Özgecan’ın Ardından...

Özgecan’ın Ardından...

İstatistiki verileri dikkatinizi çeker mi? Adalet Bakanlığı verilerine göre son 7 yılda, kadın cinayetlerindeki artış %1.400. TÜİK verilerine göre kadın cinayet kurbanları, 2011-2013 arasında %37 oranında arttı. 2014 yılında 294 kadın, erkek şiddeti sonucu öldürüldü. 575 kadın şiddete maruz kalırken, 282 kadın, taciz ve tecavüze uğradı.

Ya da; dikkatinize gelen haberlerden örnekler versem?

Evime giderken, bir minibüste tecavüze yeltenilebilir, direndiğim için öldürülür ve yakılabilirim. Tıpkı Özgecan Aslan gibi...

Boşanmak istedim diye öldürülebilirim.

Korkumdan susup, cesedim 52 parçaya ayrılıp, çöp konteynırına bırakılabilir, Kübra Kart gibi...

Defalarca koruma talebinde bulunup, “koruma” altındayken öldürülebilirim. Ayşe Paşalı gibi...

26 kişilik devlet erkânı ve eşraf tarafından, daha 13’ümde tecavüze uğrayıp, korunmayıp, bugün genç bir kadın olarak, davanın utanç duyulası sonucu ile karşı karşıya bırakılabilir ve 27. tecavüzcüm, kapitalist erkek egemen sistemin kendisi olabilir. N.Ç. gibi...

Töreden köşe bucak kaçmaya çalışırken, “koruma” altında olduğumu sanırken, ölüm dayanabilir kapıma. Güldünya gibi...Fahişe olduğum için öldürülebilirim. Adım bile söylenmez. “Hayat kadını”, boş bir tarlada bulundu diye 3. sayfa haberi olabilirim.

Evde, tarlada, sokakta, işte öldürülebilirim. Aşağılanabilirim, taciz edilebilirim, tecavüze uğrayabilirim her an. Sadece kadın olmaktır suçum mesela...

Kanınız donmuyor mu?

Ya da; bu coğrafyanın kadınları ve erkekleri olarak, neden sorusu geliyor mu aklınıza?

Neden şiddet kadına yöneliyor? Çoğunlukla da en yakınındakinden geliyor? Bir yanıtınız. Yanıtınızın gerçekliğinde öfkeniz olmalı. Öfkenizin büyüklüğünce de direnciniz.

İdeolojik şiddet her yerde ve her alanda. Bugün değil tüm tarih boyunca... Aile, özel mülkiyetin korunması ve ataerkil düzenin devamı için hiçbir önleyici tedbir almayan bir sistem tanımı var ortada. Şiddetin “erkek” eliyle kadına yönelmesi bireysel değil üstyapının toplumsal sonucudur.

Bazen hiçbir teorik yaklaşım, gerçeklik kadar vicdanı ve aklı hizalayamaz. Toplumsal cinsiyet tanımı ile, erkeği dışlayarak, kadının kurtuluşu için bir yol çizilemez. Evet, celladı erkek olan bir toplumsal, ideolojik baskı ile karşı karşıyayız. Kapitalizmin kendini var etme koşullarının, en aymaz, en vahşi, en belirgin, en verili sonuçlarından birisidir kadına yönelen şiddet ve cinayetler.

Ya celladına aşık kadınlar olarak her gün hergün öleceğiz, öldürüleceğiz. Ya da kapitalizmin celladı olan bir yoldaşlık öreceğiz hep beraber.

Hangisi daha zor!..


Konuyla ilişkili diğer makaleler