100. Yıl’ın Anlamı

100. Yıl’ın Anlamı

Mustafa Suphi tarafından 10 Eylül 1920’de Bakü’de kurulan Türkiye Komünist Partisi (TKP)’nin 100. yaşdönümü çok geniş kesimler tarafından konuşuldu, yazıldı, çizildi ve tartışıldı. Bütün bunlar  TKP’nin  rolünden ve güncelliğini korumasından kaynaklanmaktadır. Ve yine tartışmalar ve yazılıp çizilenler iki kulvarda gelişip gitmektedir. Birincisi, TKP’nin kuruluş programında belirtilen “Türkiye Sosyalist Federatif Cumhuriyeti” özüne, başka bir deyimle ‘Fabrika ayarlarına geri dönüş’ temelinde yapılmaktadır. İkincisi ise görünümde birbirinden farklı gibi olsa da özünde ve niyetinde aynı olan, aynı amaca hizmet eden ‘partiler’ yapılar ve çevreler tarafından yapılan girişimlerdir. Mustafa Suphi TKP’yi kurduktan bir süre sonra Mustafa Kemal sahte bir ‘TKP’ kurarak Anadolu ve Trakya topraklarında sosyalist bilincinin ve örgütlülüğünün gelişmemesi için atağa geçti. Bunun için Mustafa Suphi ve yoldaşları Karadeniz’in azgın sularında katledildi. Bir yıl geçmeden de TKP yasaklandı. Kendisi ve kurmayları tarafından kurulan sahte ‘TKP’yi de gerek kalmadığına inanarak kapattı. Ülkenin tek yasal partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi ile yoluna devam ettiler.

1924 Anayasasının kabulüyle demokratik bir içeriğe sahip olan 1921 Anayasası kaldırıldı. “Tek ırk, tek dil, tek din, tek ulus” içerikli Kemalist “Türk-İslam Sentezi” ile işçi sınıfına ve halklara düşman bir tavırla o günden bugüne kadar ülke yönetilmektedir. CHP ve AKP dahil bütün iktidarların hepsi canı gönülden bu anlayışa, Kemalizm’e sadık kaldılar. Görünümleri ve kimi farklı uygulamalarının olması özü değiştiremez. Bu anlayışa sadık kaldıkları için başından beri Kürtlere, Ermenilere, Rumlara, Ezidilere, Asuri-Süryanilere ve Alevilere karşı baskı ve imha politikaları uygulanmıştır. Devrimci-demokratik bir işçi ve halk hareketinin gelişmesi engellenmiştir.

Mustafa Suphiler’in katli ve TKP’nin yasaklanması işçi sınıfı ve halklarımız için çok büyük bir kayıp olmuştur. Özelde TKP’nin kendisi için de çok ciddi bir kayıptır. TKP’nin yönetimi Kemalist Şefik Hüsnü’nün eline geçti. Parti çok uzun yıllar Kemalizm’in etkisinde kaldı. Bundandır ki 1925yılında meydana gelen Kürt Şeyh Sait İsyanı ve 1937 Dersim Katliamı farklı yorumlanmış ve Kemalist bir tavır alınmıştır. Bu tavır TKP’nin tarihinde bir kara leke olarak kalmıştır. Dahası sonraki yıllarda doğru çalışmalarını ve başarılarını gölgelemek için bilinçli olarak kimileri tarafından hep aleyhte kullanılmıştır. TKP’yi hep o kara lekeyle anmışlardır. TKP’nin Kürt halkıyla, işçi sınıfı ve gençlik ile buluşmaması için özel bir çaba sarf etmişlerdir. TKP’nin içinde var olan ve son yıllara kadar varlığını sürdüren Kemalist damar,  TKP düşmanlarının ekmeğine yağ sürmüş ve kirli bir zemin hazırlamıştır. Likidasyonun oluşması ve likidasyondan sonra çoğu kadrosunun içine düştüğü atalet, sekterlik, saf değiştirme, kolektivizm ruhundan yoksunluk ve farklı öbeklerin oluşmasının nedeni o kirli zemin olmuştur.

Mustafa Suphiler’in katli ve TKP’nin yasaklanması, bir yandan Kemalizm’e kulaç açarken diğer yandan da işçi sınıfıyla, yoksul ve emekçi halk yığınlarıyla bağlanması zorlaşmıştır. Leninci, Suphici çizgi ile Kemalist anlayış arasındaki mücadele hep sürmüştür. Nazım Hikmet’lerin, Zeki Baştımar’ların, İsmail Bilen’lerin mücadelesi hep barikatlarla karşılaşmış ve yok sayılmıştır. Kemalist bir çizgide duran, oportünizme ve sekterizme kulaç açan Hikmet Kıvılcımlı, Vedat Nedim Tör, Mihri Belli ve Vedat Türkali’ler hep övülmüş, göğe çıkarılmış ve gündemde tutulmuşlardır. Burjuvazi tarafından onların bugünkü avanelerine yeşil ışık yakılmaktadır. Mustafa Suphi’lerin TKP’si ile yakından uzaktan hiçbir ilgisi olmayan bu sahte ‘TKP’leri işçi sınıfımız, Kürt halkımız, gençler ve kadınlar her geçen günle daha iyi tanımaktadır.

TKP yüzyıllık tarihinde kimi hataları ve eksiklikleri yanında doğru bir politika yaparak çok güzel işler de yapmıştır. İşçi sınıfıyla bağlanmış, onun öz ve öncü gücü olduğunu ispatlamıştır. 1 Mayıs’ların kutlanması, işçi grev ve direnişleri, yığınsal çıkışlar, sınıf ve yığın sendikacılığı konusunda TKP’nin rolü yadsınamaz. TKP, Atılım döneminde çıtayı yükselterek işçi sınıfı, kadın ve gençlik ile bağlanmış ve ilerlemiştir. Kürdistan’da önemli bir örgütlenme sağlamıştır. Sahip çıkılması ve övünülmesi gereken bir miras bırakmıştır. Alına sürülmüş kara bir leke bir daha tekrarlamamak üzere çalışarak, güzel işler yaparak, yığınsallaşarak ve süreklilik kazanarak aşılır.

Bugün işçi, sendikal ve yığın çalışması yapan kimi çevreler TKP’nin bu çalışmalarına atıfta bulunmakta, örnek almakta ve dersler çıkarmaktadır. Bu övünülecek bir şeydir. Bir gerçekliğe karşı kibirli olmak kimseye yarar sağlamamıştır.

Mücadele içinde her zaman hatalar olmuştur. Eksiksiz ve hatasız bir mücadele olamaz. Ancak eksikler, yanlışlar en aza indirilebilir. Bugün işçi ve yığın mücadelesinin içinde olan bazıları kolektif çalışmayı öğrenmemiş, içine sindirmemişlerdir. Bireyciliği ve kariyerizmi başa alarak sekter davranmaktadırlar. Bu nitelik sınıf çalışmasına yabancıdır. Sınıfa uymaz. Sıvacı duvarcı, duvarcı sıvacı, ressam müzisyen, müzisyen ressam olamaz. Herkesin yeteneği farklıdır. Başaracağı iş başkadır. Öznel davranmak, tükenişi getirir. Yaşamın pratiği bize bunu öğretti.

“Türkiye Sosyalist Federatif Cumhuriyeti” belgisi ülke gerçekliğiyle çakışan somut bir belgidir. Bir program belgisidir. İşçi sınıfına, yoksul ve ezilen halklarımıza bir çağrıdır. Emekçiler, aydınlar, sanatçılar, kadın ve gençlik için bir kılavuzdur. Bu belgi yığınlara ulaştıkça bu topraklarda somutlanarak ete kemiğe bürünecektir.

Armağan Barışgül KitaplarıTKP’nin geleceği iki varlığa bağlıdır. Birincisi işçi sınıfıdır, ikincisi ise Kürt halkıdır. Tarihi boyunca gözlerini ağırlıklı olarak işçi sınıfına ve aydınlara çevirirken Kürt halkıyla bağlanmak yeteri kadar önemsenmedi. Kürt ulusal sorunun çözümü Kaf Dağı’nın arkasına atıldı. Kürt halkına Kemalist anlayışla bakıldı. Böyle olunca da Kürt halkı da TKP’ye soğuk bakmıştır. İ.Bilen döneminde partiye hükmeden Kemalizm’in etkisi azalmış ama tam anlamıyla temizlenmemiştir.  Küllerinden doğarak yeniden mücadele alanlarına inmesi işçi sınıfı ve Kürt halkının içinden çıkan/çıkacak olan inançlı, özverili ve çalışkan kadrolarla olur. İşçi sınıfıyla buluşmak, Kürt halkını kazanmak ve süreklilik sağlamak Kemalizm’e bütün kapıları kapatmakla başlar.

Bugün her şeye rağmen düşmana inat karamsarlığa kapılmamalıdır. Omuz omuza durarak ekmek, barış ve özgürlük için mücadele verilmelidir. İpekten ilmek ilmek bir halı dokur gibi çalışılmalıdır.

Bu bağrı yanık toprakların umut taşıyan milyonlarca evladı, yaşamı dokuyan ve çoğalan bir işçi sınıfı var!

Yüzyıllık TKP tarihi bir destandır. Hem şanlı, hem acılı! Bu tarihin şanlı sayfaları onur verir. Ancak acılı sayfaları üzerinde bir kere değil bin kere de düşünülürse yine de azdır. Bu tarihe özeleştirel yaklaşılmalı, açık ve somut değerlendirilmelidir.  Parti, sınıf mücadelesinin ateşleri içinde nice kadrosunu, yığın önderini kaybetti. Acı, işkence, zindan, sürgün ve ölüm onların ‘yazgısı’ oldu. TKP, çalışkan, yetenekli ve özverili kadrolarının omuzları üzerinde yükselerek kök saldı. Onların adı, yaşamı, kavgası şan ile tarihe kazındı. Onların anısını yaşatmak adına kavgalarını sürdürmek ve tarihe düşen kara lekeleri temizlemek, en geniş emekçi ve yoksul yığınlarla bağ kurmak, Kürt halkıyla iç içe olmak bugünün, yarının sıra neferlerinin boyun borcudur.

TKP tarihi yazılmalı, Mustafa Suphi çok iyi tanıtılmalı ve bilgi kirliliğine son verilmelidir. Bir heyecan yaratarak emekçilerin, ezilenlerin ve yoksulların yüzünü çevirdiği kızıl yıldız parlamalıdır.


Konuyla ilişkili diğer makaleler