi sermaye güçlerine karşı bağımsızlık için; burjuvazinin sömürüsüne, baskısına ve savaşlara karşı özgürlük ve barış için; soykırımların bir daha olmaması için eşitlik ve kardeşlik adına direnmek!..

Türkiye’de oligarşik tekelci sermayenin insanlarımızı birbirlerine yabancılaştırdığı, ekmeğe muhtaç ettiği, soykırım ve mezhep çatışmalarının her an olabileceği korkunç bir atmosfer yaratıldı. En son seçim sürecinde yapılanları hepimiz gözlerimizle gördük, televizyonlarda izledik, basında okuduk. Her renkten halkların kimliğini başarıyla meclise taşıyan HDK/HDP, hepimiz için bir umudu pratiğe dönüştürdü. Bundan sonra “Büyük İnsanlık”a katkı sunacaktır. HDP’nin ruhu, Mustafa Suphiler’den başladı, günümüzde yoğunlaştı. Bu çok sevindiricidir. Kürt halkını ayağa kaldıran Kürt özgürlük ve demokrasi mücadelesinin gücü, 40 yıllık devrimci bir direnişten, örgütlülükten ve önderlikten gelmektedir. Bu güç ve önderlik, Musafa Suphi’lerin komünist öncülüğü ve işçi sınıfımızın devrimci hareketiyle demokratik bir cumhuriyet için buluşuyor. Hepimiz demokrasi, barış, eşitlik ve özgürlük için bir araya geliyoruz, buluşuyoruz, ortak mücadeleyi örüyoruz, yola devam ediyoruz.

Açık yüreklilikle belirtmek isterim ki, bazıları tarafından bilinçli olarak TKP ve kurucuları Mustafa Suphi’lerin, DİSK’in kurucusu, Türkiye işçi sınıfının büyük önderi, 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’nin mimarı Kemal Türkler’in isimleri, politik mücadele hatları, TKP’nin öncü rolü, barış, demokrasi ve sosyalizm mücadelesine yaptığı katkı görmezlikten gelinmektedir. Hiç kimse kusura bakmasın, komünistler balık hafızalı değildir! Yapılanları, yaptıklarını ve yapacaklarını çok iyi bilirler. Yoldaşlarımızı, bütün devrimcileri ve önderleri unutmayacağız. Demokrasi, barış ve sosyalizm için katkı kimden gelirse gelsin sahip çıkmaya ve ortaklaşmaya devam edeceğiz. 15-16 Haziran Direnişi de böyle bir yaklaşımla karar altına alınarak başarıya ulaştırılmıştır. Bu şanlı direniş ruhu, 1 Mayıs’larla, DGM’lere ve MESS’e karşı direnişlerde, Gezi Direnişinde, anti-faşist direnişlerin örülmesinde, Kürt halkıyla dayanışmada, metal ve otomotiv işçilerinin direnişlerinde yaşatıldı. Bugün HDK/HDP gerçekliği, geçmişin deneyimlerinin ve devrimci birikiminin bir sonucudur. Tarihi mirası iyi yorumlamak, sahiplenmek ve yarınlara taşımak, devrimcilerin en başta da komünistlerin varolma nedenidir, barış güçlerine ve işçi sınıfına karşı bir “namus” borcudur.

Unutmayınız ki, dünü unutanlar veya unutturmak isteyenler, yarın da bugünleri unutacaklardır, unutturmaya çalışacaklardır! Nabıza göre şerbet vermek, devrimcilikle bağdaşmaz.

Antidemokratik uygulamalara ve faşizme karşı direnmek ile işçiler ve halklarımız arasında güçlü sosyal ve politik bağlar yeşerdi. Bu bağları daha da geliştirerek yarınlara taşımak işçi sınıfının devrimci mücadelesine bağlıdır.

İşçi sınıfı, 15-16 Haziran Direnişi’yle bütün emekçi katmanlara öncülük yapabileceğini gösterdi. Genel Grev kararının tabandan ve zamanında alınması, alınan kararların geri adım atmadan uygulanması ve grev kırıcılarına geçit verilmemesi başarıyı sağlamıştır.

15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi, Türkiye işçi sınıfının tarihinin en büyük kitlesel direnişidir. İşçi sınıfımız, burjuvaziye karşı şaha kalkarak zafer kazandı. Şanlı bir direniş geleneği yarattı. Üzerinden 45 yıl geçmesine rağmen bu büyük direnişten öğreneceğimiz çok ders vardır. Bu dersler nelerdir?

- Üretimin işçi sınıfının ellerinde olduğu, işçi sınıfı örgütlenmeden burjuvaziye karşı topyekün bir mücadelenin başlatılamayacağı dolayısıyla nihai başarıya ulaşamayacağı,

- İşçi sınıfının üretimden gelen gücüyle ve politik öncülüğüyle katıldığı direnişler ancak toplumsal ve demokratik dönüşümler yaratabildiği,

- “Sınıf mücadelesi” ilkesinin günümüzde de geçerliliğini koruduğudur.

Bunun için en dinamik, en bilinçli ve en örgütlü işçileri bünyesinde barındıran ve savaşkan bir geleneğe sahip olan DİSK’e sahip çıkmalıyız. Demokratik sınıf ve kitle sendikacılığının Türkiye işçi sınıfının içinde kök salmasına yol açan DİSK’in büyümesi, gelişmesi ve ülkemizin en çok üyeye sahip konfederasyonu konumuna gelmesi için şimdiden kollar sıvanmalı, canla başla çalışılmalıdır. Burada iş kollarında sendikal örgütlülüğün artırılması, çalışma ve örgütlenmelerin tabandan yapılması, tabanın söz ve karar sahibi olması, bölge ve işyerlerini temsil eden Temsilciler Meclisinin aktif hale getirilmesi, devrimci demokratik sendikal eğitimin yapılması belirleyici bir role sahiptir.

“EMEK ve SERMAYE” çelişkisi var oldukça, ezenler ezilenler, sömürenler sömürülenler, burjuvazi ve proletarya arasındaki sınıf mücadelesi de olacaktır. Haksızlıklara ve eşitsizliklere karşı direnişler de yapılacaktır. İster kabul edilsin, isterse edilmesin irademizden bağımsız ve nesnel olarak “SINIF SAVAŞIMI” en acımasız biçimde sürüyor, sürecektir.

Gazetemiz Politika’nın bürosunu basan ve yoldaşımızı tehdit edenler, HDP Amed Mitingi’ne bomba koyarak korkunç bir provokasyonu tezgahlayanlar, HDP çalışanlarını, bürolarını, seçim araçlarını ve bayraklarını yakıp yıkanlar, sermaye sınıfıdır, onun maşalarıdır. Saldırılar işçi sınıfımızın, barış ve demokrasi güçlerinin gelişen direnişlerine ve yükselen duvarına çarpa çarpa kırılacaktır.


Konuyla ilişkili diğer makaleler