“Karadeniz evet demişse bu iş olur”

“Karadeniz evet demişse bu iş olur”

Selahattin Demirtaş’ın Karadeniz Bölgesi HDP İl ve İlçe Eş Başkanları ile HDP Genel Merkezi’nde yaptığı konuşma:

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın, 17 Mart 2015 günü “Bir Cümlelik Meclis Grubu Toplantısı”ndan sonra Karadeniz Bölgesi HDP İl ve İlçe Eş Başkanları ile HDP Genel Merkezi’nde yaptığı konuşmadan uzun bir alıntıyı, Selahattin Başkan’ın serbest konuşma biçimini bozmadan tape olarak yayınlıyoruz.

Değerli Kardeşlerim,

(...) Sizler Karadeniz’in devrimci damarı, ilerici damarı, Karadeniz’in Cumhuriyet tarihi boyunca boyun eğmemiş isyancılarısınız aslında. Eğer ki Türkiye’nin bu değişim, dönüşüm sürecinde, AKP’nin çizdiği rotadan değil de tam da emekçilerin, ezilen halkların istediği rotadan değişsin diye büyük bir çaba içerisindeyseniz, bu Türkiye’nin en büyük garantisidir. Halkların en büyük garantisidir. Sizsiniz garanti. Garanti ben değilim, garanti partimiz değil, halkın bizzatihi kendisi, sizlersiniz. Emeğini, alınterini, bu mücadeleye koyanlardır ve bizim değiştirecek, dönüştürecek gücümüz var artık.

Yani biz, talep eden, isteyen olmaktan çıkıyoruz, çıkmamız lazım. Hep diyoruz ya; “Biz üretiyoruz.” Bu ülkeyi bizler omuzlarımızda tutuyoruz. GSMH’nın yüzde 80’ini o beğenmedikleri taşeron işçiler, emekçiler, bağda, bahçede, tarlada çalışanlar üretiyorlar. Yüzde 80’i. Dağıtırken sadece yüzde 20’sini alabiliyoruz. Üretirken çoğunu biz üreteceğiz, dağıtırken aslan payını onlar alacak, yönetirken de yönetim hakkı bizdedir diyecekler. İşte bunu değiştirmemiz lazım.

Halkların Demokratik PartisiMustafa Suphi’lerden bu yana o topraklarda, direniş damarı var. Karadeniz, Türkiye ilerici devrimci hareketinin öncüsüdür. Öncü gücüdür. Şimdi ayakları üzerinde durmanın, bu yaralı aslanın ayağa kalkmasının zamanı geldi. Eğer Türkiye’nin en yoksul bölgesi, bugün en çok göç veren, bütün milli gelirden en az pay alan, yatırımlar itibarı ile Türkiye’nin en az yatırım yapılan bölgesi, Doğu Karadeniz’se ayağa kalkmalıdır... Bu konularda birinci. Yani geri kalmışlıkta birinci, Doğu Karadeniz. Neredeyse insansızlaştıracak hale getirdiler. Orada insane yaşamasın diye ellerinden geleni yapıyorlar. Göç versin; tümüyle İstanbul’a, metropollere, Bursa’ya, Kocaeli’ne... Ucuz işçi, kapıda sırada bekleyen işsiz haline gelsin istiyorlar. Dayattıkları bu işte. O yüzden yatırım yapmazlar, o yüzden orada asla çay üretimini desteklemezler. Mümkünse bitsin isterler. Dünyanın fındığını Doğu Karadeniz üretir. Ama fındığa destek verilmez. Çünkü mümkünse fındığı da bırakıp metropole ucuz, taşeron işçi olarak gitsinler. Asgari ücretle, fabrikaların, büyük patronların kapısında sıraya girsin isterler. Onlara işsiz ordusu lazım çünkü. Ne kadar işsiz ordusu olursa işçi ücretleri o kadar düşer. Maliyet düşer, maliyet düşerse uluslararası sermaye, Arap sermayesi, rahatlıkla ülkeye gelir. Yatırım yaparlar. Çünkü burada “bedava işçi var” derler. “İşçi sudan ucuz burada” derler. Bütün kurguları bunun üzerinedir. Dışardan para akışı kesilmesin aman aman. İşçinin kafasına vur, grev yaptırma, eylem yaptırma, sosyal haklarını, ücretlerini kıs, kes ki büyük sermayedarlar gelip burada sömürebilsin bizi, emeğimizi... Karadeniz’in başına gelen budur. Yoksa dünyanın fındığını üreteceksin, fındık fiyatını bile Karadeniz veya Türkiye belirleyemiyor. Fındık fiyatını bile dış piyasa belirliyor. Fındığı, ürettiğiniz fındığı ne kadara satacağınızın fiyatını bile siz belirleyemiyorsunuz.

Çay üretimini nasıl bitirdiklerini size anlatacak değilim. Karadeniz siyasetçisi, emekçisi, bunu onlarca yıldır aşama aşama özelleştirmelerin nasıl yapıldığını yaşayarak, görerek geldi bu günlere. Oysa tek başına sadece Karadeniz’in tarım ve balıkçılık -üretimi- özellikle, tek başına sadece Doğu Karadeniz’in üretimi, ihracatta Türkiye’ye rekor kırdırabilir. Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizin. Balığı bol bir ülkeyiz, ama dünya balık üretiminin yüzde yarımı, bakın yüzde biri değil. Türkiye’den sağlanıyor. Yüzde biri değil yani. Dünyanın en verimli florası, en verimli deniz sahası; Karadeniz, Marmara, Ege ve Akdeniz’dir. Fakat balıkçılık yok. Neden yok? Çünkü büyük yatırımcılar, Türkiye’de balıkçılığın gelişmesine izin vermiyorlar, vermezler. Balık piyasasını elinde tutan, Dünya balık piyasasını elinde tutanlar, Türkiye’ye “sen bu yatırımı yapamazsın.” demişler çünkü. Kulağını çekmişler. Bu işler böyle yürüyor. Yoksa devlet destek verse, balıkçılık tek başına yine Türkiye’yi ayakta tutabilecek inanılmaz bir sektördür.

Şimdi Değerli Kardeşlerim, Bu bizim kaderimiz midir peki?

Artvinli, Rizeli, Trabzonlu, Samsunlu, Ordulu, Giresunlu, Ardahanlı, Erzurumlu, Hakkarili, Vanlı, Muşlu, Bitlisli, bütün bunlar bakın, Türkiye’nin Sivas’tan itibaren yarısına bir çizgi çekin, Doğu’da kalanın tamamı yoksuldur. Şehirlerin kendisi Türkiye’nin en yoksul şehirleridir. Doğu her zaman yoksul olmak zorunda mıdır? Bu bir kader midir? İnsanımız tembel midir? Akılsız mıdır? Neden böyleyiz?

Diyorlar ya. İşte PKK terörü çıktı da, yatırım olmadı da. Bilmem ne. Bırakın bu yalanları, hikayeleri. 1925’te de böyleydi. 30’da da, 40’ta da, 50’de de, 80’de, 90’da, 2015’e girdik hâlâ bu böyle. Her yerde mi PKK var? Niye Doğu Karadeniz’e yatırım yapmadınız? Kaçıncı hükümet bakın. 60 küsür hükümet kuruldu. Bırakın yatırım yapmayı, işte Tokat’ta, Zile’de yaşanan HES rezaletini görüyorsunuz. İnsansızlaştırmanın bir aracıdır bunlar. Orada yapılacak HES’in, ülke enerji üretimine hiçbir katkısı yok aslında. Olsa ne olur? Olmasa ne olur? Ama orada 22-23 köyü insansızlaştırmak, boşaltmak, o köyün yarattığı o sinerji hinterlandı dediğimiz, yüzlerce köyün de belini kırmaktır. Orası insansızlaşırsa, yani kırsaldakini üretimden koparıp, getirip şehirde köle pazarlarında teslim almak kolaylaşırsa yönetmek de kolaylaşır. Bunların derdi bu. Politikaları bu.

Bunun tek çözüm yolu değerli arkadaşlar, emekten yana, işçiden, köylüden, çiftçiden, ezilenden yana, sol bir ekonomik program ve politikayla siyasete müdahale etmektir. Başka türlü müdahale edemeyiz. Türkiye’nin yüzde 80’i, açlık, yoksulluk içerisinde, bir yandan üretir bir yandan ezilirken, biz suya yazı yazamayız. Kalıcı politikalarla, kalıcı çözüm önerileriyle, Türkiye’nin gidişatına müdahale edeceğiz. HDP bu yüzden umuttur işte.

Açlığın, Kürt’ü de Türk’ü de yoktur ya. Çerkes’i Laz’ı da, Alevi’si, Sünni’si de yoktur ya. Biz hep birlikte eziliyorsak, hep birlikte mücadele etmenin zamanı geldi geçti bile. AKP bizim dağınıklığımızın rahatını ve konforunu sürüyor. Biz ezilenler dağınık olup ayrı ayrı yerlerde durup mücadele ettiğimiz için, onlar kendilerine saraylar yapıp, saltanatlarını sürdürüyorlar.

Şimdi 7 Haziran, bunun gidişatının son günü olacak. HDP’nin başarısı işte bunun teminatıdır. AKP artık bu ülkede tek başına hükümet kurma gücünü elinden yitirecek. Ve biz AKP’nin gidişinin başlangıcını, 7 Haziran’da startını alacağımız sonuçla vermiş olacağız inşallah.

Bugünkü bu toplantıda sizlerle yapacağımız tanımlama, tartışma, alacağımız öneriler, sunacağınız eleştiriler ve kampanyada sıkı bir örgütleme sıkı bir propaganda çalışmasıyla, Türkiye’nin en ücra yörelerine hem derdimizi hem dermanımızı, çözümümüzü iyi anlatırsak, başarılı olacağız arkadaşlar.

Ve 7 Haziran’daki başarı bütün Türkiye ezilenlerinin başarısı olacak. Sadece HDP’lilerin değil. Bugüne kadar HDP’de olmamış hatta HDP’ye oy vermemiş bütün ezilenlerin ortak başarısı olacak. Yenilen sadece gericilik olacak, yenilen rüşvetçilik olacak, yenilen rantçılık olacak, diktatorya olacak. Onun dışındaki herkes, Türkiye’nin bütün ezilenleri, 7 Haziran’da kazanmış olacak.

Karadeniz örgütlerimizin, ilçe teşkilatlarımızın, orada yöneticilikle, orada onurlu duruşla, alınteriyle emeğiyle, hem üretim sahasında hem siyasette, hem sendikalarda, hem sivil toplum örgütlerinde, büyük bir mücadeleyle bugünlere gelen bütün yoldaşlarımız, bütün arkadaşlarımız, bu ezilen halkların ortak mücadelesine çok büyük katkı sundular. Sizler bugün bunun temsilcileri olarak buradasınız. Biz de sizin bu onurlu duruşunuza layık olan bir sonucu, bir siyaseti inşallah ortaya çıkaracağız. Karadeniz’in o fırtınasını, Türkiye’nin her tarafında estireceğiz. Siz bu işe el attıysanız bu iş olur. Karadeniz evet demişse bu iş olur. ( ... )


Konuyla ilişkili diğer makaleler